Paulo Coelho: Aldatmak

Brezilyalı usta yazar Paulo Coelho’nun son romanı olan Aldatmak (Adultery), Can Yayınları’nda… Edebiyat için klişe sayılabilecek bir konuyu farklı bir bakış açısı için ve Simyacı gibi bir eserin yazarının gözünden görmek için okudum. Kitabın adından ve konusundan ziyade yazarının isminden dolayı bir beklentim olduğu muhakkaktı.

Aldatmak, Cenevre’de yaşayan, hali vakti yerinde, genç ve evli bir gazeteci kadının anlaşıldığı üzere bir aldatma öyküsünü konu alıyor. Ancak onu buna götüren şey içinde bir anda oluşan bir boşluk, bir hissizlik duygusu… Her şeye sahip olup, aslında gerçekte neye sahip olduğunun cevabını arayan günümüz “modern” insanlarının penceresinden bakarak, örüyor kurgusunu yazar.

Bir politikacı olan eski liseli sevgilisiyle röportaj yaparken başlayan bu tehlikeli ilişki, aradığı şeyin bilinmezliğinde bu kadının öyküsünün içinde çok sürprizler doğurmadan sürüyor. Kadın karakterimiz Linda’nın adını koyamadığı yoksunluk ve hissizlik hali, bir anda on altı yaşındaki sevgilisini gördüğünde değişiyor. Öncelikle roman, okuyucuyu içine almayı başaramıyor. Sürükleyici olmadığı kesin ve hatta yer yer sıkıcı olduğunu yadsımamak gerek. Sıradan bir ilişki seks ve tutku için başlıyor, sonra kahramanımız aşık olduğunu itiraf ediyor, en sonsa sevginin yüceliğinden dem vurup, işi hakikati bulmaya kadar vardırıyor.


Gündelik olayların içine İncil’den sözler ve bir şamanla yapılan görüşmeler giriyor. Konu aldatmak olunca tensel ilişkinin sınırları da zorlanıyor ve roman bir kısımdan sonra Grinin Elli Tonu moduna giriyor. Seks oldukça cüretkar anlatılmış olsa da, yine bunun estetikten ve şehvetten uzak olduğunu belirtmeliyiz. Bunun yanı sıra romanın diğer kahramanı olan politikacının da, hayatını karısının ellerine bağlayıp, onu aldatmaktan ve kaçamaklar yapmaktan geri durmaması dışında iç dünyasına dair bir şey verilmiyor.


Kitabın arka kapağında Coelho’nun diğer kitaplarından farklı olarak kışkırtıcı, tene dokunan ve tutku dolu bir hikayeyle okurun karşısına çıktığı belirtilmiş. O tutku, bir türlü hissedilmiyor. Ahmet Altan’ın Aldatmak’ı belki bu kadar uzun boylu laflar etmiyordu, hakikati aramaya çağırmıyordu ama daha gerçekçiydi. Daha kışkırtıcı olduğu da, kesin…

Her insanın içinde hem iyiliğin, hem kötülüğün barındığına dair göndermeler yapılıyor. Bu yüzden tekdüzelik gibi herhangi bir nedenle aldatmanın kıyısına gelebilir her insan… Roman, aldatmayı veya en azından buna kalkışmayı sevgiyi öğrenmenin ve hakikati bulmanın yollarından birisi olarak, ima ediyor. Hiç kuşkusuz, daha akıcı bir anlatım ve daha beklenmedik bir son olmasını dilerdim…


Paulo Coelho için her ne kadar farklı bir tarz olsa da, Simyacı’nın ekmeğini yemeyi sürdürüyor. Coelho’nun Aldatmak’ından geriye kalansa “modern” bir hayal kırıklığı oluyor…

Simyacı İbn-i Sina (Avicenna)