Türk Sineması’nın 100 Yıllık Kısa Tarihi

Bir anıt yıkışının görüntülenmesiyle başlayıp, milyon dolarlık onlarca yapımın üretildiği bir sektöre dönüşen Türk sineması. Türk sineması, 100. yılının kutlandığı bugünlerde işte karşınızda başlangıcından günümüze kadar Türk sineması ve 100 yıllık kısa tarihi.

türk sineması kapak

Üzerinde fikir birliği olmasa da, genel kanı ilk Türk filminin “Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı” olduğu yönünde. Osmanlı – Rus Savaşı ardından Rusların ilerledikleri en uç nokta olan Ayastefanos’a diktikleri zafer anıtı, 1914 yılında 1. Dünya Savaşı’na dahil olan Osmanlı Devleti tarafından gövde gösterisi yapmak amacıyla yıkılır. Anıtın yıkılışı da bu atmosferi perçimlemek amacıyla bir Türk tarafından 150 metrelik belge filme çekilir. Bu kişi, daha önce sinemayla ilgilenmiş ve o dönemde yedek subaylık yapmakta olan Fuat Uzkınay’dır. Böylece 14 Kasım 1914, Cumartesi günü anıt yıkılırken ilk Türk filmi de çekilmiş olur.

1915 ve 1916 yıllarında 1. Dünya Savaşı’na dair 3 belgesel nitelikli film daha çekilir. 1916’da çekilmekte olan ilk konulu Türk filmi Leblebici Horhor Ağa ise tamamlanamamıştır. 1917 yılında Müdafaa – i Milliye Cemiyeti’nce Pençe ve Casus filmleri çekilir. Aynı yıl ayrıca Koruyan Ölü ve Türk sineması tarihinin ilk film serisi olan Bican Efendi’nin ilk 2 filmi çekilir. 1918 yılında 4, 1919 yılında ise 5 film daha çekilerek sinema faaliyetlerine devam edilir.


Savaş ortamının da etkisiyle 1920 – 1922 arası sadece 6 film çekilebilir. 1922 yılının önemi, 1919 yılında Almanya’da Samson / Istırap isimli bir Türk filmi çeken Muhsin Ertuğrul’un Türkiye’ye dönerek film çekmeye başlamasıdır. Muhsin Eruğrul, bu tarihten itibaren 1940’ların ortasına kadar adeta Türk Sineması omuzlarında taşır. 1922 – 1946 arası 32 filme imza atan usta yönetmen, Tiyatrocular dönemi olarak adlandırılan 1922 – 1939 arasında Hazım Körmükçü, Bedia Muvahhit, Talat Artemel, Ferdi Tayfur ve elbette Cahide Sonku gibi önemli tiyatrocuları sinemaya da kazandırır. Cahide Sonku’yu Türk sineması ilk gerçek yıldızı olarak tanımlamak yanlış olmaz.

türk-sineması-2

Sinemadaki tiyatrocu hegemonyası, 1939 yılında Faruk Kenç’in çektiği Taş Parçası filmiyle sona erer. Geçiş Dönemi olarak adlandırılan yeni dönem yaklaşık 10 yıl sürer. Bu süre zarfında sinemanın gelişimiyle beraber çevrilen film sayısı artmaya başlar. Tiyatronun abartılı yapısı yerine gerçekçilik tercih edilmeye başlanır. Dış çekimler artar. Kenç’i Turgut Demirağ, Şadan Kamil ve Baha Gelenbevi gibi hem eğitimli hem de maddi açıdan iyi durumdaki yeni yönetmenler izler. Bu dönemde Türk sineması, 5 dev oyuncusu – Sadri Alışık, Sezer Sezin, Eşref Kolçak, Hulusi Kentmen ve Halit Akçatepe’de ilk filmlerine imza atarlar.

Başlangıcı bazı değerlendirmelerde 1949, bazı değerlendirmelerde ise 1950 olarak kabul edilen Sinemacılar Dönemi, kuşkusuz ki Türk sineması en önemli dönemi olur. Doğru tespit, başlangıç olarak Ömer Lütfi Akad imzalı 1949 yapımı Vurun Kahpeye filmini kabul etmek olacaktır. Yaklaşık 20 yıl sürecek ve 2200’ün üzerinde film çevrilecek bu dönemin başında Ömer Lütfi Akad, Osman Fahir Seden, Metin Erksan, Atıf Yılmaz ve Memduh Ün gibi efsane yönetmenler ilk filmlerine imza atarlar ve deyim yerindeyse Türk sineması inşa etmeye başlarlar.

