Kaz Dağlarının Sarıkız Efsanesi epey bilinen bir efsanedir. Birbirine yakın birkaç versiyonu olan efsanede asıl tema, kadına iffet yüzünden uygulanan baskı, terkedilme ve yalnızlaştırılmadır.
Şimdiye kadar gezdiğim tüm enerji merkezleri ve dağlar bir köşeye çekildiler ve yüreğimdeki başrolü; Sarıkız, Afrodit, Zeus, Hera, Athena, Paris, Helen, Artemis, Orion gibi mit kahramanlarının dağı olan İda’ya verdiler.
Anadolu topraklarının tarihi geçmişinde derinlere doğru indikçe dipsiz bir kuyu içinde yolculuk yapmaya başlıyorsunuz. Eylül ayı başlarında, tesadüflerin birbiriyle kurduğu bağlantılar sonucunda, epey kalabalık bir grup olarak Kaz dağlarında Tahtakuşlar köyü ve Sarıkız Tepesini ziyarete gittik. Başta üç beş kişiyle niyetlendiğimiz yolu, katılımcı talepleri sonunda yirmi kişiyle tamamladık. Başlangıcından sonuna kadar bu gezi bize ilginç olaylar yaşattı ve derin bilgilerin kapısını açtı. Gezi sırasında karşılaştığım mitler, efsaneler, zaten meraklısı olduğum konuların içine beni büyüleyerek çekip aldı. Sarıkız Tepesindeki enerji tüm zerrelerime kayıtlandı ve günlerdir o tepenin aşkıyla yaşıyorum.
Şimdiye kadar gezdiğim tüm enerji merkezleri ve dağlar bir köşeye çekildiler ve yüreğimdeki başrolü; Sarıkız, Afrodit, Zeus, Hera, Athena, Paris, Helen, Artemis, Orion gibi mit kahramanlarının dağı olan İda’ya verdiler.
Kaz Dağının Sarıkız Efsanesi
Kaz Dağlarının Sarıkız Efsanesi epey bilinen bir efsanedir. Birbirine yakın birkaç versiyonu olan efsanede asıl tema, kadına iffet yüzünden uygulanan baskı, terkedilme ve yalnızlaştırılmadır. Sonrasında yapılan hatanın farkına varılarak, terkedilen kadının kutsallaştırılması da bu tür efsanelerin mutlak sonucudur.
Sarıkız Tepesi, Tahtacı Türkmenlerinin yüzyıllarca yaşam yeri olmuş. Şimdi dağın eteklerinde yerleşik bir köy olan Tahtakuşlar’ın ilginç hikâyesi var. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u almak için kullanacağı gemileri inşasında kullanacağı keresteleri biçtirmek üzere Türkmenleri, Adana Toroslar yöresinden Kaz dağlarına getirtmiş. Bu Türkmenler dört yüzyıl kadar dağda göçer yaşadıktan sonra, 1860 yılları civarında yerleşik olmuşlar. Şimdi artık, köyün üzerinde Kazdağı Milli Park alanında bulunan Sarıkız Tepesi, efsanesi ile birlikte tüm Türkmenlerin kutsal bir ziyaret merkezine dönüşmüş. Türkmenlerin ataları şaman kültüründen geliyor ve köylüler ata kültürlerini bugüne kadar korumuşlar. Tahtakuşlar Köyünde UNESCO ödüllü bir Etnografya müzesi-galerisi var. Alibey Kudar ve oğlu Mustafa Selim Kudar’ın kurduğu bu galeride, şamanizmin yaşamın içine yayılmış sembolleriyle burun buruna geliyorsunuz.
Şaman kültüründe dişi enerji baskındır. Anaerkil dönemin büyülü metaforları, bugünün bilimsel analiz yöntemleriyle bile hala gizemini koruyor. Kaz dağlarındaki her tepe ve köşebaşı ise buram buram gizemli bir mistisizm kokuyor. Bölge tarihini daha eskiye doğru incelediğimizde, dişi kültü daha derinleşerek ve karmaşıklaşarak devam ediyor. Tıpkı Sarıkız Efsanesinde olduğu gibi, İda dağının antik Yunan mitlerinde de dişi enerji, asıl tema olarak yer alıyor.
