Osmanlı’nın acı yüzü: Kardeş katli yasası!

Cumhuriyet dönemi öncesi 600 yıl Anadolu başta olmak üzere, Viyana’ya kadar uzanan büyük destansı bir devletin anayasası olan Kanunname-i Ali Osman’da yer alan, günümüze kadar bir çok tarihçiyi ihtilafa düşürdüğü gibi, içerisinde tarihimizin acılarını barındıran ve kendimizle yüzleşmemiz gerektiğini hatırlatan bir yasadır Fatih’in kardeş katli yasası…

kardes katli osmanlı'da kardeş katli yasası kardeş katli vaciptir osmanlı kösem muhteşem yüzyıl

Türkler’de, devlet başkanı seçimi diye bir sistem yoktu. Hanedanın her üyesinin devlet başkanı olma hakkı vardı. Bu durum tarih boyunca devamlı olarak kaosa sebep olmuş, Osmanlı dahil olmak üzere önceki bütün Türk devletlerinde devlet başkanı seçiminde bir sistem oluşturulmaması,devamlı olarak taht kavgalarını beraberinde getirmişti. Genellikle hanedan üyelerine, isyan etmedikleri sürece dokunulmazken çoğu zaman isyan edenler affedilmişlerdi. Ne yazık ki onbinlerce insanında ölümüne sebep olmuştu. Bu sebeple Osmanlı döneminde devlet başkanı seçimindeki kaosu ortadan kaldırmak için kardeş katli kanunlaştırılmıştı.

Neydi o Fatih Sultan Mehmed’in meşhur kardeş katli yasası?

“Ve her kimesneye evladımdan saltanat müyesser ola, karındaşların nizam-ı alem içün katl itmek münasibdir. Ekser ulema dahi tecviz etmişlerdir. Anınla amil olalar.”


İşte yukarıda belirtilen bu yasa için uzun yıllardır büyük bir tartışma yaşanmaktadır. Kısa ve öz olarak belirtilmiş bu yasa için birçok görüş belirtilmiştir.

Mesela kanun maddesi her ne kadar kardeşi kardeşe düşman etse de ince bir ayrıntının gözlerden kaçmaması gerektiğini savunanlar vardır. Onlara göre yasada kardeş katli için münasibdir kelimesi kullanılmış, lazımdır veya vacibdir gibi kesin küküm veren sözlerden kaçınılmıştır. Buraya önemle dikkat çekmektedirler. Ayrıca kelimelerin titizlikle seçilmiş olup, tahtın veliahtlarına şehzade katli hususunda bir mükellefiyet yüklemeyip sadece izin verildiği iddia edilmektedir.


Kimi tarihçiler saltanat uğruna yapılan bir vahşet olarak görürken, kimi tarihçiler de o dönemin şartları göz önüne alınarak düşünüldüğünde devletin devamı için vacip görmektedirler.Onlara göre her ne olursa olsun Devlet-i Aliye’nin bekası her şeyden önemlidir. Bu şekil düşünen tarihçilerin en büyük dayanakları ise Osmanlılardan önce taht kavgaları sonucu varlıkları sona eren Türk devletleridir.

Şeyhülislamın fetvasına uygun çıkarılan bu yasa sayesinde asırlarca süren Osmanlı hakimiyetinde yetmişikibuçuk milletin huzur ve güven içinde yaşadığı savunulmuştur.

Osmanlı ayakta kalmış lakin kundaktaki bebekten, en yaşlısına kadar birçok hanedan mensubu boğdurularak yaşamını yitirmiştir. Osmanlı İmparatorluğunda yaşanan kardeş katlinin temelinde,devletin başı olacak yöneticinin seçiminde bir sistem olmayışı, kardeş katlini ortadan kaldırmak için gerekli olan veraset sisteminin oluşturulamaması rol oynamıştır.


17. Yüzyıl’ın başlarından itibaren ekberiyet yani hanedanının en büyüğünün tahta geçmesine kadar geçen süre zarfında yaşanan acılar ve ölümler tarihimize iktidar uğruna babanın oğluna,kardeşin kardeşe kıydığı bir dönem olarak kayda girmiş,üzerinden yüzyıllar geçmesine rağmen yaşanan travmanın izleri hala geçmemiştir.

Viyana’dan dönüş: Osmanlı duraklama dönemine nasıl girdi?