Bosna Piramitleri’ni kimileriniz duymuş olabilir ancak fark ettiğim, çoğunluğun bu piramitlerden haberinin olmaması. Belki de fark etmemizin özellikle istenmediği bu gizem, tüm tarih kitaplarını tekrar yazmamızı gerektirecek.
Bosna’daki piramitlerin varlığından haberdar olduğumdan bu yana kalbim bu yerlere gitmek ve orada neler olduğunu görmek için gizli özlem duyuyordu.
Bosna piramitlerine ait tüm bilgi ve haberleri arşivleyip oraya ne zaman gideceğimin ve neler hissedeceğimin merakı içinde akışta kalırken, hiç ummadığım bir anda Bosna –Visoko’ya doğru giden tüm yollar bana açılıverdi. Daha önce oraya gitmiş bir arkadaşın tesadüfen bana bu gezisinden söz etmesi üzerine onun aracılığıyla tüm ilgili kişi ve yerlerle bağlantı kurdum ve benimle gelmeyi arzu eden arkadaşlarla birlikte bir program yaparak yönümüzü Bosna-Visoko’ya çevirdik.
İletişime geçtiğim kişilerden biri de Bosna Piramitleri’ni keşfeden Dr. Semir Osmanagic’ti ve sıcak bir yanıtla Türkiye’den gelen katılımcılar olarak bizi 21 Haziran 2014 günü Güneş piramidinin zirvesinde yapılacak seremoniye davet ediyordu.
Ruhsal olarak hazırsak ve niyetimiz güçlü ise her şey kolaylıkla gerçekleşir ve sanki görünmez başka bir el tüm organizasyonu yapar.
Biz de kendimizi 19 Haziranda, Bosna’nın 30 km uzağında, tüm piramitler vadisinin bulunduğu küçük bir şehir olan Visoko’da bulduk. Otelimizde kalanların tümü piramitleri birbirine bağladığı tespit edilmiş olan Ravne tünelinde ve piramitlerdeki kazı alanlarında gönüllü çalışan konuklar. Birçok değişik ülkeden gelmişler ve çoğu arkeolog ya da bilim adamı. Karınca gibi çalışıp Ravne tünelinin derinliklerinde güneş piramidinin içine doğru tünelleri kazıyorlar. Ancak bu kazı iş makinaları yerine tamamen kazma, kürekle ve bazen de çok dikkatli bir şekilde sadece ellerle yapılıyor.
Bosna Hersek’teki Güneş piramidine doğru yerin altında insan eliyle iğneyle kazılan bir tünel. Böyle bir başarı tarih sayfalarına girmeye hazırlanıyor… Yepyeni bir tarih…
Bosna Piramitleri’nin Gizemi
Bosna Piramitler Vadisi altında tüneller, su havuzları ve odalar ağı bulunmuş. Birçok bilimsel ve jeoradar ölçümler sonucu bu labirentin onlarca kilometre uzunluğunda olduğu ortaya çıkmış. Üç farklı kültürel seviye bulunmuş: tünellerde bulunan megalitleri oraya yerleştiren 32.000 yıllık ilk uygarlık, en az 10.000 yıl önce tünelleri ve piramitleri yapan uygarlık ve tünellerle birlikte odaları malzemeyle doldurarak kapatan, 5.000 yıl önce yaşamış uygarlık.
Ravne tünelinin yeraltında tüm piramitleri birbirine bağladığı tahmin ediliyor.. Bosna piramitlerine kuş bakışı bakarsak kutsal geometri henüz piramitlerin konumundan başlıyor ve Bosna piramitler vadisi adı verilen geniş bir alana yayılıyor. Merkezinde bir kuvarz kristali bulunan seramik megalitler yeraltı sularının da etkisiyle yüksek elektromanyetik enerji üretiyor. Tünellerde negatif radyasyon sıfır, hava dolaşımı kusursuz ve negatif iyon yoğunluğu normalden onlarca kat daha fazla. Bu nedenle içerideki hava bakteri ve virüslerden tamamen arınmış durumda. Tüm bunlar bu yeraltı labirentini dünyanın en şifalı yeri yapıyor.
Ravne tüneli – Bosna piramitler vadisinin altında karmaşık bir tünel… Piramitlerin en büyüğü olan güneş piramidine adım adım yer altından yaklaşıyor. Bosna piramitlerini ve Ravne tünelini Dr. Osmanagic keşfetmiş.
Dr. Osmanagiç kimdir?