Şimdi Kaz Dağları olarak bilinen eski İda dağında; Hera, Afrodit ve Athena’nın katıldıkları, Truva Savaşı’na yol açan o meşhur güzellik yarışması yapılmış, Zeus burada doğmuş, tanrılar Truva Savaşı’nı buradan izlemiş ve Afrodit ilk kez burada âşık olmuş. Bölgedeki Zeus Altarı isimli bir tapınakta, rivayete göre Zeus; Afroditle sevişir ve bir yandan da savaş yönetirmiş.
Zeus, düzenlediği bir toplantıya tanrıça Eris’i çağırmaz. Bunun üzerine Eris, toplantıya altın bir elma gönderir ve bunun “en güzel tanrıçaya” verilmesini ister. Athena, Hera ve Afrodit altın elmanın kime verilmesi gerektiği konusunda anlaşmazlığa düşünce Zeus, tanrıçaları Paris’e gönderir ve en güzel tanrıçayı Paris’in seçmesini ister. Afrodit, Paris’e kendisine eş olacak en güzel kadını (Helen) bulacağını vadeder ve Helen’i Paris’e aşık eder. Paris, altın elmayı Afrodit’e verir. Paris, Sparta’yı ziyaretinde Helen’e âşık olur ve iki âşık birlikte Truva’ya dönerler. Helen evlidir ve bu durum bir savaşı başlatmış olur.
Geoghraphika’nın yazarı Amasya’lı Strabon’a göre, Adramytteion (Edremit) yakınındaki Astyra antik kentinde bir “Astyrene Artemisi” tapınağı vardır. Strabon, bu tapınağın kutsal bir alanda olduğunu söyler. Artemis, Zeus’un kızıdır, ayı temsil eder ve güneşi temsil eden Apollon ile ikizdir. Erkek ikizi Apollon’dan bir gün önce doğduğu ve doğum için annesine yardım ettiği söylenir. Anadolu’da ana tanrıça olarak kabul edilir ve ok-yay ve geyikle birlikte resmedilir. Strabon’un bahsini ettiği Artemis tapınağı hala bulunamamıştır. Kaz dağlarında Güre ılıcaları civarındaki arkeolojik çalışmalarda bulunan kalıntıların Astyra kenti olduğu tahmin ediliyor ve kazılar devam ediyor. Astyrene Artemis’i tapınağı ise Strabon’un anlatımlarına göre, Sarıkız Tepesi yakınlarında bir yere denk geliyor.
Batan Atlantis kıtasının Ege Denizinde olduğunu iddia eden bilim adamları var. Bu iddiaya dayanarak Nuh’un gemisinin İda’da olduğunu söyleyenler de mevcut. Kaz Dağlarında bulunan bitki çeşidi dünyanın hiçbir yerinde yok ve tükenmeye karşı türlere analık etmek üzere korunma altına alındı. Dağdaki türlerin çeşitliliğinin Nuh’un gemisi metaforuyla uyuşması, bu olasılığın mümkün olduğunu düşündürüyor.
Tüm bu bilgilere ilave olarak, Dünya ley hatları üzerinde ana bir hattın, Türkiye’ye Truva antik kentinden giriş yaparak Kaz Dağları üzerinden geçtiğini de eklersek bu bölgedeki enerjinin sebebini belki biraz daha açıklayabiliriz.
Astryene Artemis’i, Efes Artemisinden farklıdır. Efes Artemis’i doğurganlık sembolü Kybele ile özdeşleştirilir. Astryene Artemis’i ise erkeksiz bir yaşam ve bakirelikle bilinir. Ok-yay kullanır. Attığı oklar güneş ve ayın ışıklarıdır. Yanında bir geyik vardır. Amazon kültünün de başlangıcı olarak kabul edilir. Dağlarda, ormanlarda gezer. Yanında kendinden başka genç dişi avcılar vardır.
Artemis ve Sarıkız Benzerliği
Astryene Artemis’i ile bizim Sarıkız’ın karakter özellikleri çok benzeşiyor. Sarıkız dağlarda kazlarıyla geziyor, Artemis avcılarıyla. Sarıkız da tıpkı Artemis gibi evlenmemeyi seçiyor. Her ikisi de hayvanları çok seviyor. Sarıkız’ın efsanesinde iffet nedeniyle babası tarafından dağa bırakıldığı söylense de, efsanenin özünde Sarıkız’ın dağa ormana aşık olup, babasını ikna ederek dağda yaşamayı seçtiği ortaya çıkıyor.