1950’de Münir Özkul ve Neriman Köksal, 1951’de Muhterem Nur ve Fikret Hakan, 1952’de Belgin Doruk ve Turgut Özatay, 1954’te Öztürk Serengil, 50’li yılların sonlarında ise Ahmet Mekin, Ekrem Bora, Çolpan İlhan, Orhan Günşıray, Göksel Arsoy, Yılmaz Güney, Erol Taş, İzzet Günay ve Fatma Girik gibi dev isimler ilk filmlerine imza atarak uzun oyunculuk kariyerlerine başlarlar. 1951’de ilk filmini çeviren Ayhan Işık ise döneminin en büyük yıldızı olur.

türk-sineması-3

Orhon Murat Arıburnu imzalı 1951 yapımı Sürgün, Ömer Lütfi Akad imzalı 1952 yapımı Kanun Namına, Metin Erksan imzalı 1952 yapımı Aşık Veysel’in Hayatı / Karanlık Dünya, Mehmet Muhtar imzalı 1953 yapımı Drakula İstanbul’da, Muhsin Ertuğrul imzalı 1953 yapımı Halıcı Kız, Ömer Lütfi Akad imzalı 1955 yapımı Beyaz Mendil, Atıf Yılmaz imzalı 1957 yapımı Gelinin Muradı, Memduh Ün imzalı 1958 yapımı Üç Arkadaş, Osman Fahir Seden imzalı 1959 yapımı Düşman Yolları Kesti ve Ömer Lütfi Akad imzalı 1959 yapımı Yalnızlar Rıhtımı 50’li yılların göze çarpan yapımları olur.

1957 yılında senaristliğe başlayan Safa Önal, çoğu başyapıt seviyesindeki filmin senaryosuna imza atmakla kalmayıp dünya tarihinin en üretken senaristi olur. 400’ün üzerinde senaryoya imza atan Önal, Guiness Rekorlar Kitabı’na da girer.

60’lı yılların başlarında Sinemacılar Döneminin 4 önemli halkası Ertem Eğilmez, Halit Refiğ, Tunç Başaran ve Türker İnanoğlu’da yönetmen olarak film üretmeye başlarlar. 60’ların bir diğer özelliği de yüzlerce filme imza atacak oyuncuların oyunculuğa başlaması olur. 1962’de Filiz Akın ve Tanju Gürsu, 1963’te Ediz Hun ve Hülya Koçyiğit, 1964’te Cüneyt Arkın, 1965’te Kartal Tibet ve Selda Alkor, 1966’da Serdar Gökhan ve Murat Soydan ilk filmlerine imza atarlar. 1960 yılında ilk filmini çeviren Türkan Şoray ise Türk sineması tüm zamanların en büyük yıldızı olur.

60’larda başyapıt olarak nitelendirilebilecek filmler üretilir. Bunların en dikkat çekenleri ise; Ertem Göreç imzalı 1961 yapımı Otobüs Yolcuları, 1964 yapımı Karanlıkta Uyananlar, Metin Erksan imzalı 1962 yapımı Acı Hayat ve Yılanların Öcü, Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı ödülü kazanmayı başaran 1963 yapımı Susuz Yaz, 1965 yapımı Sevmek Zamanı, Hulki Saner imzalı 1964 yapımı Turist Ömer, Halit Refiğ imzalı 1964 yapımı Gurbet Kuşları, 1965 yapımı Haremde Dört Kadın, Ömer Lütfi Akad imzalı 1965 yapımı Hudutların Kanunu, 1968 yapımı Kader Böyle İstedi ve Vesikalı Yarim, Atıf Yılmaz imzalı 1966 yapımı Ah Güzel İstanbul, 1969 yapımı Menekşe Gözler ve Safa Önal imzalı 1969 yapımı Cingöz Recai olur. 1968 yılında kariyerinin başlarında daha ziyade yardımcı rollerde gördüğümüz, fakat özellikle 70’lere ve 80’lere damga vuracak bir genç oyuncu ilk filmini çevirir; Kadir İnanır.

