“Uyumak, uğruna bütün gün uyanık durmayı gerektirir…” Uyku kadar güzel bir başka yaşanılası durum olsaydı uyku uyumaktan bile vazgeçebilirdik. Sınırları belli bir süre içerisinde yaşanılan sınırsız sayıda etkileşim ve bunun hayatımızı etkilemesi; inanılmaz bir gizem.
Düşündükçe daha da gizemli hale geliyor, uyku. Uykunun bilinen özelliklerinin çok az olmasına rağmen etkileyiciliği oldukça yüksek. Bilinmeyenler bilinse ne olacak? Uyuma esnasında yapılanlardan daha da ilgi çeken kısım “Uyku esnasında acaba neler yapabiliriz ilerleyen dönemlerde?” sorusu oluyor genelde.
Uykuda bilgi öğrenilmesi mümkün mü?
Özellikle yaşadığımız modern çağda, okul döneminden itibaren daha başarılı, daha bilgili, daha… olmaya koşullanıyoruz. Bunun için özel öğrenme teknikleri, kişisel gelişim seminerleri ve daha akla gelen gelmeyen yüzlerce şey hakkında bilgi sahibi olmanın yollarını bulmaya çalışıyoruz. Bir adım önde olmanın en önemli unsuru bilgiden ziyade bilginin beyne girmiş formudur. Uyurken öğrenmek, hafızaya bilgi yükleyebilmek her insanın vazgeçilmez hayali oluyor böylece. Bunu yapabilmemiz mümkün mü şu an? Tabi, uyurken yeni bir beceriyi sıfırdan öğrenmek mümkün değil; ama hafızayı güçlendirmek olanaklı. Uyku sırasında beynimiz önceki günün anılarını işleyip pekiştirir. Bu işlem ile süreci daha etkili kılmak mümkün oluyor.
‘’Uyuyan beyin boş durmaz. Uyuyan sadece sensin, beynin çalışmaya devam eder.’’ Gerçekten de uyumayan bir organımız var ve onun da uyuduğunu düşünerek ayakta uyuyoruz. Deneyimlerimiz, anılarımız, hayatımıza dair gerekli ne varsa tüm bilgiler önce bir filtreden geçer ve hipokampüs bölgesinden uzun vadeli depolama alanı olan kortekse gönderilir. Bu durum her gün hiç aksamadan belli bir düzen dahilinde devam eder. Tek bir hata meydana gelse yaşanılan anılar bizim için bir hiç olur.
Uyku esnasında gün içerisinde öğrenilen bilgilerin pekiştirildiği ve günlük yaşama entegre edilmesinde esneklik kazandığını artık biliyoruz. Yani bilinen bilgiden de daha önemlisi var ki o da hayata yansıtılacak bilgiye sahip olabilmek. Çünkü beyin, öğrendiği bir bilgiyi hayatta kullanmadığında nasıl o bilgiyi siliyorsa aynısını kullanmayacağına karar verdiği bilgi için de yapar, acımadan. Çünkü o artık gereksizdir beyin için. Silindi. Yani uykuda yeni beceriler öğrenilemese de gün boyunca öğrenilenlerin pekiştirilmesi olanaklıdır. Günlük yaşamın hızlı bir tekrarı yapılırken, gündelik yaşantımızda ortaya saçılan dosyalar klasörlere taşınmış olur.
Rüyaları yönlendirebilir miyiz?
Rüyalarını kontrol eden kimselerin olduğunu sürekli okuruz veya duyarız. Bana şimdiye kadar iki arkadaşımın rüyalarını kontrol ettiklerini söylemişlerdi. Anlattıkları ilginçti, sadece bilim-kurgu filminde görebileceğimiz durumları yaşadıklarını söylemişlerdi bana. Tarihte neler olmuş peki? Bugüne kadar bu konuda denemeler yapılmış, sadece az sayıdaki denemede bunun gerçekleştiği görülmüş. Bunlardan en basit olanı 19. yy. Fransa’sına kadar uzanır. Marki d’Hervey de Saint-Denys rüyalarını yönlendirme denemeleri yaparken koku, tat ve ses yoluyla bazı anıları canlandırmanın mümkün olduğunu fark etmiş. Bunu şimdiki bilgimizle çok iyi biliyoruz. Hatta bir kişinin aklından bilgileri teker teker silmeye başlasak, en zorlanacağımız belki de silemeyeceğimiz en güçlü aşama koku duyusunun dahil olduğu anılar olacaktır.
Bir deneyinde, ağzında süsen kökü çiğnerken bir kadın resmi çizmiş, daha sonra kendisi uyurken hizmetçisi onu uyandırmadan aynı bitkiyi ağzına koyduğunda rüyasında o kadını görmüştür.
Marki’nin söz ettiği bir başka deneyde ise güzel bir kadınla dans ettiği sırada orkestra şefinden hep aynı valsi çalmasını istemiş, uykusunda o müziği duyduğunda bu kadını rüyasında görmüş.
Aynı yöntem, uyuyan beynin daha önce öğrendiği bilgi ve becerileri pekiştirmesini sağlamakta kullanılabilir. Bu, benim de dahil olduğum neslin önemli bir arzusunu yerine getirmiş olacaktır. Nitekim bizim için vazgeçilmez bir şeydir: ‘’Pratik yaşam ve hız.’’
