Yüce Divan yolunda Meclis Komisyonu kararını verdi ve 4 bakan için karar, muhalefetin 5 oyuna karşı, iktidar partisi milletvekillerinin 9 oyuyla reddedildi.
Dört Yapraklı Yonca
17 – 25 Aralık operasyonlarının sonuna adım adım geldik. Gündemdeki konu “Yüce Divan”. 17 Aralık 2013 tarihinden itibaren var olan, her defasında gündeme getirilen yüce divan ile ilgili karar geçen günlerde tam olmasa da ortaya çıkmış oldu. 17 Aralık operasyonunda adı geçen Egemen Bağış, Erdoğan Bayraktar, Muammer Güler ve Zafer Çağlayan için karar verildi.
Meclis Soruşturma Komisyonunda 4 bakan hakkında yapılan görüşmede şimdilik yüce divan yolu kapandı. 9 AKP, 4 CHP VE 1 MHP milletvekilinden oluşan 14 kişilik meclis komisyonu yüce divan yolunu 5’e karşı 9 oyla reddetti. Bakanlar hakkında 245 gündür soruşturma yürüten komisyondan çıkacak karar her ne kadar yol gösterici olsa da 4 eski bakanın Yüce Divan’a sevki konusunda son kararı Meclis Genel Kurulu verecek (1).
Bu durum ne anlam ifade ediyor peki? 4 bakanın yüce divana gönderilmemesi Türk toplumuna ne düşündürür? Toplumun aklına gelen ilk soru AKP neden bu bakanları hukukun karşısına çıkarmadı? Acaba ‘AK’ın içinde ‘KARA’ mı var? Acaba bu bakanlar suç işledi mi? Gündeme geldiği gibi rüşvet ve yolsuzluğa karıştılar mı? Süreç o kadar yavaş işledi, bu dört bakan o kadar gündeme geldi ve topluma o kadar değerli hissettirildiler ki bana dört yapraklı yoncayı hatırlattılar. Hukuk devletlerinde veya yargının tam anlamıyla gücünü hissettirdiği toplumlarda bu tür iddialara maruz kalan kişi veya kişiler ya istifa eder veya yargıya kendileri başvurur, aklanır ve görevine tekrar geri döner.
Başbakan Ahmet Davutoğlu yolsuzlukla ilgili yaptığı bir açıklamada şunu söylemişti:
“Kim şu veya bu gerekçeyle milli hazinemize, kaynaklarımıza yolsuzluk niyetiyle yaklaşırsa, kim herhangi bir şekilde harama bulaşırsa kardeşimiz de olsa onun kolunu koparmaya kararlıyız. Yolsuzluk iddiaları üzerinden yalan yanlış ithamlarla ve komplolarla milli iradeye karşı kim harekete geçerse onu da durdurmaya aynı şekilde kararlıyız. (2)”
Bunları söyleyen Başbakanın partisinin milletvekilleri meclis komisyon oylamasında ‘HAYIR’ diyerek, Davutoğlu’nun sözlerini onaylamayan bir tablo ortaya çıkardı. Bu oylama aynı zamanda Türkiye’de şeffaflığın olmadığını da böylece göstermiş oldu. Dört bakanımız gerçekten suçsuzsa daha önce de Türkiye’de çeşitli görevlerde bulunup yüce divanda yargılanan siyasetçiler gibi bir davranış sergileyebilirlerdi. Eğer suçlu iseler hukukun üstünlüğünü kabul ettiğimiz Türk toplumunda cezalandırılmaları en doğru yol olacaktır. Türk siyaset etik yolu bunu gerektirir. Bunun dışındaki tüm uygulamalar Türk siyasetinin kara sayfalarına eklenecektir. Uluslararası siyaset anlamında Türkiye’nin imajı zedelenecektir.
Bir Avrupa ülkesi olan demokrasinin yoğun ve etkin bir şekilde işlediği İtalya’da yargı, İtalya’nın geçmiş başbakanı Berlusconi’yi yargıladı ve daha sonrasında kamu cezası ile cezalandırdı (3). Eğer bir ülke bağımsız bir hukuk devletiyim diyor ise bunun gereklerini de uygulamalarıyla yerine getirmelidir. Aksi taktirde devlet, anayasal toplum düzeninden uzaklaşır. Sağlıklı demokrasilerde yasama, yürütme, yargı eşgüdümsel hareket eder. Bunun dışındaki davranışlar, işleyen çarkın bozulmasına, kırılmasına neden olacaktır. Bu yüzden Türkiye’de de bu çarkın kırılmaması gerekir…
Kaynak:
- http://www.hurriyet.com.tr/gundem/27898210.asp
- http://www.hurriyet.com.tr/gundem/27820253.asp
- http://www.gazetevatan.com/-copcu-berlusconi-den-ilk-fotograf—-638914-gundem/