yol

1970’e gelindiğinde inanılmaz büyüyen sinema sektörü, yılda 200’ün altına düşmeyen inanılmaz bir üretim içersine girer. Sinemacılar Dönemi son bulurken Genç Türk Sineması Dönemi başlar. Ömer Kavur, Zeki Ökten, Şerif Gören gibi genç yönetmenler ve Tarık Akan, Kemal Sunal, İlyas Salman, Şerif Sezer, Zeki Alasya, Metin Akpınar, Gülşen Bubikoğlu, Müjde Ar, Necla Nazır, Perihan Savaş gibi önemli oyuncular sinemaya giriş yapar. Sadık Şendil senaryolarıyla, Cahit Berkay ise film müzikleriyle öne çıkar. Arzu Film ekolü olarak da adlandırılan Ertem Eğilmez önderliğimdeki samimi aile filmleri ile Münir Özkul, Adile Naşit, Şener Şen, Ayşen Gruda, Halit Akçatepe, İhsan Yüce gibi karakter oyuncuları da altın çağlarını yaşarlar. Ancak özellikle 70’lerin ikinci yarısından 1980 darbesine kadar ki dönemde piyasaya 2. sınıf filmler hakim olur. Abartılı macera filmleri, arabesk filmler ve seks furyası, kalitenin düşmesine neden olur.

Eski kuşak yönetmenler, 70’lerde de üretimlerini sürdürürler. Ömer Lütfi Akad 1973 – 1974 yılları arasında çektiği üçleme Gelin, Düğün ve Diyet ‘in ardından yavaş yavaş sinemadan çekilir. Üretken bir dönem geçiren Atıf Yılmaz, 1974’te Salako, 1976’da Mağlup Edilemeyenler, 1977’de Selvi Boylum Al Yazmalım, 1978’de Kibar Feyzo ve 1979’da Ne Olacak Şimdi gibi önemli filmlere imza atar. Piyasaya yönelik işler yapmaya başlayan Osman F. Seden’in göze çarpan filmleri 1973 yapımı Yaban ve 1976 yapımı Devlerin Aşkı olur. Süreyya Duru, 1974’te çektiği Bedrana ve 1975’te çektiği Kara Çarşaflı Gelin ile Orhan Aksoy, 1976’da çektiği Aile Şerefi ve 1977’de çektiği Dila Hanım ile dikkat çeken isimler olur. Ertem Eğilmez ise kariyerinin zirvesine çıkar. 1973’te Canım Kardeşim, 1974’te Mavi Boncuk ve Köyden İndim Şehire, 1975’te Hababam Sınıfı, 1976’da Süt Kardeşler, 1977’de Gülen Gözler ve Şaban Oğlu Şaban ve 1979’da Erkek Güzeli Sefil Bilo gibi birbirinden önemli filmlere imza atar.

70’lerde oyunculuktan yönetmenliğe geçiş yapan Türkan Şoray, Yılmaz Güney, Cüneyt Arkın ve Kartal Tibet gibi isimler dikkat çeker. Türkan Şoray 1972 yapımı Dönüş ve 1976 yapımı Bodrum Hakimi ile, Kartal Tibet 1978 yapımı Sultan ile, Cüneyt Arkın 1979 yapımı Vatandaş Rıza ve Küskün Çiçek ile, Yılmaz Güney 1970 yapımı Umut ve 1974 yapımı Arkadaş ile dikkat çekerler.


Yeni nesil yönetmenlerden Zeki Ökten, 1974’te Askerin Dönüşü, 1976’da Kapıcılar Kralı ve 1977’de Çöpçüler Kralı; Şerif Gören, 1974’te Endişe, 1975’te Köprü, 1976’da Deprem ve 1978’de Derviş Bey; Ömer Kavur, 1974’te Yatık Emine, 1979’da Yusuf ile Kenan; Tunç Okan, 1974’te Otobüs; Engin Orbey, 1975’te Bizim Aile; Yavuz Özkan, 1978’de Maden; Erden Kıral, 1979’da Bereketli Topraklar Üzerinde; Ali Özgentürk, 1979’da Hazal ile beğeni kazanırlar.

