Kurulan iletişim, bakıldığında her ne kadar otomatik olarak gerçekleştiği görülse de aralarında uyum bulunan belli öğeler dizisi neticesinde gerçekleşir.
İletişimde belli bir süreç vardır. Sağlıklı iletişim ise, bu sürecin sağlıklı işlemesine bağlıdır.
Kurulan iletişim, bakıldığında her ne kadar otomatik olarak gerçekleştiği görülse de aralarında uyum bulunan belli öğeler dizisi neticesinde gerçekleşir. İletişimde belli bir süreç vardır. Sağlıklı iletişim ise, bu sürecin sağlıklı işlemesine bağlıdır.
Süreç, şu şekildedir:
- İletişim, bir ortam içerisinde gerçekleşir.
- İletişimi başlatan birey, önce bir şey anlatmak ister.
- Sonra neyi nasıl anlatacağına kendi içinde karar verir.
- Zihninde nasıl ve ne (hangi araçlar) ile anlatacağına karar verdikten sonra anlatması için bunu gereken organa iletir.
- Karşısındaki birey de ona anlatılanı duyu organları ile alır, zihninde algılar ve yorumlar.
- Yorumladığı mesaja göre de cevap verir.
- Anladığı (verdiği cevap) ile ilk ona anlatılan mesaj arasında uyum yoksa iki birey arasında anlaşmazlık ortaya çıkar.
İletişim, bir ortam içerisinde gerçekleşir.
Her iletişim durumu, her insan ilişkisi bir ortamda gerçekleşir. İletişim, nerede gerçekleşiyorsa orası iletişim ortamıdır.
Ortam, iletişim tarzımızı etkiler. Farkında olarak ya da olmayarak bulunduğumuz ortama uygun şekilde iletişimimizi sürdürmeye çalışırız şayet aksi bir iletişim tarzı içinde olduğumuzda normal dışı bir davranış sergilediğimizi anlatan bakışları üzerimize çekeriz.
Ortamın özelliklerinin iletişimimize etkisi:
İletişim ortamı üç özelliğe sahiptir;
1) Ortamın fiziksel özellikleri: Ortamın büyüklüğü, biçimi, rengi, ısı ve aydınlatma derecesi, gürültülü olup olmaması, tenha olup olmaması gibi özellikler o ortamın fiziksel özellikleridir ve bu özellikler iletişimi doğrudan ya da dolaylı olarak etkiler.
Örneğin;
– Ortamın olması gerektiği dışında aşırı soğuk veya sıcak olması:
Bulunduğunuz ortam aşırı soğuksa ve siz üşüdüyseniz ister istemez kendinizi ısıtmaya odaklanırsınız ve bu yüzden size söylenenlere odaklanamaz, kendinizi ifade edemez ve söylenilenleri tam anlayamazsınız.
– Ortamın olması gerektiği dışında aşırı sessiz veya gürültülü olması:
Bir kütüphanedesiniz diyelim, bu ortamın sessiz olması gerektiğine inandığınızdan hafif bir gürültü bile sizi oldukça rahatsız edebilir ve gürültü yapan ile bir anda kendinizi tartışmanın içinde bulabilirsiniz.
2) Ortamın sosyal özellikleri: Ortamın fiziksel özellikleri, aynı zamanda oranın resmiyet derecesini gösterir. Ortamın resmiyet derecesi ve buna bağlı oluşan sosyal normlar o ortamın sosyal özellikleridir ve bu özellikler kişinin benlik algısını etkilediği gibi içsel iletişimini ve sosyal ilişkilerini de etkiler.
Örneğin;
– Banka, resmi bir ortamdır ve burada insanların mesafeli, belli kurallar dahilinde iletişimde bulunması beklenir, bu beklentiye ters düşen davranışlar ile iletişim aksaklıkları ortaya çıkar.
3) Ortamda bulunan insanların özellikleri: Ortamdaki kişilerin yaş, cinsiyet, birbirleriyle olan resmiyet dereceleri, sosyal statüleri, giyim kuşamları gibi insanların fiziki ve sosyal özellikleri o ortamda iseniz iletişiminizi etkiler.