Semir Sam Osmanagiç, Bosna doğumlu, Amerikalı yazar, araştırmacı ve iş adamı. 2005 yılında, Bosna Piramitlerini keşfetmiş ve bu piramitlerin araştırılmasına yönelik olarak Bosna Güneş Piramidi Derneği’ni kurmuş. Son yıllarda Bosna piramitlerini tanıtmak için yirmiden fazla ülkede konuşma yaptı. Maya dünyası, Peru, Pasifik, Afrika ve Avrupa uygarlıkları üzerine toplam 10 kitap yazdı. Bunlardan “Maya Dünyası” Türkiye’de de yayımlandı. Kendisi ayrıca dünyanın en saygın bilimsel enstitülerinden biri olan Rus Doğal Bilimler Akademisi’nin yabancı üyesi. Şu anda Bosna Hersek’teki Amerikan Üniversitesi’nde antropoloji profesörü olarak çalışıyor.
Bizim de ilk ziyaret ettiğimiz yer Ravne tüneli oldu. Burayı tarif etmek oldukça zor. Tünelin girişi başlangıçta ürkütücü… Gaia’nin derinliklerine doğru bir macera bizi bekliyor. Önce güvenlik diyerek hepimiz ilk olarak madenci kasklarımızı giyiyoruz. Bazen bir metrenin altına düşen dar geçitlerle devam eden tünelde zaman zaman başımızı korumamız gerek. 200 metre derine ineceğiz, sıcaklık 12.5 derecede sabit ve hiç değişmiyor. Nem yüzde 85, oksijen yüzde 20.4.
Dar tünellerde ilerlerken soluklarımız oldukça rahat. Normalde böylesine dar ve derin bir yerde bu kadar temiz hava olması mümkün değil… Tünel bazı yerlerde genişleyip daralıyor. Hiç bir yorgunluk hissetmiyoruz. Yeni açılmaya çalışılan tünellerle biraz labirent konumunda olan bu dehlizlerde rehbersiz dolaşmak güvenli değil… Kim bilir, bir blok açılır ve başka bir boyuta düşeriz…
Yavaş yavaş yerin 200 metre altına iniliyoruz ama indiğimizi hiç anlamıyoruz. Oksijen kalitesi ve ısı da değişmiyor.
Tünelin içinde, içi kristal ve üzeri seramik benzeri bir maddeyle kaplı megalitler var. K-1-2-3-4 olarak numaralandırılmış bu taşlar tonlarca ağırlıkta ve üzerlerinde 32.000 yıllık olduğu tahmin edilen harfler kazılı. Runik sembollerle geçmişten geleceğe mesaj vermek istemişler. Bu taşlar çok özel… Yeryüzünün merkezinden enerjiyi alarak bu tünellere yansıtıyorlar.
Bosna Piramitleri şifa ve meditasyon alanı
Burası en yüksek şifa ve meditasyon alanı… Ellerimizi bu taşlara yaklaştırıp derin soluk alarak enerjiyi hissediyoruz. Yeraltında taze havalı bir tapınaktayız… Meditasyon odasının özelliği ise burada insan bedeni için en uygun olan Schumann rezonansına ulaşmış olmamız… 7.83 Hz fiziksel ve zihinsel iyileşme için en ideal elektromanyetik alan. Bu taşın üstüne yatanlarda birçok şifalar gerçekleşmiş… Ancak taşın üstünde yatarak geçirecek zamanımız yok, her ne kadar bilim insanı olmasak da bizim de keşfedeceğimiz başka şeyler var. Kısaca işimiz çok…
Tünelin içinde duvarlara asılmış poster ve tabelalar sayesinde bulunduğumuz yere ve nasıl bir manyetik alan içinde olduğumuza dair bilgiler veriliyor. Tünellerin derinliklerinde başka bir kavram daha karşımıza çıkıyor. Sürekli Bovis ölçüsünden söz ediliyor ve Bovis’in ne olduğuna bir göz atıyoruz.
Tünelin başlangıcında titreşim alanı ölçüsü 25.000 Bovis.
Mühendis Simoneton ve Fransız Fizikçi Bovis’in buluşu olan Bovis skalasının çağdaş sürümü Blanche Merz tarafından özgün yapısına göre geliştirilmiş. Yer, bitki ya da nesne, ışınların veya vibrasyonların yoğunluğu bir enerji sarkacı kullanılarak ölçülebiliyor.
