Devlet ve din kurumlarının yozlaşmasını gözler önüne seren Leviathan, Jean Jacques Rousseau’nun “Devlet büyüdükçe, özgürlük de o oranda küçülür” görüşünü akla getiriyor.
LEVIAFAN / LEVIATHAN
YÖNETMEN: Andrey Zvyagintsev
SENARYO: Andrey Zvyagintsev, Oleg Negin
YAPIMCI: Alexander Rodnyansky, Sergey Melkumov
GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ: Mikhail Krichman
MÜZİK: Philip Glass
YAPIM YILI: 2014
ÜLKE: Rusya
OYUNCULAR: Aleksey Serebryakov, Elena Lyadova, Vladimir Vdovichenkov, Roman Madyanov, Sergey Pokhodaev, Anne Oukolova, Aleksey Rozin
Nikolay küçük bir balıkçı kasabasında yaşar. Belediye başkanı, Nikolay’ın evini çok ucuz fiyata istimlâk etmeye çalışır. Yargıyı arkasına alarak amacına ulaşır. Nikolay’a yardım edebilecek tek kişi vardır: Moskova’da avukatlık yapan askerlik arkadaşı Dmitriy.
Bürokrasiye karşı verdiği savaş Nikolay’ı günden güne yıpratırken, mücadele etmesi gereken daha büyük dertler kapıdadır.
Leviathan, kutsal kitaplara göre kötülüğü temsil eden bir su canavarının adı. Andrey Zvyagintsev, Leviathan’ı sadece dinsel metafor olarak kullanmıyor. Thomas Hobbes’in 1651’de yayınlanan Leviathan kitabındaki düşüncelerinden de faydalanıyor.
Hobbes, Leviathan’ın doğuşunu şu şekilde açıklar:
[quote]Onları (vatandaşları) yabancıların istilasından koruyabilmenin, birbirlerine zarar vermekten engellemenin, kendi sanayilerini ve yeryüzünün meyvelerini güvence altına almanın yolu bütün gücü ve kudreti bir tek insan ya da insanların meclisine vermektir… (Toplumda yaşayan) insanlar birbirlerine ‘Ben haklarımdan vazgeçiyorum ve tüm haklarımı bu insana ya da insanların meclisine veriyorum’ demelidirler. Böylece bütün güç ve kudret tek bir insanda toplanır. Bu devlet ya da Latince civitas olarak adlandırılır. Bu büyük Leviathan‘ın doğması demektir.[/quote]
Hobbes’un tanımını yaptığı Leviathan hukuktan, ahlaktan bile önce gelir. Hobbes’a göre devletin bekası her şeyden önemlidir. Leviathan’ı o kadar idealize eder ki, toplumun iyi bireyler yetiştirmesi umurunda değildir. “Bir toplum nasıl en az kötü olabilir” sorusu Hobbes için daha önemlidir. Zvyagintsev ise Hobbes’in Leviathan’ının nasıl doyumsuz hale geldiğini gözler önüne serer. Mikro bir hikâyeyle yeni Rusya’nın röntgenini çekerken “Devlet ne kadar gereklidir” sorusunu sorar. Röntgen o kadar gerçekçi ve tanıdıktır ki bahsi geçen hikâyeyi Rusya ile sınırlı tutmak haksızlık olur.
Zvyagintsev’in Leviathan tanımında sadece devlet yoktur. Vozvrashchenie (2003) filminde değindiği baba oğul ilişkisinin benzerini Leviathan’da görüyoruz. Çocuk tüm ipleri babasına verir. Babası çocuğu istediği gibi yönetir. Çocuk, işlerin böyle yürümesinden ötürü kendini mutlu hisseder. Böylece Leviathan, devletten önce ailede başlamış olur.
Filmdeki sahnelerden birinde, arabanın içinde dini figürlerin yanında çıplak kadın fotoğrafları vardır. Bu ikiyüzlülük, ailede başlayan Leviathan’ın gelişmiş evresidir. Rüşvet alıp alkollü araba kullanan polisler, hukuku çıkarları için kullanan bir avukat, demokrasi başlığı altında devletin olanaklarını keyfince kullanan (Bunu yaparken devletin dini kurumlarını kullanması, o kurumların da itiraz etmeden adapte olması) belediye başkanı Leviathan’ın doruk noktasıdır.
O coğrafyanın kasvetli atmosferi renksizlikle, durağanlıkla çok iyi yansıtılıyor. Senaryo kadar görsel açıdan çok güçlü bir film var karşımızda. Her kadraj özenle işlenmiş.
Zvyagintsev’in senaryosu, bir doktorun hastasını muayene etmesi gibi. Teşhisleri çok doğru, çok sert, hatta anarşist olduğu bile söylenebilir. Filmin son sahnelerinden birinde dürüst rahip, Nikolay’a Eyüp peygamberin hikâyesini anlatır:
[quote]Leviathan’ı olta ile çekebilir misin? Burnuna ip takabilir misin? Çengelle çenesini delebilir misin? Sana yalvarır mı? Sana tatlı söz söyler mi? Kölen olmak üzere seninle anlaşır mı? Kuşla oynar gibi onunla oynar mısın? Onu kızların için bağlar mısın? Balıkçılar onu satın alırlar mı? Tüccarlar arasında onu pay ederler mi? Derisini kancalarla doldurabilir misin?[/quote]
Bu kadar öfkeli tespitlerden sonra Zvyagintsev’in tedavi olarak sabırlı olup inanmayı sunması kendisiyle çelişmesine sebep oluyor. Belediye başkanı ve avukat ise Avrupa Sineması’ndan çok Holywood filminden fırlamış karakterler gibi. O sebeple yabancı film kategorisinde Kış Uykusu (2014) filminin Oscar yarışında ilk dokuz filme bile giremeyip Leviathan’ın girmesi gayet normaldir. Akademi üyeleri için sinemanın gereklerini yerine getiren filmlerden ziyade Holywood’un gereklerini yerine getiren (Ya da buna yaklaşan) filmler her zaman daha caziptir (İstisnalar kaideyi bozmaz). Altın Küre’de En İyi Yabancı Film ödülünü alması bunu kanıtlar nitelikte. Ida (2013) filmi En İyi Yabancı Film Oscar’ını almazsa muhtemelen Leviathan alacak.
Cannes Film Festivali’nde aldığı En İyi Senaryo ödülünü hak eden Leviathan, başyapıt olmaya çok yaklaşıp bu olasılığı elinin tersiyle itmiş bir yapım.