Koku ve ses uyaranı
Almanya’daki Tubingen Üniversitesi’nden Susanne Diekelman bir deneyinde deneklerinden uyumadan önce belli şekillerin sıralamasını öğrenmelerini istemiş. Bu sırada odada bir koku salgılanmış. Daha sonra deneklerin bir kısmının uyuduğu odada aynı koku kullanılmış.
Uyku sırasında yapılan beyin taramalarında bu gruptakilerin hipokampüsü ile korteks bölgeleri arasında daha fazla iletişim olduğu gözlendi. Bu ise daha iyi hafıza pekiştirme durumuna işaret ediyordu. Kokulu odada uyuyanlar ertesi gün şekil sıralamasının %84’ünü doğru yaparken diğer grupta bu oran %61’de kalmıştı. Bu derece etkili.
Sadece koku değil ses de hafızayı güçlendirmede kullanılabilir. Bir araştırmada gönüllüler uyurken bir melodiyi dinlediğinde müzikle ilgili bir oyunu daha iyi oynadıkları görüldü. Zürih Üniversitesi’nden Bjorn Rasch ise aynı yöntemin başka bir dilde kelime öğrenmeyi kolaylaştırdığını ortaya koymuştur.
Beyin dalgalarını teşvik
Teknoloji bu konuda bize oldukça fayda sunabilir. Örneğin uyku sırasında hafıza pekiştirme işleminin beyinde bazı elektrik aktivitelerini içerdiği, bu nedenle kişileri uyandırmadan bu beyin dalgalarını teşvik edecek türden yöntemlerle gelecekte öğrenmenin pekiştirileceği ifade ediliyor. Hatta öğrenmenin tanımı bile değişip ‘’ Öğrenme, uykuda bilgi öğrenme ve işleme süreci.’’ Gibi bir tanımla karşılaşabiliriz, şaşırmayalım. Tubingen Üniversitesi’nden Jan Born yapılan bu çalışmaların başını çekiyor.
İsrail Hayfa’daki Teknoloji Enstitüsü’nden Miriam Reiner’in yöntemi ise daha ilginç. Deneklerin başına yerleştirilen elektrotlar basit bir bilgisayar oyununa bağlı ve onlardan düşünce gücüyle bu oyundaki arabaları sürmeleri isteniyor. Denekler de doğru beyin dalgasını bulduklarında bunu başarıyor. Düşünce gücü işte.
Uyuyan başarıyor
Uykunun bisiklet kullanmak ve hızlı yazı yazmak gibi motor beceriler üzerindeki etkisi de Harward Tıp Fakültesi’nden Dr. Matthew Walken tarafından araştırılmış. Klavyede hızlı yazı yazmanın öğretildiği deneklerin bir bölümüne sonraki 12 saat içerisinde uyumaları, diğer bölümüne de uyumamaları söylenmiş. 12 saat sonra yetenekleri test edilen deneklerden uyumayanlar % 2 başarı gösterirken, uyuyanların başarı oranının % 20 civarı olduğu tespit edilmiş. Bir başka deneyde de İspanyolca kelime öğrenmeye çalışan öğrencilerden, çalışmalarını geç öğlen saatlerinde yapıp hemen üstüne de kısa bir şekerleme yapanların daha başarılı oldukları ortaya konmuş.
Uykuya yaklaşım
Öyle görünüyor ki bu tekniklerin günlük hayata kazandırılabilmesi için çok daha büyük deneylere ve zamana ihtiyaç var. Bilim insanları beynin belli bir bölümünün fazla aktif olmasının diğer bölümlerde olumsuz bir değişikliğe sebep olmadığından da emin olunması gerektiğini belirtiyor. Yoksa bu çalışma bize başarısızlıktan başka bir şey getirmez.
Uykuda öğrenmeyi ve hafıza güçlendirmeyi sağlayacak bazı oyunlar ve donanımlar uzun bir süredir piyasada satışa sunulmuş halde sizleri bekliyor. Bu ürünlere karşı dikkatli olmak gerekir. Yeni bir özellik için var olanı da kaybetmemek gerekir, değil mi? Bunlara dikkat diyorum!
Gelelim Neticeye:
1) Uykuda geçirdiğimiz zamanı boşa harcanmış gibi görüyoruz. Her gün boşa giden 8 saatlik süre. Oysa dolu dolu 8 saat.
2) Bu alandaki araştırmaların ilerlemesi, uykuya bakış açımızı değiştirebilir. Belki de bir süre sonra bu zamanı, en verimli öğrenme anları olarak kabul edeceğiz.
3) Öğlen saatlerinde çalışıp üstüne de kısa bir uyku çekmek, Türklerin de dil öğrenme problemine bir çözüm sunabilir gibi görünüyor.
4)Okuldan dönen çocuğunuzun çantasını fırlatarak ‘’çok uyumam gerek, çok’’ dediği günler çok da uzakta değil.
5) Şimdi uyuma sırası sizde!
Kaynakça:
1)http://www.bbc.com/future/story/20140307-how-to-learn-like-a-memory-champ
4)http://www.bbc.com/future/story/20140721-how-to-learn-while-you-sleep
5)http://www.ntv.com.tr/arsiv/id/25377987/
6)http://www.bbc.co.uk/turkce/ozeldosyalar/2014/12/141223_vert_fut_uykuda_ogrenme