800 Yıllık Magna Carta Sözleşmesi Syriza’nın Elinde

Yunan halkının radikal sol olarak adlandırılan Syriza oluşumunu ülkenin başına getirmesini, Magna Carta Sözleşmesi’nin 800. Yılında gücünü yitirmeyen etkisi ışığında irdelemek; günümüz Avrupa Birliği (AB) İmparatorluğu’nun çelişkilerini deşifre etmek açısından olumlu sonuçlar verecektir.

Madde 16: Hiç kimse, asilzadelerin ücreti için ya da diğer herhangi bir kiralık arazi için gerekli olandan daha fazla hizmet vermeye zorlanamaz.

Madde 40: Kimseye hakkı ya da adaleti satmayacağız, men etmeyeceğiz ya da geciktirmeyeceğiz. (Magna Carta Sözleşmesi, 1215)

syriza

Dünyanın en genç Başbakanı Aleksis Çıpras hakçı – halkçı düzene umut olabilecek mi?

Dünyanın en genç Başbakanı Aleksis Çıpras ve partisi Syriza’nın zaferi, yaşanan ekonomik kriz zamanlarında salt zenginlerin varlıklarının korunmasına odaklanan, tüm borç ve sıkıntıların halka yüklenmesini olağan gören kapitalist sistemin iflas ettiğine inanmak isteyen, yerine hakçı – halkçı düzenin kurulması gerektiğini düşünen emekçilere ve üçüncü dünya yoksunlara/yoksullarına umut olabilecek mi?

İlhan Selçuk sağ – sol kavramını bir yazısında açıklarken Fransız Meclisi’nden örnekler verir:

‘1789 Fransız Devrimi ile sağcılık ve solculuk kavramları bir siyasal eğilim olarak kendini gösterdi. Fransız Ulusal Meclisi’nde devrim sonrası yeni ideolojiyi savunanlar solda; kralcılığı – eski düzenin savunucuları sağda oturmaya başladı. Günümüz siyaset dünyasında sağ görüş milliyetçiliği, dinciliği, emperyalizmi, sermaye bekçiliğini, gelenekçiliği, kapitalist öğretileri bayrak edinirken; sol ideolojinin emek – eşit haklar kavramları ile demokrasi mücadelesi verdiğini görürüz.’

Sistemin kendini geçersiz kılacağı zamanlar mı geldi?

Yunan halkının radikal sol olarak adlandırılan Syriza oluşumunu ülkenin başına getirmesini, Magna Carta Sözleşmesi’nin 800. Yılında gücünü yitirmeyen etkisi ışığında irdelemek; günümüz Avrupa Birliği (AB) İmparatorluğu’nun çelişkilerini deşifre etmek açısından olumlu sonuçlar verecektir. AB Meclisi’nin sol tarafında bu gün sadece Yunanistan’ın oturması, sağ taraftaki gelenekçilerde, çoğunlukta olmalarına rağmen korku yaratmaktadır.


1215 tarihinde İngiliz soyluları, Kral Yurtsuz John’a (1166 – 1216) Magna Carta Sözleşmesi’ni (Büyük Özgürlük Belgesi) imzalattı. Kral Yurtsuz John, Fransızlar’a kaybettiği toprakları geri alabilmek ve ordusunu güçlendirebilmek amacıyla, ülkesinin mali sistemini düzeltmek adına vergileri büyük ölçüde artırır. Fransa Kralı 2. Philip ile giriştiği savaşı kaybeden Yurtsuz John, yenilen ordusuyla beraber İngiltere’ye geri döner. Ağır vergiler ve diğer yükümlülüklerden dolayı başkaldıran baronlar ve toprak sahibi soylular daha sonra demokrasinin ilk adımı olacak Magna Carta Sözleşmesi’ni otoriteye dayatarak büyük başarı elde eder.