Tünelde ilerledikçe Bovis değerleri de yükseliyor. Bir sonraki aşamada değer Bovis ölçüsü 26.000 oldu. Sağlıklı bir mekan ve sağlıklı birey için normal değer 6.500 Bovis birimi. 6.500 Bovis birimi altındaki değerler nitelikli enerji eksikliğini belirtiyor.
6,500 Bovis birimi üzerindeki değerler daha bir yüksek kaliteyi gösteriyor. Bizim de enerjimiz iyice yükseldi. Yerin 25 -50 metre altındayız ve bir saattir içerdeyiz. Tünelin derinliklerindeki ölçü ise 40.000 Bovis. Canlanma düzeyimiz en üst seviyede. Bu arada sağlıklı bir insanın Bovis düzeyi 7.500, Tibet tapınaklarındaki düzey ise 14.000.
“Havada özel bir şey var… ‘Sevgi’. Diğer iyi şey ise negatif iyonlar” Böyle bir tanım duymuş muydunuz? Tünelin içinde aydınlatılmış afişte böyle yazıyor.
Negatif iyonların burada neden yüksek olduğunu bilmiyoruz ancak insanın aklına hemen Atlantis’in gençleşme tapınakları geliyor. İşte Ravne tüneli ya da şifa ve gençlik tapınakları. Burada negatif iyonlar havanın vitamini olarak tanımlanmış. Ve birden tünellerin derinliklerinden bir kahraman çıkıyor. Burada, tünellerde yalnız değiliz… Tünellerin derinliklerinde volunteer (gönüllü) arkeolog ve bilim adamları enerjilerini ve inançlarını dünyanın yeni tarihi için bağışlıyorlar.
Tünellerin belli bir aşamasında ilginç bir yeraltı suyuna ulaşıyoruz. Bu bir havuz ya da akarsu değil. Su hiç bir yerden gelmiyor ve hiç bir yere gitmiyor, eksilmiyor, eskimiyor. İçinde hiç bir organizma yaşamıyor, kristal duruluğunda bir su. Bu sudan birer şişe satın almak mümkün. Suyun birkaç damlası bir litre suya karıştırılarak içildiğinde büyük bölümü sudan oluşan bedenimiz bu titreşime ulaşabiliyor. Biz de şişeden satın aldık tabii. Bundan sonra bizi hiç kimse tutamaz.
Ravne tüneli gezimiz ve deneyimlerimizden sonra sırada piramitler var.
Bosna piramitleri ya da bulunduğu şehrin adıyla Visoko piramitlerinden birine Ay, -‘Bosanska Piramida Mjeseca’- diğerine Güneş piramidi -‘Bosanska Piramida Sunca’-, deniyor. Bunlar, Bosna-Hersek’in başkenti Saraybosna ve Zenica arasında yer alan Visoko kentinin ardında yükselen, piramit biçimli, oldukça düzgün tepeler. Dr. Semir Osmanagiç tarafından üzerinde çalışmalar yürütülmeye devam ediyor.
Güneş piramidi 220 metre yüksekliğiyle dünyanın en yüksek piramidi. Kuzey, batı ve doğu yönleri korunmuş ve bildiğimiz piramit biçiminde. Yüzeyi dikdörtgen bloklarla kaplı. Avrupa’nın bilimsel enstitülerine göre bu bloklar modern betondan daha üstün bir beton malzemeden yapılmış. Manyetik kuzeyi bir dereceden küçük bir sapmayla gösteriyor. Bu da Maya veya Mısır piramitlerine oranla daha düzgün bir sıralamada olduğunu gösteriyor.
Piramidin üzerindeki beton bloklar arasında bulunan toprak parçalarının karbon testleri sonucu 12.000 yıllık olduğu ortaya çıkmış. Bu veriler Güneş piramidini Dünyanın en eski piramidi yapıyor.
Piramidin zirvesinde 4.5 metre çapında, 28 kHz frekansında bir elektromanyetik enerji alanı dikey olarak yükseliyor. Piramit ayrıca hayvanları bölgeye yaklaştırmayan bir ultrases yayıyor.
Uluslararası bir fizisit grubu, araştırmacıların ve bilim insanlarının imkansız olduğunu düşündükleri bir keşfi Bosna piramidinde yapmışlar ve güneş piramidinde yukarıya doğru giden bir enerji ışını keşfedilmiş. Ölçümler sonucunda enerji ışınının çapının 4 buçuk metre, frekansının ise 28KHZ olduğu ortaya çıkmış.
Biz de bu yılın en uzun ve en güneşli gününde Güneş piramidinin zirvesinde hayatımızın en ilginç deneyimlerinden birini yaşayacağız.
