Bu yazıyı yazarken en az iki kadın öldürüldü, bir adam karısını ve çocuklarını, sonra da kendisini öldürdü. Ve bir kadın kocasını…
Çok üzülüyorum, sinirleniyorum. Ekranda kadınların kendilerini savunamadıklarını görüyorum, en küçük bir savunma hareketi bile yok. İnsanlar psikolojik olarak mağduru oynamayı seviyor mu? Başkasından yardım mı umuyoruz? Neden aciz kalıyoruz? Korkularımız neden baskın?
Tüm dünyada şiddet geçerli, istismar, tecavüz bunların cabası… Kimi ülkelerde kadın, insandan sayılmıyor bile, değeri yok. Kimi gelişmemiş ülkelerde fuhuş gelir kapısı olduğundan erkekten bile kıymetli kız çocuklar. Ailelerine bu yolla bakabiliyorlar.
Ekonominin olmadığı yerde din olmaz. Yeni dünyadan mıdır bilmem ama insanlar bencilleşti. Binken tek olduk, bizken ben..
Hal böyle olunca düşünceler değişti, yaşamlar farklılaştı, “Ben özelim, değerliyim” kavramı gelişti. Önce kendini düşünen insan, işine gelmeyene zarar verir oldu. Cinayetler arttı, özellikle de kadının üstündeki baskı dayanılmaz bir hal aldı. Bu durum, kadınlarımızda psikolojik yıpranmaları beraberinde getirdi. Kendini hizmetçi gibi görmeye başlayan kadınlar, kendini arka planda tuttu, değer vermedi.
Bakanlığın yaptığı bir çok çalışma olduysa da netice alınamadı. Cinayetler son sürat devam… İşe mağdur kadınlardan başlamalı.
Öncelikli olarak kendilerini savunmayı öğretmeliyiz. Sonrasında plan yapma ve harekete geçirme kabiliyetlerini artırmalıyız. Psikolojilerini güçlendirmeli ayakta durmalarını sağlamalıyız. Tıpkı özel tim ya da SAS komandolarının geçtiği eğitimler gibi…
Psikolojik harp… Bu cinsiyetlerin ve ailelerin birebir savaşı…
Bu savaş toplumu kaosa sürükleyen günlük hayata virüs gibi yayılan bir iç savaş. İşte bu yüzden diyorum, mağdur insan acil ve öncelikli olarak, sonra diğer tüm kadınlar ve kız çocukları zorunlu eğitim almalı. Belediyeler öncü olabilirler. Mesela İsmek kursları bu alanda çok başarılı. Bu ve buna benzer yerel yönetimler kurslar, eğitimler düzenliyorlar. Neden böyle bir eğitim içinde branş açılmasın, gizli olarak eğitim verilebilir.
Köprüden geçene kadar
Kafanıza ayrılmayı koymuşsanız bunu karşınızdaki insana söylemek yerine, içinizde tutun. O kadar sabrettiniz biraz daha; gerekli tüm hazırlıklar yapılana kadar karşı tarafa bir şey belli etmeyin. Çünkü siz agresif davranırsanız o kişi de agresif davranır ve size zarar verir. Burada amaç, işlerinizi yoluna koyana kadar o insanı idare etmek, tabi işin içinde şiddet her daim varsa ve siz ses çıkaramıyorsanız, çaresizseniz, kimseniz yoksa, elbette kaçmak son çare olacaktır.
Yerel yönetimlerin kadına şiddet politikası
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kadar belediyelere ve valiliklere de büyük sorumluluk düşüyor. Daha fazla geçici konaklama evleri yapılabilir. Yine de plansız programsız öylesine çıkıp gitmeyin, buluyorlar işte. Takip ediyorlar, konuşma bahanesiyle çağırıp dövüp öldürüyorlar.
Artık bu haberler günlük olağan habermiş gibi duyuruluyor ama değil! Sadece biz kanıksadık. Aslında çok kritik acil önlem alınması gereken bir problem.
Ataerkil toplumun getirileri bunlar tabi. Anaerkile doğru bir döngü…
Neye dayanarak bu üstünlük? Nereden kaynaklanıyor?
Tabi ki biz kadınlardan, annelerden, babalardan…
Erkek evlada bir özen bir ihtimam, efendime söyleyeyim bir hizmet…
Kızlarımıza da baskı yaparız, bir susturma gayreti, bir hizmet öğretme çabası…
Kıza oyuncak bebekler alınır, erkeğe tabanca; kıza ev işi öğretilir, erkek sokaklarda gezer; bir ağa, bir efevarilik öğretme girişiminde bulunulur. Kıza ise hizmetçilik… Kimin koyduğu belli olmayan roller belli.