80 darbesi sonrası toplumsal değişim ve karamsarlık sinemaya da yansır. Çekilen film adedinde düşüş yaşanır. Yeni yönetmenlerden Nesli Çölgeçen ve Başar Sabuncu dikkat çeker. Bir karakter oyuncusundan başrol oyuncusuna doğru evrilen Şener Şen 80’lerin en önemli oyuncularından biri olur. 70’lerin başlarında sinemaya giren Hakan Balamir, Aytaç Arman, Nur Sürer, 70’lerin ortalarında sinemaya giren Ahu Tuğba, Banu Alkan, Halil Ergün, 70’lerin sonlarında sinemaya giren Talat Bulut, Melike Zobu, 80’lerin başlarında sinemaya giren Genco Erkal, Serpil Çakmaklı, Yılmaz Zafer ve 80’lerin ortalarında sinemaya giren Zuhal Olcay, Mehmet Aslantuğ, Uğur Yücel ve Hülya Avşar darbe sonrası dönemin önemli oyuncuları olurlar. Bu isimlere 80’lerin sonlarına doğru Rutkay Aziz, Haluk Bilginer ve Fikret Kuşkan gibi oyuncular da eklenir.

türkiye sinemaları

Dönemin dikkat çeken yapımları, Yılmaz Güney’in yazıp Şerif Gören’in yönettiği ve Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülü kazanan 1982 yapımı Yol, yine Şerif Gören’in yönettiği 1983 yapımı Derman ve bir yeniden çevrim olan 1985 yapımı Yılanların Öcü; Ertem Eğilmez’in yönettiği 1980 yapımı Banker Bilo ve 1988 yapımı Arabesk; Yavuz Turgul’un yazıp Sinan Çetin’in yönettiği 1982 yapımı Çiçek Abbas; Zeki Ökten’in yönettiği 1982 yapımı Faize Hücum ve 1988 yapımı Düttürü Dünya; Nesli Çölgeçen’in yönettiği 1985 yapımı Züğürt Ağa ve 1987 yapımı Selamsız Bandosu; Atıf Yılmaz’ın yönettiği 1982 yapımı Mine ve Dolap Beygiri, 1983 yapımı Şekerpare ve 1985 yapımı Adı Vasfiye; Yılmaz Güney’in yönettiği 1983 yapımı Duvar; Başar Sabuncu’nun yönettiği 1985 yapımı Çıplak Vatandaş ve 1988 yapımı Zengin Mutfağı; Ömer Kavur’un yönettiği 1986 yapımı Anayurt Oteli; Tunç Başaran’ın yönettiği 1989 yapımı Uçurtmayı Vurmasınlar; Halit Refiğ’in yönettiği 1989 yapımı Karılar Koğuşu ve Yavuz Turgul’un yönettiği 1987 yapımı Muhsin Bey olur.

90’lı yıllarla birlikte sinema sektörü durma noktasına gelir. Bunun temel nedeni özel televizyonların yaygınlaşması olarak gösterilse de, 80’li yılların sonlarına doğru üretilen filmlerin kalitesinin bir hayli düşmüş olması da yadsınamaz. 500’ün üzerinde film çekilen bu 10 yıllık sürecin en belirgin özelliği, istisnalar dışında yönetmenlerin şekillendirdiği filmlerin üretilmesi olur. Günümüzün de önemli yönetmenleri olan Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz, Mustafa Altıoklar, Ömer Vargı ve Derviş Zaim gibi isimler güçlü başlangıç adımlarını atarlar. Zaim 1996 yapımı Tabutta Rövaşata, Demirkubuz 1997 yapımı Masumiyet, Ceylan 1999 yapımı Mayıs Sıkıntısı, Vargı 1998 yapımı Herşey Çok Güzel Olacak, Altıoklar 1996 yapımı İstanbul Kanatlarımın Altında ve 1997 yapımı Ağır Roman ile adlarından söz ettirirler. 1996 yapımı Işıklar Sönmesin ile Reis Çelik, 1998 yapımı Gemide ile Serdar Akar, 1998 yapımı Laleli’de Bir Azize ile Kudret Sabancı ilk filmlerine imza atıp başarı kazanan genç yönetmenler olurlar.