Seremoni öncesi tamamen sessiz ve yalnız kalmak için 220 metre yüksekliğindeki piramidi yaklaşık %30 derecelik eğimle saatler önce tırmandık. Hava sıcak ve yolculuk zorluydu. Ancak her adımda piramitten yükselen titreşimlere uyumlanıp ona ayarlanarak kendi titreşimimizi yükseltmek muhteşem bir deneyimdi.
Piramidin zirvesine çıktığımızda hava berraktı ve tüm Visoko ayaklarımızın altındaydı. Harika bir duyguyla manzarayı seyrettik. Sonra kendi özel meditasyonlarımızı yaptık ve gelecek olan diğer konukları beklemeye başladık. Sıcaklık 30 derece üstünde ve güneş tam tepemizdeydi. Kaçacak bir gölge, sığınacak bir alan olmadığı için güneşe kurban edilen girişimciler olarak ışık benliklerimize teslim olarak piramidin ışınlarını evrene gönderdiği alanın üstünde yatarak beklemeye başladık. Güneş sıcaktı ama yakmıyordu. Ara sıra uzandığım yerden kalkıp başımın ısısını kontrol ediyordum. Başıma güneş geçmesinden endişe ediyordum ancak başım serindi, rahatsız edici hiçbir duygu yoktu ve sadece orada öylece, hareket etmeden öylece durmaktan, sessiz kalarak sıfır noktasında asılı kalma halinden başka duyumsadığım bir şey yoktu. Bir süre sonra endişe ve kaygılar da beni terk etti, bana eşlik eden bir tek arkadaşla birlikte yaklaşık altı saat boyunca güneşe ve yüksek titreşimime maruz kalarak orada yattık ve oradan hiçbir şekilde gitmek istemedik. Kendimiz huzurlu ve sakin hissediyorduk.
Sonra güneş batışına yakın seremoni başladı ve tüm dünyadan, Avustralya, yeni Zelanda, Afrika gibi uzak noktalardan gelen yüzlerce insanla birlikte dünyaya dört bir yanına barış ve sevgi duyguları, dilekleri gönderdik.
Güneşin batışı muhteşemdi ve her şey tanrısal bir ihtişama bürünmüştü, adeta enerji sarhoşu olmuştuk.
Ancak uzaktan Dr. Osmanagic’i görünce hemen onu kalabalıkta izlemeye ve boş kalacağı zamanı kollamaya başladım. Sonra tam güneş batarken muhteşem bir ışık şöleninde kendisiyle tanışıp İstanbul’a davet ettim.
Türkiye’yi çok önemsediğini ve 11 Ekim 2014 de boş bir günü olduğunu söyledi ve o günü İstanbul için organize etmem konusunda anlaşarak el sıkıştık. En güneşli gün benim için büyük bir hediyeyle sonlanmış oldu. Hepsi on dakikayı geçmemişti.
Tünelleri ve piramitleri ziyaret etmek, kendi kişisel keşiflerimizi yapmak ve bilgilenmek bir tek seferde, kısa zamanda yeterli değil. Çünkü öğrendikçe daha çok bakmak, baktıkça daha çok derinleştiğimiz bir yer. Bu farkındalık sonucu 23 Eylül 2014 ekinoksunda kendimizi tekrar Visoko’da bulduk. Bu kez Dr. Osmanagic’le söyleşmek ve ona birkaç soru sormak mümkün oldu.
Röportaj: Dr. Semir Osmanagic
Bosna piramitlerini nasıl keşfettiniz? Bosna’da piramitler olduğuna dair daha önceden bir bilginiz var mıydı?
Dr. Semir Osmanagic: 2005 yılının Nisan ayında, Bosna Hersek’in başkenti Saray Bosna’nın 30 km kuzey batısındaki Visoko kasabasını ilk kez ziyaret ettim. Düzgün biçimleri olan iki tepe dikkatimi çekti. Daha sonra bunlara Bosna Güneş ve Ay Piramitleri adını verdim. Yöre halkı binlerce yıldır bu tepeleri doğal oluşum sanmışlar, çünkü tepeler bir metre kalınlığında toprak ve bitkiyle kaplıymış. Ancak ana yönlerde (Doğu, Batı, Kuzey ve Güney) üçgen yüzeyler, kesin köşeler ve yönelimler gördüğümde, bu tepelerin zeki eller tarafından yapılmış olabileceğini anladım. Yıllardır piramitleri incelediğim ve Çin, Meksika, Guatemala, Honduras ve El Salvador’daki piramitleri bildiğim için piramitlerin toprak ve bitkilerle kaplı olması beni şaşırtmamıştı.