Artemis’in hikayesinde bekaret yemini eden Artemis, buna rağmen genç ve yakışıklı Orion’a aşık olur. Erkek kardeşi Apollon bu aşkı kıskanır. Birgün Orion yüzerken Apollon, Artemis’i Orion’un başı küçük bir nokta kalıncaya kadar uzak bir yere götürür ve o hedefi vurup vuramayacağını sorar. Avcı tanrıça heyecanlanır ve okunu hedefe gönderir. Daha sonra onun Orion olduğunu anladığında çok üzülür ve babası Zeus’tan Orion’u bir takımyıldızı olarak gökyüzüne almasını ister ve böylece Zeus kızının isteğini yerine getirir. Tam da burada hatırlayalım ki, yıldızlarla Yunan Tanrı ve Tanrıçalarının bağlantıları derin bilgiler taşıyor. Orion yıldız kuşağının dünya üzerindeki izdüşümünde Piramitlerin bulunduğunu iddia ediliyor. Artemis’i temsil eden bölge olan Kaz Dağlarının gökyüzüne göre konumunun da anlamlı bir izdüşümü olabileceğini hiç astronomi bilmeden bile söyleyebilirim. Gökyüzündeki Orion takım yıldızının kum saati görünümlü haritasında İda dağının izdüşümüne, Artemis’in Orion’u okuyla vurması hikayesine bir de bu gözle bakmak gerek bana göre.
Betelgeuse Patlaması
Bu arada son yıllarda yapılan gözlemlere göre; yakında Orion takım yıldızında bir değişiklik bekleniyor. Avcı takımyıldızında sağ omuzda yer alan Betelgeuse yıldızının patlayarak çökeceği, patlamanın bir yay etkisi oluşturacağı, bu patlama sırasında en az iki hafta süreyle dünyadan iki güneş izleneceği söyleniyor. Betelgeuse yıldızı, Truva savaşının sebebi olarak da görülen Helen ile ilişkilendiriliyor. Araplar, Betelgeuse yıldızına ” Gizemli Kadın” diyor. Bu bilgi bana, paylaşılamayan altın elmanın, Afrodit’in en güzel olma uğruna Paris’e verdiği “kadın” rüşvetinin, rüşvetten doğan bu aşkın sonucunda çıkan savaşın ne olduğunu açıkladı aslında. Helen kültü ve Helenistik kültürden doğan şimdiki medeniyetimiz bu savaşın ta kendisi. Bir an önce patlasa ya dedim içimden. Betelgeuse ile birlikte, hepimizin altın elmayı rüşvetle kazanan, en güzel benim diyen egolarımız patlamalı diye düşündüm itiraf edeyim!
Çünkü Güney Quennsland Üniversitesi Fizik hocası Dr. Brad Carter tarafından, bu patlama sonucunda dünyaya ulaşacak nötrino parçacıklarının dünyadaki her şeyi ışıklı maddelere dönüştüreceği ve insan üzerinde yeni bir evrim meydana getireceği, iddia ediliyor. Bu patlamanın bir kıyamet olacağını iddia edenler de var tabi ama kıyamın Uyanış-Diriliş olduğunu da hatırlatalım.
Tekrar Artemis’in hikayesine gelirsek… Artemis bir dişi ve kendi ikizi olan Apollon ile birlikte bir insanın kendi içindeki eril-dişil enerjiyi tanımlıyorlar. Her insan bir Artemis ve bir Apollon’dan oluşuyor. Apollon’un temsil ettiği kendi içimizdeki eril yanımız, dışarıdaki bir erili, yani karşı cinsimizi hem de kurnazlık yaparak okla vuruyor. Bu tablo şu an dünya üzerindeki tüm içsel ve dışsal eril-dişil çatışmaları tanımlıyor bana göre.
Apollon’un kıskançlık ve kurnazlık yapmayacağı, Artemis’in oyuna gelmeyeceği, gerçek bütünleşmelerin yaşanacağı, eril ve dişilin BARIŞ ile buluşacağı ve aşkın ışığının tıpkı nötrinolar gibi pırıl pırıl parlayacağı bir evrim diliyorum hepimize…
Sarıkız’a yani Artemis’e muhteşem ışığı için teşekkür ediyorum. Oku, yayı, sadakı, geyiği, kazı ve aşkıyla beni uyandırdığı için…
[divider]
Fotoğraflar: Gülcan Çakır