Adlarını tek tek yazmadığım pek çok Aydınlık Savaşçısından biri olan Aziz Nesin açtı bugün bize kapıyı…
Aziz Nesin
Ömrünün en kıymetli yaşlarını nezarethanede ve hapishanede geçirmesine rağmen, ufku hiç daralmamış, ruhu hep özgür kalmış, düşüncelerinin akışına, kalemi hep koşar adımlarla eşlik etmiş.
Laf olsun diye yazmıyorum, hakikaten sayısız eserler bıraktı, dört duvar arasında Aydınlık! Mutlaka bir tanesi geçmiştir ellerimize.
Çocuklara, gençlere yatırım yaptı; bir pirinç tanesinin var oluş eziyetini dahi anlatarak yetiştirmek istedi öğrencilerini! Cimriliğinden değil, kıymet bildiğinden…
Hayatı boyunca geriye attığı tek adım Türkiye’nin % 60’ı aptaldır dedikten sonra, aldığı tepkilerden dolayı özrünü diledi, cümlesini düzeltti, Türkiye’nin % 70’i aptaldır diyerek tespitini yeniledi.
Davul zurna, sivrisinek saz, misali her yolu denedi! Başımıza gelecekleri bir bir anlatmak için. Bu anlatış süreci, onun dinsizliğine kadar kapıya dayadı!
“İslam buysa ben Müslüman değilim” dedi sonra…
Evet, İslam buysa ben Müslüman değilim!
Çok araştırmaya, öyle çok çok derine dalmaya, uzaklara gitmeye gerek var mı İslam ülkelerinin halini ortaya dökmeye? Bence yok, ama bir yerden başlamak lazım.
Komşuları yokladım bir bir, her birinin kapısının önü kan revan, feryat figan yürekleri dağlıyor. Duymamak, görmemek imkansız. Ocak tütmüyor bacalardan, ışık sızmıyor camdan çerçeveden, bir karanlık ki sormayın, göz gözü görmüyor.
“Komşunuz aç yatarken siz tok yatmayın paylaşın” der İslami kaynak. Ama bugün açlık sınırında olan o kadar çok İslam ülkesi var ki…
“İslam; barış dinidir” der İslami kaynak. Ama bugün eli kana bulanmamış bir Müslüman ülke var mı?
“İslam; kolaylık dinidir, aşırılığın, ölçüsüzlüğün, zorbalığın yeri yoktur” der İslami kaynak; “Allah Allah” nidalarıyla cana kıyıldığı vahşetlere tanıklık ettik, tarih yazacak, yazık!..
İslam; akla bilime dayanır, kavramlar ve fikirler arasında mukayeseler yapmalıdır der, onlar hakkında doğru bilgileri ortaya koymalıdır. Güzel ile çirkini, iyi ve kötüyü, faydalı ve zararlı olanı birbirinden ayırt etmelidir. Analiz edici, bütünleyici ve birleştirici zihni bir kuvvetin içinde olunmalıdır der İslami kaynak; refah seviyesi ve yaşam alanları, teknolojik ve bilimsel ilerleyişleri ile örnek olan Müslüman bir ülke biliyor musunuz ?
İslam; sevgi ve hoş görü dinidir der İslami kaynak; kardeşin kardeşe vurdurulduğu, çirkinlikten sıyrılmış bir İslami ülke gösterebilir miyiz?
Bugün İslam ülkelerinden görünenler!
Somali, Avrupa’nın tarih boyunca sanayileşme ile ham madde arayışları noktasında göz açtırmadıkları Afrika ülkelerinden sadece biri. Yüz ölçümü hemen hemen Türkiye kadar olan Somali’nin 13 milyon olan nüfusu kıtlık, çatışma ve diğer sebeplerden dolayı 9 milyona kadar düşmüş. Dünyanın en değerli ton balıklarının olduğu, uzun sahiliyle batılı balıkçıların av merkezi olan Somali, balıkçılık ticaretinden yoksun. Demir, uranyum ve petrol zengini bir ülke. Medeniyetten uzak ve el avuç açmış durumda. Görünür – görünmez sebepleri tartışılır ve anlaşılır halde ve öğreniyorum ki İslamiyet’in en önce yayıldığı ülkelerden.
Suriye ve Irak; Allah Allah nidalarıyla yapılan katliamın anlatımını yapmak yersiz…
Pakistan; iç savaş ve çekişmelerini bitirememiş durumda. Cuma namazından çıkan bir gurup kimden icazet aldı bilinmez, bir diğer Cuma namazında çıkan guruba saldırıyor. Kardeşin kardeşe düşman olduğu bir sistemin içinde hoşgörü ve affedicilikten uzak.
Mısır; sırrı hala çözülememiş olan dünyanın yedi harikasından birine ev sahipliği yapıyor, petrol ve tarih kokuyor ve sık sık iç savaşlarla gündeme oturuyor.
Türkiye’de mi?
Cennet ülkemin aydınlık savaşçılarını, masum kayıplarını anıyoruz bir bir geçmişten bugüne… Kökleri dışarıda olan zehirli sarmaşıkların gölgesinde, tek gözü kapalı, dost görünenin karanlığında, sol yanında çürümüş sızısı.
Anlamadığımızı yorumlamakta bir ısrar mı var ?
İşte; içimizden, dışımızdan, sağımızdan, solumuzdan birkaç benzer örnek… Demokrasiden, medeniyetten uzak; ilimden, fenden, bilimden uzak; akıldan, duygudan insanlıktan uzak; sevgiden, saygıdan, hoşgörüden uzak; paylaşmaktan, üretmekten, yaşamaktan, inançtan, İslamiyet’in anlattığından çok uzak, yakın tarihten, yaşamın içinden…
Ve görülüyor ki anlamadığımızı yorumlamakta bir ısrar var! Yoksa bunca İslami anlatının içinde çirkinlik nasıl barınsın? Gördüğümüz değil de gittiğimiz yolda bir yanlışlık var! Yoksa hep ileriye, hep medeniyete, hep güzelliğe yol almalıyız derken çağın gerisinde nasıl kalınsın?
Dile gelen gelemeyen, yazılan yazılamayan, görünen görünemeyen onca ayrıntının içinden, trajikomik bir benzetme ile Nasrettin Hoca misali eşeğe ters binip (geçmişe) yol alırken, evet hep ileriye (geleceğe) baktığımız da doğrudur.
Haksız mıyım Azizim?