[quote]Magna Carta Sözleşmesi’nin özünü 39. Madde oluşturmaktadır: Özgür kişiler ülke kanunlarına göre yasal bir biçimde yargılanıp hüküm giymeden tutuklanmayacak, hapsedilemeyecek, mal ve mülkünden mahrum bırakılamayacak, kanun dışı ilan edilemeyecek, sürgün edilemeyecek veya hangi biçimde olursa olsun zarara uğratılmayacaktır![/quote]

Radikal Sol Syriza

Yunanistan, 2008 tarihinde yaşanan küresel ekonomik krize kadar, Euro para birimine katıldığından dolayı gözle görülebilecek biçimde refah yükselmesi yaşadı. Kriz sonrası Yunanistan ekonomisi hızla inişe geçti ve Avrupa Birliği’nin böyle durumlarda tek reçetesi bulunmaktaydı; kemerleri sıkmak ve kamu harcamalarını kısmak! Reçetenin altındaki imza, Almanya’nın lideri Angela Merkel’e ait ve doğası – ideolojisi gereği Avrupa Birliği’nin gerçek sahibi olan uluslararası şirketlerin, tröstlerin, finans kurumlarının çıkarlarını savunmak zorunluluktu. İnsan hakları, eşitlik, hukukun üstünlüğü, temel hak ve özgürlükler gibi renkli ambalajların altında yatan müthiş bir sömürü düzeni ve kapitalizmin en ilkel hali Yunanistan örneğinde bir kez daha ortaya çıktı.

Yunanistan’da etkisini gösteren ve halkı etkileyen krizin tarihi 2011 oldu. Devletin borçlarını ödeyememesinden kaynaklı bu kriz, ülke içi büyük protestoları ve kitlesel eylemleri başlattı. PASOK (Sosyal Demokrat) ve Yeni Demokrasi (Merkez Sağ) arasında değişen iktidar güçleri krize herhangi bir çözüm üretemedi. IMF (Uluslararası Para Fonu) ve Avrupa Birliği’nden alınan büyük borçların sonucunda yeni hükümetler kurulmasına rağmen işsizliğin önüne geçilemedi; alternatif üretemeyen düzen partileri iktidarı, halk desteğini de alan Syriza’ya bıraktı.

Ssyrizayriza (Radikal Sol İttifak) 2001 tarihinde, bazı sol grupların aralarında oluşturdukları Solun Birliği ve Ortak Eylem için Alan Koalisyonun kurulması ve 2004’teki Sol İttifak adı altında partileşmesiyle, Yunanistan siyasi yaşamının merkezine hızla yerleşir! Oluşumun içinde Maocu, Troçkist, Demokrat Sosyalist ve ekolojistlere uzanan farklı grup ve eğilimler bulunmaktadır.

Latin Amerika’da başlayan solcu halk hareketinin, Syriza zaferiyle Avrupa’ya sıçradığını söylemek doğru bir tespit olacaktır! Syriza, dayatılan kemer sıkma politikalarına uymayacağını; çoğunluğu Yunan sermayesine, bankacılık sistemine pompalanan AB borçlarının bu kölelik düzeniyle ödenmeyeceğini; asgari ücretin iki katına çıkarılacağını; özelleştirmelerin iptal edileceğini; elektrik ücretlerinin düşürüleceğini; istihdam alanlarının yaratılarak işçi alımlarına başlanacağı üzerine sunduğu parti programı, neoliberalizmi savunan otoriter Avrupa ülkelerinde yumruk etkisi yarattı.

Financial Times ve Wall Street Journal gibi sermaye yanlısı gazetelerin Syriza’nın, Avrupa Birliği ülkelerinin uyguladığı neoliberalizme karşı olan siyasi söylemleri için tehlikeli, gerçekçi değil, popülist, istikrar çabalarının sabote edilmesi üzerine kitlelerin düşünce yapısında yaratmaya çalıştığı algı, Birliğin korkusunu yansıtmaktadır. Magna Carta Sözleşmesi’nin 39. Maddesinde sözü edilen mal ve mülkten mahrum bırakılmak istenilen Yunan halkının tek seçeneği, Syriza’nın uygulayacağı devrimci politikaların başarıya ulaşmasıdır.


Günümüzün Yurtsuz Johnları

Günümüzün Yurtsuz Johnları, yani Avrupa Birliği, IMF ve Avrupa Merkez Bankası’nın oluşturduğu Çark, Yunanistan’a karşı aldıkları olumsuz tavrı açıkça gösterirken, Euro Bölgesi kurallarına uymaya devam edilmesi ve özel yaklaşım gösterilmeyeceği; vergi toplama ve yargı ile ilgili bazı anahtar reformların muhakkak yapılması gerektiği; kemer sıkma politikalarından vazgeçilmemesini; sonuçta, borçların ödenmesi gerektiği yaklaşımını da Syriza Liderleri ile görüşmeye başlamadan Demokles’in kılıcı gibi sallamaktadır!

