Tacize Karşı Sustu Kadın

Güçlü bir kadın, istediğinde her şeyi başarabilir. Haksızlığa uğradığında susmayı tercih ettiyse eğer; bu haksızlığı kabul ettiği için değil, uğraşmaya değer bulmadığı ya da bir başkasının mutsuzluğunu istemediği içindir!

kadın tacizi

Yeni bir işin heyecanı yüreğini sardığında, henüz yirmi sekiz yaşındaydı. Altı yıl boyunca çalışmış olduğu şirketten istifa ederek, kariyer basamaklarını hızla tırmanabileceğini ve daha iyi gelir sağlayabileceğini düşündüğü yepyeni bir işe başlıyordu.

Hayatta her şeyin istediği şekilde ilerlemesi, daha güçlü olduğunu hissetmesini sağlamıştı. O, güçlüydü. Hemen her olumsuzlukta ağlayacak kadar zayıf bir insan değildi. Başarmak ve güçlü olmak göbek adı gibiydi. O, doğru oldukça; karşısında durabilecek hiçbir engel yoktu…


Yeni işine başladığında, ne kadar doğru bir karar verdiğini paylaştı çevresindeki herkesle. Ailesi ve arkadaşları onun bu başarısını gıpta ederek izlediler. Çalışma şartları ağırdı belki, ancak o başarı odaklıydı. Ve emek harcamazsa; hayatta başarıya ulaşmak bir hayaldi, bunun farkındaydı. Bu nedenle, hiç şikâyet etmedi. Çalıştı, çalıştı, çalıştı… Daha çok çalıştı…

Günler devam ederken, işine alışmanın ve sektörde tanınmanın hazzını yaşıyordu. Akşam olduğunda yorgunluğunu atmasına bir desteği vardı: Taptaze ve yemyeşil gözleri ile hayata gülümseyen bir evlat. Yorgunluğunu atmasını sağlayan bu varlık; çok çalışmasının da nedeniydi. Ona daha iyi bir hayat sunmak, hayatın temel gereksinimlerinden eksik bırakmamak ve iyi bir eğitim sağlamak. Bunlar, evladı için amaçladığı hayat standartlarıydı…

Ülkenin önde gelen parenteral solüsyon firmalarından biriydi çalıştığı şirket. Aylık geliri, birçok firma şartlarının üzerinde ve prim sistemi gayet tatminkârdı. Üstelik kariyer basamaklarında emin adımlarla ilerlediğini, çoğu kez bağlı olduğu müdürden duymuştu. Bu durum, onu daha da motive ediyordu.

İş ziyaretleri nedeni ile bulunduğu şehirden başka bir şehre gitmişti. Üç gün sürecek olan bu seyahatte, bölge müdürü de onunla birlikte müşteri ziyareti yapacak ve ona puanlama oluşturacaktı. İkili ziyaretler ile ilgili bir sorunu yoktu. Çünkü müdürü yanında yokken de etik çalışıyordu. Bu nedenle, alacağı puanın yüksek olacağından emindi.

Seyahatin ikinci günü bitmişti. Bu iki gün zarfında, rahatsız edici bir durum yaşanmamıştı. Gayet verimli geçen iki günün ardından, konaklama için bir otele gelmişlerdi. Müdürü, odalarına geçip kıyafet değişimi yaptıktan sonra, akşam yemeği için lobide buluşmaları gerektiğini söyledi. O da kabul etti.

Odasına gidip üzerini değişti ve müdürünün söylediği saatten beş dakika erken indi lobiye. Çünkü müdürler bekletilmeyi sevmezdi. Bunu daha önce tecrübe etmişti.

Müdürü geldiğinde akşam yemeği için nezih bir restorana gittiler. Müdürü yemek boyunca gayet bir müdür gibiydi. Rahatsız edici hiçbir şey yaşanmamıştı. Her şey normal, iş için iki insanın yemek yemesi kadar doğaldı.

Otele döndüklerinde, iyi akşamlar dilekleri ile ayrıldılar. Sabah saat dokuzda kahvaltıda buluşmak için sözleştiler.

kadın tacizi 3

Yorgunluktan bitmiş hissederek çıktı odasına. Tek isteği yatağa girip hemen uykuya dalmaktı. Tam lavaboya girip yüzünü yıkadı ve televizyonu açtı; kapısı çaldı. Tedirgin açtı kapıyı. Karşısında müdürünü ve elinde bir bilgisayar çantası olduğunu gördü. Şaşkınlığını gizleyemeden bakarken, müdürü satışlarla ilgili bir sorun olduğunu söyledi ve mutlaka kendisiyle paylaşması gerekiyordu. Problemin ne olduğunu merakla sorduğunda aldığı cevap ilginçti. O zamana kadar dünyanın en iyi müdürü ile çalıştığını düşünürken, birden her şey tersine dönmüştü. Müdürü onu çok beğendiğini, her Türk erkeğinin aklını alacak bir kadın olduğunu söylüyordu. Şaşkınlığına şaşkınlık eklenerek, hazmetmeye çalıştı duyduklarını. Ancak ortada sakin karşılanacak bir durum yoktu. Açıkça tacize uğruyordu. Ne tepki vermesi gerektiğini bilemeden müdürünün gitmesini rica etti ve odanın kapısını kapattı.