2005 yılında bu proje üzerinde çalışmaya başladım, inşaat şirketlerinin ve jeologlara karotlu sondaj ve jeomorfolojik analizi için ödeme yaptım. Daha sonra, 2005 yılının Ekim ayında bir basın konferansında, Avrupa’da ilk piramitlerin keşfini ilan ettim. Çok geçmeden kar amacı gütmeyen “Arkeolojik Park: Güneşin Bosna Piramidi” vakfını kurdum ve o zamandan beri Bosna’da piramit araştırmaları, dünyanın arkeoloji alanında en büyük disiplinler arası bilimsel projesi oldu.
Piramitleri nasıl ayırt edip tanımlayabilirsiniz? En önemli özellikleri nelerdir?
Dr. Semir Osmanagic: 2005 ve 2014 yılları arasındaki dönemde, 350.000 iş saati kapsamında arkeolojik kazı, numune ve karbon 14 yöntemiyle testler yapıldı. Bosna vadisindeki beş piramidin isimlerini yapılarına göre belirledik: Güneş, Ay, Ejderha, Dünya ve Sevgi. Bu alan aynı zamanda höyük kompleksi ve büyük bir yeraltı labirentini barındırıyor.
Bosna piramitlerinde üstün nitelikte yapıcıların dev materyalleri nasıl kullandığına tanık olduk. Bu keşif tarihidir ve birkaç nedenle Avrupa’nın erken tarih bilgilerini değiştirmektedir:
1. Bunlar, Avrupa’da keşfedilen ilk piramitlerdir.
2. Bu alan dünyadaki en büyük piramit yapısını içerir. Bosna Güneş Piramidi’nin yüksekliği 220 metreyi aşar ve Mısır’ın 147 metrelik büyük piramidinden daha yüksektir.
3. Bosna Jeodezi Enstitüsü’ne göre, Bosna Güneş Piramidi, 0 derece hata, 0 dakika ve 12 saniyeyle, manyetik kuzeye doğru en keskin oryantasyona sahiptir.
4. Bosna Güneş Piramidi’nin tamamı dikdörtgen beton bloklardan oluşmaktadır. Betonun özellikleri, aşırı sertlik (133 MS) ve düşük su emilimi (yaklaşık %1) de içinde olmak üzere, Bosna, İtalya ve Fransa’daki materyallerle ilgili bilimsel kurumlara göre modern beton materyallerinin çok daha üzerindedir.
5. Piramitler, Bosna Hersek’ten Agro pedolojiye göre, toprakla kaplıdır ve yaklaşık 12.000-15.000 yıllıktır. Organik materyalden elde edilen karbon 14 yöntemi (fosil yapraklar), 2012 yaz mevsiminde Bosna Güneş Piramidi zerindeki beton bloklar üzerinde yapılmış ve Ukrayna, Kiev’de laboratuvarlarında gerçekleştirilen çalışmada +/- 200 farkla 24.800 yıllık olduğu doğrulanmıştır. Son olarak 29.200 +/400 yıllık beton blokları arasında iki fosil yaprağı daha keşfedilmiştir. Bu bulgular, Bosna piramitlerinin gezegen üzerinde bulunan en eski piramitler olduğunu doğrulamaktadır.
6. Bosna Piramit vadisinin altında kapsamlı yeraltı tünelleri ve on milden daha fazla uzunluğa sahip bölme ağı vardır.
7. Ağırlığı yaklaşık 8 tonu bulan seramik heykeller yeraltı labirentlerinde bulunmuştur ve şimdiye kadar dünyada bulunan en büyük heykellerdir.
Visoko’daki üç temel piramit (Güneş, Ay, Ejderha), tepe noktalarından 2.180 metre uzaklıkla mükemmel bir üçgen oluşturmaktadırlar. Bu üçgenin içinde, bir piramit daha bulunmaktadır: Aşk Piramidi’nin, Tabiat Ana Piramidi’nin ve Fojnica nehrinin tepeleri. Üçgen içinde üçgen, tam anlamıyla kutsal geometridir.
Hırvatistan, Sırbistan, İtalya ve Finlandiya’nın enerji uzmanlarından oluşan dört ekip, Güneşin Bosna piramidinin üzerinden gelen 28 kHz frekansına ve 3.9 V’a sahip elektromanyetik bir alana sahip olduğunu doğrulamışlardır.
