“Savaşmadan toprak teslim edenlerin, analarının eteklerini teslim etmelerinden ne farkı var?” (Âmir Timur)
Şah Fırat Operasyonu nasıl oldu?
21 Şubat’ı 22 Şubat’a bağlayan gece saat 00:30 sıralarında Süleyman Şah Türbesi civarında PKK ve IŞİD çeteleri arasındaki çatışmanın şiddetlenmesi sebebiyle TSK, Suriye sınırları içerisinde bulunan fakat Türkiye Cumhuriyeti toprağı olarak kabul edilen, “ekslav” statüsündeki tek toprak parçası olan Süleyman Şah Türbesi’ne doğru, içerisinde eskort olarak bulunan tankların da olduğu 40 araçlık bir konvoy ile yola çıktığı yönünde teyitsiz bilgiler gelmeye başladı. Bu saatlerden itibaren sabahın ilk ışıklarına kadar, çeşitli yerli yabancı kaynaklardan olayı yakından takip ettim. İzlenimlerimi burada sizlere aktarmaya çalışacağım.
Bu bilgi geçtikten sonra haliyle senaryolar hayli arttı. Süleyman Şah’a saldırı olduğu ve kurtarma operasyonuna gidildiği, bunun rutin bir nöbet değişimi olduğu, IŞİD ile çatışmalar yaşandığı, YPG’nin izni ile operasyonun gerçekleştiği gelen onlarca senaryo arasındaydı. Bunların birçoğu yanlış ve kirli haberlerdi belki ancak bir de bölgedeki kaynaklara bakmak gerekti.
Bölgeden kaynaklar, tankların Süleyman Şah türbesine doğru ilerlediğini doğruluyordu. PKK yanlısı kaynaklar T.C. ordusuna refakat ettikleri bilgisini yayıyorlardı. Daha sonra askerlerin çatışmanın ortasında kaldığı ve havan topu sonucu bir şehit olduğu haberi bölge kaynaklarından ve Kuzey Irak menşeli haber ajanslarından geçti. Bundan yaklaşık yarım saat sonra haberi bir TV kanalı geçerek 1 şehidimizin olduğu haberini duyurdu.
İşin gerçeğini konuşacaksak IŞİD’den hayli tiksinen bir insan olarak söylemeliyim ki; bölge yaklaşık bir yıldır IŞİD’in elinde olmasına rağmen, tek bir askerin dahi burnu kanamamış ve türbeye çıkan bütün yollarda IŞİD kontrol noktaları varken bile Türkiye Cumhuriyeti, oradaki askerlerin ikmalini bir sene boyunca rahatlıkla yapmıştı. Ancak bu durum IŞİD’in Ayn-el Arab’dan Süleyman Şah bölgesine kadar çekilmesiyle değişti.
Görüldüğü üzere çözüm sürecinde masaya oturulan PKK/YPG, bölgeye 1 – 2 km kaldığını duyuralı birkaç gün olmuştu ki Türkiye, bölgeye operasyon yapma ve türbeyi taşıma gereği duydu. Olayın bu kısmından iki ihtimal çıkıyor:
1- Türkiye masaya oturduğu pazarlık ettiği PKK/YPG çetesine güvenemeyerek türbeyi taşıdı.
2- IŞİD çetesi bölgede rahat hareket edemediğini ve türbeye bir zarar geleceğinden korktuğunu bir şekilde Türkiye’ye bildirdi. Türkiye de tatsızlık ve savaş ortamı olmasın diye türbeyi taşımak durumunda kaldı.
Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık. Burada seçimi okuyucunun takdirine bırakıyorum.
Bu aşamadan sonra Hükümet, şehit haberini sert bir dille yalanladı. Bu hükümetin ilk şehit gizleme macerası değildi. Bunun benzerlerini Afyon’da, Reyhanlı’da ve Uludere’de gördük. Biz bu filmi defalarca izledik. Sabah saatlerinde şehit haberini daha fazla gizleyemeyeceğini anlamış olacaklar ki havan topu, kazaya çevrilerek doğrulandı. Eşi 7 aylık hamile olan astsubay Halit Avcı güya tankın kapağından çıkarak fotoğraf çekmeye çalışırken engebeli arazi dolayısıyla kapak kafasına düşerek şehit olmuştu. Nasıl olduğu o kadar da önemli değil ancak eğer bu uydurma bir hikaye ise ahlaksızlıkta sınır tanınmamış demektir. İşte o zaman bu önemli olur.
Süleyman Şah Karakolu stratejik öneme sahipti
Konumuza dönecek olursak, yanlış hatırlamıyorsam sabaha karşı dörde doğru Süleyman Şah’a varılıp ikmal ve devir teslim yapıldığı ve dönüş yolunda olduğu kimseyle de sıcak temas yaşanmadığı bilgisi geçti. Bu sırada şöyle düşündüm: “Çok şükür cehennem ve cinnet gecesini atlattık! Artık rahat bir uyku çekebiliriz…” Meğer işin aslı öyle değilmiş!
