“Bazı yazarları, şairleri, filozofları okuduğumuzda onlardan etkileniriz. Bu etkiler değişik katmanlarda gerçekleşebilir. Çok beğendiğimiz bir yazarın bizim hayatımızı değiştirmiş olmaması düşünülemez bile.
Hem beğenip hem de değişmiyorsak bence orada bir sorun vardır. Malumat sahibi olmak bilmek değildir. Bilgi hayata dönüşmüş malumattır.
Bu anlamda bilgi, sanılanın aksine epistemolojik olmaktan çok ontolojiktir. “Canlı hayata, yaşayan ve duyan insana, cansız madde karşısındaki bir mühendis gibi değil, bir kalp adamı olarak yaklaşmayı istedim.” der Tanpınar. Benim yapmaya çalıştığım da budur aslında. Tanpınar’ın hakkını teslim etmek.”
Yukarıdaki satırlar, Prof. Dr. Besim F. Dellaloğlu’nun Modernleşmenin Zihniyet Dünyası: Bir Tanpınar Fetişizmi kitabının son bölümü olan Artniyet’ten alınma. Hakkını vermek gerekirse özgün mü özgün bir çalışma. Öyle ki biz sadece yeni bir Tanpınar’ı okuma kılavuzuyla karşı karşıya değiliz; aynı zamanda yeni bir modern Türkiye okuma kılavuzuyla da baş başa kalıyoruz.Ülkemizin dünü, bugünü ve geleceği konusunda düşünenler için, bazı satırların altları çizilerek okunması gereken bir eser duruyor karşımızda.
199 sayfasıyla, hacim olarak dar olsa da, getirdikleriyle çok geniş bir düşünce dünyasının kapılarını açıyor size. Yazarı da tıpkı kitap gibi, geniş açıdan ufku seyretme imkanı sunuyor düşünce dünyasında.
[quote]Ufuk Yayınlarından çıkan kitap, epeyce dikkat çekmiş. Üzerinde konuşulmuş, yazarıyla söyleşiler yapılmış.
Yazarı, Besim F. Dellaloğlu kim?[/quote]
1965 İstanbul doğumlu Dellaloğlu. Galatasaray Lisesi mezunu.Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdikten sonra Yüksek Lisans ve Doktorasını Mimar Sinan Üniversitesi’nde yapmış.Öğrenciliği sırasında Fransızca turist rehberliği yapması sebebiyle ,aşağı yukarı, bütün Türkiye’yi gezip görmek ve tanımak imkanına sahip olmuş. Doktora sonrasında araştırmalarda bulunmak üzere gittiği Frankfurt ve Paris’te birer yaz yaşamış. Öğrencilerince de çok sevilen bir hoca.
Besim F.Dellaloğlu’nun hakkında söz edeceğimiz eseri dışında, Frankfurt Okulu’nda Sanat ve Toplum, Romantik Muamma, Benjamin, Benjaminia: Dil, Tarih ve Coğrafya yayınları mevcut…
Bir Tanpınar Fetişizmi, sıradan bir okuru biraz zorlayabilecek bir çalışma. Ama okunanlardan rahmet bekleniyorsa, zahmet edilmeye değer bir okuma olacaktır hiç şüphesiz. Eser beş bölümden oluşuyor. Yazar bu beş bölüm içinde hem modernleşmenin zihniyet dünyasını ele alıyor hem de zihniyet, şahsiyet, fikriyat,cemiyet ve nihayet olarak Ahmet Hamdi Tanpınar’ı…
Dellaloğlu, öğrenciliği sırasında Tanpınar’la tanışmasını söyle anlatmakta Niyet’te : “1980’lerin ortasında Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrenci iken bir gün elimde iki kitapla Orta Kantin’e girdim. O yıllarda, Orta Kantin, Sosyete Kantini’ne alternatif olarak genellikle solcu öğrencilerin takıldığı kantindi. Elimdeki kitaplardan biri Alain Robe-Grillet’nin şimdi başlığını hatırlayamadığım bir romanıydı. İkincisi ise Tanpınar’ın Huzur’u. Kitapları gören bir arkadaş şöyle dedi: “Kafan epey karışmış galiba. Bu kitaplar okunur mu ? Biri küçük burjuva, diğeri ise muhafazakar.” Öyle ya bu kitaplardan biri “şımarık” ve yeterince toplumcu olmayan Batı modernizminin örneklerinden biriydi. Diğeri ise Türkiye muhafazakarlığının temsilcilerinden biri. Bir solcu bunların ikisini de okumazdı. Aslında benim elimde bu iki kitabın bir arada olması bilinçli bir tercihe dayanmıyordu. İlkini Boğaziçi’nin Kütüphanesinde Fransızca bir roman bulmuş olmanın zevkiyle almıştım herhalde. Büyük bir ihtimalle o romanı da bitirememişimdir zaten. Tanpınar’ın kitabını ise çok duyduğum ama hiç okumadığım bir yazarı denemek için almıştım. Arkadaşa sordum: “ Ne okumak gerek sence ? ” “Yaşar Kemal okumak daha iyi olur bence.” dedi. Bütün bunların üstüne ben sonuçta yirmili yaşlarımın başında Tanpınar’ın Huzur’unu sonuna kadar okudum. Ve bana gerçekten “muhafazakar” gibi gözüktü.