Önceki dönemlerden gelip film çekmeye devam eden yönetmenlerden Tunç Okan çekimlerine 80’li yıllarda başlayıp 1992’de tamamlayabildiği, İlyas Salman’ın performansıyla çok konuşulan Sarı Mersedes, Yusuf Kurçenli 1990 yapımı Karartma Geceleri, Melih Gülgen Kadir İnanır’ın devleştiği 1990 yapımı Tatar Ramazan ve 1992 yapımı Tatar Ramazan Sürgünde, Tunç Başaran 1992 yapımı Piano Piano Bacaksız, Yavuz Özkan 1994 yapımı Yengeç Sepeti, Ömer Kavur 1997 yapımı Akrebin Yolculuğu, Atıf Yılmaz 1999 yapımı Eylül Fırtınası ve Zeki Ökten 1999 yapımı Güle Güle ile 90’ların önemli filmlerine imza atarlar. Ama şüphesiz ki 90’lı yılların en önemli yönetmeni Yavuz Turgul olur. 1990 yapımı Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni ve 1992 yapımı Gölge Oyunu ile seyirciye fazla ulaşamasa da sanatsal olarak önemli 2 film çeken Turgul, 1996 yılında çektiği Eşkıya ile ise hem sinema otoritelerinden tam not alır hem de Türk seyircisinin sinemalara geri dönmesinde önemli rol oynar.

2000’lerin başlarındaki kıpırdanmalar günümüze çığ gibi büyüyerek ulaşır. Öyle ki sinema seyircimiz yerel filmleri tercih konusunda dünyanın en önde gelen seyircileri arasına girer. Ne var ki bu tercihler, yurtdışında ödüller kazanan başarılı sanat filmleri değil de genelde gişe kaygısıyla çekilen komedi filmleri yönünde olur. Sanat filmi ve gişe filmi ayrımı ciddi şekilde belirginleşir. Sinemada 3 milyon seyirci barajını aşan 14 filmin tamamı yerli film olmakla beraber, bu filmlerin 10’u komedi olur. Döneme de çoğunlukla komedyenler damga bulur. Gişede başarı elde eden filmlerin devamları gelir. Cem Yılmaz’lı G.O.R.A. ve A.R.O.G., Yılmaz Erdoğan’lı Vizonele serisi, Şafak Sezer ve Peker Açıkalın’lı Maskeli Beşler serisi, Mehmet Ali Erbil’li yeni Hababam Sınıfı serisi, Ata Demirer ve Demat Akbağ’lı Eyvah Eyvah serisi, Demt Akbağ’lı Hükümet Kadın serisi, Şahan Gökbakar’lı Recep İvedik serisi gibi yapımlara imza atılır.

türk sinema tarihi

Olgunluk dönemlerini yaşayan yönetmenlerden Zeki Demirkubuz, Kader; Derviş Zaim, Filler ve Çimen, Nokta, Gölgeler ve Suretler; Reha Erdem, 5 Vakit, Korkuyorum Anne, Hayat Var; Semih Kaplanoğlu, Yumurta, Süt, Bal; Ömer Vargı, İnşaat, Kabadayı; Yavuz Turgul, Gönül Yarası, Av Mevsimi; Ömer Kavur, Karşılaşma; Sinan Çetin, Komser Şekspir, Kağıt; Nuri Bilge Ceylan, Uzak, 3 Maymun, Bir Zamanlar Anadolu’da ve Kış Uykusu gibi ses getiren filmlere imza atarlar. Nuri Bilge Ceylan, Uzak ve Bir Zamanlar Anadolu ile Cannes Film Festivali’nden Büyük Jüri Ödülü, İklimler ile Fibresci Ödülü, 3 Maymun ile En İyi Yönetmen Ödülü ve Kış Uykusu ile Altın Palmiye Ödülü kazanarak uluslar arası bir başarı elde eder.

Uğur Yücel, Yazı Tura ile; Mehmet Aslantuğ, Aşkın İkinci Yarısı ile; Cem Yılmaz, Hokkabaz ile, Yılmaz Erdoğan, Vizontele ile oyunculuğun yanında yönetmenliğe de başlayan isimler olur. Uğur Yücel, Ejder Kapanı; Cem Yılmaz, Pek Yakında; Yılmaz Erdoğan, Kelebeğin Rüyası gibi gişe başarısı yakalayan yapımlarla yönetmenlik kariyerlerini devam ettirirler.