Örneğin;
– Bulunduğunuz ortamdaki insanların kültürü ile sahip olduğunuz kültür arasında fark varsa ve kendinizle barışık değilseniz bu durum özellikle benlik algınızı etkileyip içsel iletişiminizi daha da olumsuz hale getirir. Kendinizle olan ilişkinizin niteliği sosyal ilişkilerinize de yansır.
İletişimi başlatan birey, önce bir şey anlatmak ister ve nasıl anlatacağına karar verir
İletişimi başlatan birey, önce bir şey anlatmak ister yani iletişimin başlaması için bireyin önce bir şeyi anlatmaya ihtiyaç duyması, istemesi gerekir. Bu yönde niyeti oluşur ve bu niyeti doğrultusunda neyi nasıl anlatacağına kendi içinde (kalbinde ve zihninde) karar verir.
Kalbiniz ve zihniniz, iletişim sürecinde, niyetiniz ile mesajınızın içeriğinin oluşmasına, seçilmesine ve nasıl (yazılı, sözlü, bedensel) gönderileceğine karar verir.
Karar verdikten sonra bunu anlatması için gereken organa iletir
Birey, anlatmak istediği mesajı nasıl anlatacağına (hangi yolla, hangi iletişim araçlarıyla) zihninde karar verdikten sonra beyni, mesajı anlatması için gereken organlara emir verir. Bu uzuvlar, gönderici görevini görür.
İnsan insana iletişimde gönderici:
– Sözlü iletişimde; ciğer, gırtlak, dil, diş, dudak, damak gibi sesin oluşmasını sağlayan organların bütünüdür.
– Yazılı iletişimde; el kol hareketleri ve kasları gibi yazmayı sağlayan organların bütünüdür.
– Sözsüz iletişimde; bedenin bir bütün içinde mesaj taşıyan tüm hareketleridir.
Bu durumun iletişimimize etkisi;
Manevi, zihni hastalıklar ile gönderici görevinde yer alan uzuvlardaki rahatsızlıklar ve nasıl anlatılacağına karar vermenin, iletişim çatışmalarındaki rolü oldukça büyüktür. Örneğin;
– Beyin felci sonrası konuşma kaybı, konuşma bozuklukları
– İşitme ve görme bozukluğu, ses titremesi, ses kısıklığı, el-kol sakatlıkları, bedensel rahatsızlıklar
– Çeşitli sebeplerden oluşan algı yanılsamaları, algısal bozukluklar
– Psikolojik sorunların ve duygusal durumların algılamayı etkilemesi
– Niyetimizin saflık derecesi gibi kalbi ve zihni rahatsızlıklar ve diğer bedensel rahatsızlıklar, kendimizi sağlıklı bir biçimde ifade etmeyi kısıtlar ve gelen mesajı algılamamızı da etkiler.
Örneğin; niyetimiz farklı olduğu halde (asıl söylemek istediğimiz) bunu açıkça söylemekten çekinip buna yakın bir mesaj verdiğimizde karşı tarafın söylediğimizden öte asıl söylemek istediğimizi anlamasını bekleriz. Şayet karşı taraf bunu anlamazsa suçu karşı tarafa yükleyip bir tartışma yaratabiliriz. Veya biz her ne kadar temiz bir niyetle mesajımızı ifade etsek de karşı taraf art niyetli ise söylediğinizi kendi niyetine göre yorumlayacak ve bu da bir tartışmaya, küskünlüğe sebebiyet verecektir.
Karşısındaki birey de ona anlatılanı duyu organları ile alır, zihninde algılar ve yorumlar
Dinleyen taraf anlatılanı beş duyu organı ile alır, zihninde algılar ve yorumlamasını yapar. Yorumlama ilk ona anlatılan ile aynı ise sağlıklı iletişim kurulmuş olur. Şayet bunun aksi bir yorumlama söz konusu ise iletişim aksaklığı ortaya çıkar. Yukarıda sayılan maddelerin her biri ve benzerleri dinleyen için de geçerlidir. Dinleyen yani mesajı alan bireyde, manevi – zihni hastalıklar ile mesajı almasını sağlayan duyu organlarındaki rahatsızlık ve mesajı yorumlarken niyetinin saflık derecesi engel oluyorsa anlaşmazlık ortaya çıkar.
İletişim kurarken sürecin farkında olmak, herhangi bir anlaşmazlık durumunda sorunun nereden kaynaklandığını görebilmek açısından önemlidir.