Daha sonra doksanların sonu ya da iki binlerin başında Walter Benjamin üzerine çalışırken, özellikle onun Paris ve pasajları üzerine yazdıklarını hatmederken bir şekilde elime Tanpınar’ın Beş Şehir kitabı geçti. Sanırım kent, mekan meselesi açısından ilginç olabilir diyerek kitabı okudum. Beş Şehir’i ilk okuduğumda sanırım otuz beş yaşındaydım. Kitabı bitirdikten sonra bir tür utanç duygusuna kapıldığımı bugün gibi hatırlıyorum.
[quote]Beni utandıran ilk mesele bu kitabı bu kadar geç okumuş olmamdı. İkincisi ise, Huzur’u yirmi yaşında okuduğumda bana “muhafazakar” gözükmesiydi. O telaşla Huzur’u tekrar okudum. Kitap bana artık muhafazakar gözükmüyordu. Yirmi yaşındayken bana muhafazakar gözüken bir kitap, otuz beş yaşında artık muhafazakar gibi görünmüyordu. Sanırım, benim için Tanpınar üzerine bir kitap yazmak ihtiyacı işte tam da o anda belirginleşmeye başladı.”[/quote]
İşte, kitabın bütünü bu konuya odaklanmış durumda. Tanpınar’dan yola çıkılarak, Türkiye’nin modernleşmecileri ve modernleri sorgulanıyor kitap boyunca. Şüphesiz bütün fikirlere katılmak zorunda değilsiniz. Ancak kitap yakın tarihin, Osmanlı Tanzimatı’ndan günümüz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne- neden ve niçinleri üzerine detaylı bir derin düşünme. Zihniyetle beraber ülkemizde yapılanların dayandığı fikirlerin felsefik ve sosyolojik boyutları ortaya konuyor. Bunların bazıları tekrar edilse bile.
Ele alınan konu ve kavramları başlıklar halinde yazacak olursak, kitabın kapsama alanını daha iyi anlarsınız sanıyorum: Zihniyet Hermeneutiği, kimlik-kişilik, Yahya Kemal- Ahmet Hamdi Tanpınar, Walter Benjamin- Tanpınar, Bergson, Rönesans, gelenek…
Bütün bunlar üzerinde uzun uzadıya yazmak mümkün, ama kitabı okuma gereği kalmaz o zaman. Kitap, başlangıçta Tanpınar’la ilgili gözükse de hiç de öyle değil aslında.Bütün bir Türkiye üzerine yazılmış.
Yazımı, çok önemsediğim alıntılarla, bitirmek istiyorum: “Sonuç olarak Tanpınar ile ilgili bir kitap yazma niyetimin Türkiye ile ilgili bir kitap yazmakla sonuçlandığının farkındayım. Bir anlamda Tanpınar’a haksızlık ettiğimi de düşünmüyor değilim. Ama yine de beni en iyi Tanpınar’ın anlayacağını sanıyorum. Çünkü bu memleketin nasıl “dominant” bir memleket olduğunu en iyi Tanpınar bilir.” Türkiye evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olmak imkanını vermiyor.” diyen Tanpınar değil miydi?
Dostları tarafından bile “Kırtipil Hamdi” diye anılan Tanpınar, sanırım, bu kitabın son cümlesini duysaydı çok sevinirdi. Tanpınar Türkiye’dir.”