Türk sineması son 10 yıllık dönemi ise deyim yerindeyse ilk filmler çöplüğüne dönüşür. İlk filmlerine imza atıp başarısız olan yönetmenlerin birçoğu ortadan kaybolurlar. İlk uzun metrajlı filmleriyle başarılı işler çıkaran ve adlarından söz ettirmeyi başaran isimler ise 2004 yapımı Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak ile hastalığına yenik düşüp vefat eden Ahmet Uluçay, 2005 yapımı Pardon ile Mert Baykal, 2006 yapımı Beynelmilel ile Sırrı Süreyya Önder ve Muharrem Gülmez, 2008 yapımı Sonbahar ile Özcan Alper, 2009 yapımı İki Dil Bir Bavul ile Orhan Eskiköy ve Özgür Doğan, 2009 yapımı Başka Dilde Aşk ile İlksen Başarır, 2010 yapımı Çakal ile Erhan Kozan, 2010 yapımı Çoğunluk ile Seren Yüce, 2011 yapımı Gişe Memuru ile Tolga Karaçelik, 2012 yapımı Tepenin Ardı ile Emin Alper, 2012 yapımı Patlak Sokaklar: Gerzomat ile Kerim Barutçu olur.

Çalgı Çengi ile beğeni kazanan yönetmen Selçuk Aydemir, Düğün Dernek’le muazzam bir gişe başarısı yakalar. Faruk Aksoy, gişe başarısı hedefiyle çektiği belli olan Fetih 1453’le hedefine ulaşır. Şarkıcılıktan oyunculuğa ve yönetmenliğe geçiş yapan isimlerden Mahsun Kırmızıgül, Beyaz Melek, Güneşi Gördüm ve New York’ta 5 Minare ile, Özcan Deniz, Ya Sonra, Evim Sensin ve Su ve Ateş ile ciddi gişe başarısı yakalarlar. Onur Ünlü, Güneşin Oğlu ve Çocuk gibi kötü filmlerin ardından Sen Aydınlatırsın Geceyi ve İtirazım Var gibi yapımlarla beğeni kazanır. Ezel Akay, Türk sineması tarihinin belki de en iyi film müzikleri albümüne sahip Neredesin Firuze ve ilginç bir tarihi komedi olan Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü? ile renkli filmlere imza atar.

Mustafa Hakkında Herşey ile dikkatleri üzerine çeken Çağan Irmak, Babam ve Oğlum’la gişe başarısı da yakaladıktan sonra Issız Adam’la adından oldukça söz ettirir. Uzak İhtimal’le başarılı bir başlangıç yapan Mahmut Fazıl Coşkun, Yozgat Blues’la da büyük beğeni kazanır. Talihsiz bir kaza sonucu vefat eden Seyfi Teoman, ölmeden önce çektiği 2. ve son filmi Bizim Büyük Çaresizliğimiz’le arkasında önemli bir film bırakır.


Tolga Örnek, başarılı belgesellerin ardından Devrim Arabaları ile sinemada da ne kadar iddialı olduğunu gösterir ve Kaybedenler Kulübü ile deyim yerindeyse 12’den vurmayı başarır. Alper Çağlar, Panzehir ile yıllardır beklenen başarılı aksiyon filmi beklentisini ziyadesiyle karşılar. Abdullah Oğuz, Mutluluk ile, Zülfü Livaneli, Veda ile, Taylan Biraderler Vavien ile, Ümit Ünal, Nar ile, Serdar Akar, Dar Alanda Kısa Paslaşmalar ve Barda ile, Barış Pirhasan, Adem’in Trenleri ile, Özer Kızıltan Takva ile, Tayfun Pirselimoğlu Hiçbiryerde, Pus ve Saç ile, Ömer Faruk Sorak, Sınav, Yahşi Batı ve Aşk Tesadüfleri Sever ile dönemin diğer dikkat çeken yapımlarına imza atarlar.


Çağrı Gırlangıç
14.03.1985 tarihinde Kadıköy'de dünyaya geldim. Kadıköy'de doğdum, Kadıköy'de büyüdüm. Yazma sevdası içime düşünce önce 2 roman yazdım, sonra da sinemaya dair yazılar yazmaya başladım. 2011'in başından beri bloğum cagrigirlangic.blogspot.com da 500'ü aşkın filme dair yazdım. Hala da devam ediyorum. Sonra metin yazarlığı yapmaya başladım ve yazarlık mesleğim haline geldi. Yazımına devam ettiğim Türk Sinema Tarihi Ansiklopedisi, emek ve zaman isteyen bir proje. Sabırla yazımına devam ediyorum. Bir sinema yazarı olarak yazmaya başladığım, sonrasında ise deneme, gündem, kritik, yaşam ve kişisel gelişim yazıları yazmaya başladığım İndigo Dergisi ise hem beni geliştiren, hem de bir parçası olmaktan haz aldığım yer.