Süleyman Şah Türbesi’ne gidilmiş, doğru, ancak pılımız pırtımız toplanmış ve karakol bombalarla kullanılamaz hale getirilerek sınıra 500 metre kadar uzaklıktaki bir tepe çevrilip bir bayrak dikilerek türbe yapım çalışmalarına başlanmış. Söylenene göre hiçbir kutsal emanet bırakılmadan eksiksiz alınmış. Yalnız atladıkları önemli bir şey var; zaten oradaki en kutsal şey vatan toprağımız idi. Onu orada bırakıp geldiğinizde en kutsal olanı arkanızda bırakmıştınız zaten…
Süleyman Şah’ın bulunduğu yer stratejik bir bölge. Askerlerimiz orada sadece türbeyi değil aynı zamanda Halep – Haseke arasındaki bir köprüyü cepheden gören bir mevziiyi koruyorlardı. Şimdi ise türbeyi taşıdığımız yer o kadar komik ki ağlanacak halimize gülsek yeridir.
Efendim Eşme Köyü’nün ortasından bir tren yolu geçer, tren yolu Suriye – Türkiye sınırını belirler, yani yolun bu tarafı Türkiye, diğer tarafı ise Suriye’dir. İşte bizimkiler de PKK kontrolünde olan bu köyün Suriye tarafından bir tepeyi tel örgü ile çevreleyip bir bayrak dikerek adeta işgal etmişlerdir. Tepenin de stratejik bakımdan hiçbir önemi olmadığını rahatlıkla bakan görecektir.
Yazıyı yazmaya başlamadan birkaç saat önce 19:00 civarı gelen haberlere göre, önce Esed, ardından da İran yönetimi sert bir dille Türkiye’yi kınadı. Türkiye’nin apaçık sınır ihlali ve işgal yaptığını vs. vs… Eğer Rusya’dan da aynı açıklama gelirse ortalık karışabilir diye düşünüyorum.
Sabah saatlerinde havuz medyasında dillendirilen şey şuydu: “Efendim bu türbe madem saygı türbesiymiş ve formaliteymiş, Suriye’de bırakacağımıza Türkiye’ye taşısak da ihtişamlı bir türbe yaptırsak olmaz mıymış!” Bir o kalmıştı zaten! Kanaatimce zaten başta bu şekilde planlamışlardı ancak tam sınıra yaklaştıklarında Suriye’de bir yere yapalım, orayı bıraktık burayı aldık deriz deyip bayrağı oraya diktiler. Daha sonra bir başka havuz kanalına geçtim, dönen muhabbet şuydu: “Süleyman Şah yörük olduğu için gezmeye doyamamış…” Dedim ki kendi kendime; “Yuh olsun bizi bu zillete düşürenlere!..” Nutkum tutuldu gerçekten, kanım dondu! Türbeyi taşıdıkları yer de o kadar saçma ki PKK kontrol noktasına sadece 100 – 200 metre uzaklıkta bebek katili ve PYD bayrakları Türk bayrağından daha çok ve daha büyük.
Bu operasyon (!) sayesinde PKK’nın ağzına sakız olduk tabiri caizse rezillik diz boyu! Sosyal medyayı takip edenler muhakkak görmüşlerdir. Örnekler:
– PKK gerillaları TC askerine operasyon için izin verdi. TC askeri bölgeye YPG kontrolünde ulaştı.
– Süleyman Şah Türbesi’ni TC terk ettikten sonra kahraman gerillalar TC’nin koruyamadığı bölgeyi gerçek manada koruyor.
– (Türbe yeni yerine taşındıktan sonra) Gün gelecek bütün karakollarınız ve türbeleriniz büyük önderimizin bayrağı altına girecek.
Vatan toprağını kaybettik
Bu denli pespayeliği Türkiye Cumhuriyeti, tarihinde yaşamamıştır. Savaşılmadan kaybedilen tek toprak parçamızı da böylece dün kaybetmiş olduk.
Velhasıl, havuz medyasının ve avânelerinin siyasi ve askeri başarı olarak gösterdikleri bu olay tam anlamıyla fiyaskodur. Midyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olanlar var ya işte onlar bizleriz bugün. Bugün savaşmadan vatan toprağı demeden o bölgeyi terk eden buna göz yuman herkes bu rezilliğin çamurunu alnında ölene kadar taşıyacaktır. Türk Ordusu’nun ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bu kadar ayaklar altına alınması, bu vatanın evlatlarına dokunur!..
“Savaşmadan toprak teslim edenlerin, analarının eteklerini teslim etmelerinden ne farkı var?” (Âmir Timur)