Dünyada ilk kez böyle bir enerji ışını piramit alanında tespit edilmiş ve doğrulanmıştır. Kısa bir süre sonra piramidin tepesinden gelen 28-33 kHz aralığında ve 5-15 metre genişliğine sahip bir ultrason ışını tespit edilmiştir. Bu frekanslara doğada pek sık rastlanmamaktadır. Bunları oluşturmak için makine gerekmektedir. Bu frekansa sahip bir ultrason, Amerikan Ralph Ring araştırmasına göre yerden yükselme için oldukça idealdir. Bu nedenle, Bosna Güneş piramidinin, aslında çok büyük bir enerji makinesi olduğu sonucuna vardık. Buna yakın ölçümler, Visoko’nun doğal tepeleri yakınında ve İtalya doğal piramitlerinde bulunmuştur ancak şimdiye kadar herhangi bir düzen, anomali, düzenli ultrason ya da elektromanyetik alan ölçülmemiştir.
Rusya Doğal Bilimler Akademisi’nden Rus çalışma arkadaşlarımız Dr. Oleg Khavroshkin ve Dr. Vladislav Tzyplakov ile birlikte, hem Mısır hem de Bosna piramitlerinin zirvesinden ve altından gelen sinyallerin ölçumunu yaptık. Sonuçlar, tepeden gelen sinyallerin 50 kat daha güçlü olduğunu gösterdi. Bu nedenle piramitler dev enerji amplifikatörleridir.
Ve son olarak Nisan 2013 tarihinde, Sırp mühendis Goran Samoukovic tüm piramit ve yeraltı tünelleri boyunca 7.83 Hz (Schumann Rezonansı) tüneli tespit etmiştir ve bu da insanların fiziksel, zihinsel ve ruhsal gelişmeleri için en yararlı rezonans olan piramit kompleks korumaları olduğunu kanıtlamıştır. Piramit yapanların, çok uzun zaman önce kendini tekrarlayan bir hareket makinesi yarattığını ve bu “enerji makinesinin” hala çalıştığını göstermektedir.
Gezegende pek çok eski yer gördüm ancak bu benim için en heyecan verici proje.
Ravne tünelinin Bosna piramitleriyle bağlantısı nedir?
Dr. Semir Osmanagic: Her bir orijinal piramidin (Çin’de Shaanxi, Mısır’da Giza ve Sakkara, Meksika’da Teotihuacan ve Palenque) yeraltı tünelleri, yapının bir parçası olarak inşa edilmiştir. Aynı durum, Bosna piramitleri için de geçerlidir.
Tarih öncesi tünellerin, kavşakların ve odaların onlarca kilometrelerden oluşan ağları, piramitlerin altına yerleştirilmiştir. Bosna piramitleri hakkında İkinci Uluslararası Bilimsel Konferansı, 2011 yılında, 11 farklı ülkeden gelen 27 bilim adamının katılımıyla gerçekleştirildi ve negatif iyonların yüksek konsantrasyonlarına sahip elektromanyetik alanlarının olduğu bu tünel kompleksinin tarih öncesi ustaca yapılmış inşaat alanları olduğu sonucuna varıldı.
Bu piramitlerin varlığı insan bilincinde ne tür değişiklikler oluşturacak?
Dr. Semir Osmanagic: Kadim tarih hakkında bize öğrettikleri her şey neredeyse yanlıştır: İnsanın kökeni, uygarlıklar ve piramitler. Gelişimimiz, doğrusal değil döngüsel bir gelişim sergilemektedir. Uygarlıklar zirveye ulaşmış ve küresel felaketler onları gezegen üzerinden silmiştir. Bu durumu yeni başlangıçlar izlemiştir. Biz ise sadece en son uygarlık döngüsünde yaşıyoruz.
Orijinal piramitler, (Giza, en büyüğü Çin’de olan Shaanxi, Teotihuacan, Bosna), dev enerji makine enerjileri olarak kullanılmıştır: Ultrason ve daha fazla enerji fenomenleri yaratarak elektromanyetik alanları yaymaktadır. Bunlar büyük olasılıkla alıcı görevi görüyorlardı. Anakaralar arasında iletişimler, binlerce yıl öncesine aittir. Bilim insanlarının bir bölümü günümüzde bizi anlamıyor. Bundan elli yıl sonra, insanlar, günümüzün bilim insanlarına ve onların cahilliklerine kahkahalarla gülecekler.
Torus’un gizemli gücü: Sonsuz enerji mümkün mü?