[quote]1215 tarihinde Baronlar’ın Yurtsuz John’a karşı yaptığı eylem törelere uygundu, yani günümüzdeki söylemle demokratik bir karşı duruştu![/quote]

Özgür vatandaşların, kilisenin ve özerk kentlerin desteğini elde eden baronların, Kral’ın 1213 – 1215 yıllarında geleneklere aykırı davrandığını ve bunun kabul edilemez olduğunu ileri sürmeleri üzerine yeni haklar otoriteye dayatıldı. Magna Carta Sözleşmesi’nde kilisenin hakları tanındı; kurallara aykırı vergi konulmayacağı; bağış, vergi, harç adı altında ödemeler istenilmeyeceği yasalaştırıldı. Usul ve kurallara aykırı ceza verilemeyeceği vurgulandı. Museviler’in, Galliler’in, Londra Kent Yönetimi’nin ve yoksul, özgür olmayan serfler dahil diğer kurumların tüm hakları verildi.

syrizaHem Yunanistan hem de dünya halkları açısından insani bir düzen kurulamazsa, yoksullaşan – yoksunlaşan kitlelerin ayaklanması, küresel kriz ve etnik – bölgesel savaşların başlaması veya sonlanmaması kaçınılmaz olacaktır. 1. Dünya Savaşı sonrasında Almanya’nın silinmeyen borçları dolayısıyla faşizme yol alması ikinci büyük felakete yol açtı. 1953 Londra Borç Konferansı’nı örnek gösteren Syriza, demokrasinin geleceği ve AB’nin istikrarı için önerilerinin kabul edilmesini zorunluluk olarak görmektedir.

Sekiz yıldır yaşanan küresel – ekonomik krize rağmen, sisteminde ısrar eden emperyalist – kapitalist yapının ilk çatlağı Syriza Oluşumu’nun zaferiyle oluştu ve gittikçe büyüyeceğe benziyor. Tarihte hiçbir kurulu düzenin kendi kendini yok ettiği görülmedi. Emperyalizmin yarattığı eşitsiz düzen, önce Arap Baharı’nı başlattı ve aynı güçler tarafından yozlaştırıldı; bu gün İslam dünyasında acımasız kökten dincilik terörü daha fazla kan istemektedir. Kitleler, ülkeler, uygarlıklar arasındaki uçurumun gittikçe büyümesi, Kuzey ülkelerinin 1215 tarihinden önceki zihniyeti ve yönetim anlayışını taşımalarındandır.

[quote]Bu zihniyet üretmeyi, dayanışmayı yadsımaktadır; din adına yapılan kıyımları, iklim felaketlerini, emek düşmanlığını yükselen değer olarak dünya halklarına halen dayatmaktadırlar![/quote]

Syriza’nın, 800 yıl sonra güncellediği Magna Carta Sözleşmesi’ni günümüz Yurtsuz Johnlar’ına kabul ettirmesi halinde, dünya halklarının kendilerine güven duymasına, emeğin değerine, ekolojik dengeye, gerçek demokrasiye, eşitliğe umut olması kesindir!

Ege Denizi’nin karşı yakasında yaşayan biz umutsuzlar


Ege Denizi’nin karşı yakasında yaşayan biz umutsuzlar; çocuk gelinleri normal görüp, artan kadın cinayetlerinden rahatsız olmadan; kürtajı yasaklayıp, tecavüzcüsüyle evlendirmek istediğimiz kadınlar ve sokaklardaki çocuklar; tek kariyer yolunun çocuk doğurmak olduğuna inandırmak istediğimiz kadınlar; iş cinayetlerini fıtrat kabul ederek, açlık ve ölüm arasında seçim yapmaya zorlandığımız ve karanlık dehlizlerin umutsuz mahkumları; hak arama adına yaptığımız grevler yasaklanırken Bakanlar Kurulu tarafından; Sivas’ta aydınlarımız yakılıp, faili meçhule karışırken kayıplarımız; Cumartesi Annelerimizin gözündeki yaşlar kururken ayaz nöbetlerde; Sol’dan atan yüreğimizin heyecanını duyabilecek miyiz? Körleştik mi biz? Syriza Umut Ol Bize!