Gece boyunca kendine telkinler vermeye çalıştı. Olanlar tamamen bir yanlış anlaşılma olmalıydı. Böyle bir durumla ilk kez karşılaşıyordu ve ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu.

Ertesi gün oldu ve kahvaltıda buluştular. Günaydın dışında hiçbir kelime geçmedi masada. Ve tekrar çalışmak için araca binmişlerdi. Yola koyulduklarında müdürü yine tüm arsızlığıyla, akşam söylediği tüm kirli kelimeleri tekrarlıyordu. Bu durum daha da can sıkıcı bir hal almaya başlamıştı. Dilinin döndüğünce ve asaletinden hiçbir şey kaybetmeden, müdürüne karşı çıktı. Böyle bir durumda çalışmaya devam edemeyeceğini ve bir daha bu konuda bir şey duymak istemediğini söyledi. Ancak, karşısındaki kirli beyin, o kadar aymazdı ki böyle bir durum tekrar yaşandığında bir derece daha ileri gideceğini söylüyordu. Bu demek oluyordu ki bu durum tekrar yaşanacaktı. Ve böyle bir durumda kaçması ve direnç göstermesi mümkün olmayacaktı! Düşüncesi bile ölüm gibi geldi. İnsanlığından aldığı güç, kadınlığının utancı ile birden kayboldu!..


Geri döndüğünde, duruma müdahale etmesi gerektiğini düşündü. Böyle aymaz bir müdürün bir başkasına da zararı olabilirdi. Üstelik müdürün yaşaması gereken utancı, kendisi yaşıyordu. Bu durumu, bir üst yönetime mutlaka iletmeliydi. Yaşadığı bu utanç verici durumu anlattığı dilekçeyi hazırlarken; başından geçenleri tekrar yaşıyordu. Tiksinti, utanç, kızgınlık ve birçok duyguyu aynı anda hissediyordu…

Hazırladığı dilekçeyi, şirketin en üst yetkilisine göndermişti. Gelecek cevabı merakla beklemeye başlamıştı. Şirket yetkilisinin nasıl bir yol izleyeceği ve böyle bir müdüre karşı nasıl bir yaptırımda bulunacağını merak ediyordu. Çalan telefonuna baktığında, şirket üst yöneticisinin aradığını gördü. Utanacak bir durumu olmadığı halde, utanarak ve merakla açtı telefonu. Şirket yöneticisi, duruma çok şaşırdığından ve ne yapması gerektiğini bilemediğinden bahsederken, anladı ki yapılan yanlış, yapanın yanına kar kalacaktı. Yine bir kadın tacizi, suçlusu ceza almayan bir olay ve insanlığa kara bir leke olan bir durum, faili meçhule dönüşecekti.

Telefonu kapattığında tekrar düşündü. Hakkını adli yollardan aramaya karar vermişti. Ancak birkaç saatlik yoğun düşünmeden sonra, bundan vazgeçmesi gerektiği kararına varmıştı. Kadınlığının ve insani tarafının ağırlığı ile müdürünün var olan bir çocuğunu, eşini ve böyle bir durumda nasıl yıkılacaklarını düşünmüştü. Şikâyet etmek, yalnızca müdürüne değil, onun ailesine de zarar verecekti. Ve kadın, yine özveri ile başkalarının mutluluğu için yarasını içinde sarmayı seçmişti.

Bu olayın üzerinden yıllar geçmesine rağmen, yaşadıklarını anlatırken, hala kızgınlığı ve utancı okunuyordu Şehnaz’ın gözlerinden…

İsminin açıklanmasına kendisi onay verdi. Tabii soy isminin açıklanmasını istemeden…

Kadın; yine kadınlığını konuşturmuştu…

Yine; anaç, özverili ve asil davranmıştı…

Ancak Şehnaz şöyle diyor konuşmasını bitirirken: ‘Ben bana doğru geleni yaptım ve şikâyet etmedim. Ancak, yaşadıklarım kolay hazmedilir değildi, acısını yıllarca yaşadım. Utandım, kızdım… Zaman zaman kendimi suçladım. Eğer bu duyguları aşacak gücünüz yoksa; siz şikâyet etmekten geri kalmayın. Ve kadın olmanın utancında ve geri planda bırakılmışlığında boğulmayın. Kadın, özel bir varlık. Özel olduğunu herkese anlatın. Anlamayanlara, bir kez daha anlatın. Kadın, her alanda erkekten daha güçlü durabilir. Yeter ki etrafında yollarını tıkayacak taşlar olmasın’.

Uğradığı haksızlıkta; susmayı erdem bilen kadınlar için!

Korkudan kadını susturduğunu sanan; ruhu satılmışlar için!

Yeni dünyada; kadın ve erkek eşitliği için!


Cinsiyet ayırımı olmadan; önce İnsan olarak görebilmek için!


Sibel İlgör
Yağmurlu bir Nisan gecesinde, umutla doğdu dünyaya... Bilginin asla yeterli olmayacağına inandı hep. Bir adım ötesi mutlaka vardı. Ve o; öteye geçmek için her zaman çabaladı... Gerçeğin ne olduğunu hala arıyor... Edindiği hiçbir gerçek, ona yeterli gelmiyor. Bu noktada; okuyor, yazıyor... Okur yazarlık en baş ilkesi... Ve varoluşunda; okunmadan ve üzerine düşünülmeden yazılan hiçbir cümlenin, güçlü olmayacağını düşünüyor!