Y Kuşağı yalakaları

Son on yıldır dünya yoğun bir şekilde Y Kuşağı üzerine fikirler üretmeye çalışıyor çözümler arıyor ve Y Kuşağını anlamaya çalışıyor. Bu fikir, anlama ve çözüm düşüncesi bir noktadan sonra ticari bir düşünce yapısını ortaya çıkardı.

y kuşağı nesli gençler

Y kuşağı ne ister?

Kimdir bu Y kuşağı? 1980 sonrası doğan ama gerçek anlamda ülkemiz için değerlendirirsek doksanların ortaları ile beraber internetin de evlere girmesiyle farklı bir yapıya bürünen bir kuşak.

Aslında Y kuşağı üzerine kafamızı kaşırken onları yetiştiren büyüten anne ve babaları unutmamalıyız. Özellikle ikinci dünya savaşı zorluklarını yaşamış ailelerin çocukları da o zorlukları yaşadılar. Onların çocukları bugün Y kuşağını oluşturuyor. İşte bu yaşanılanlar sonucunda kendi yetiştirilme biçimlerinden farklı bir yetiştirme biçimine doğru evrildiler. Bu yeni yetiştirme biçiminin içinde şımarıklık boyutu var. Hayatlarında çocuklarını merkeze koymak var. Burada belki de değinilmesi gereken en önemli konu, onlarda kendilerini yaşatmak var. Kendilerini, yaşadıkları maddi ve sosyal imkansızlıklar nedeniyle istediklerini bir türlü gerçekleştiremeyen anne babalar bu yükü çocuklarının üzerine attılar. Ben yapamadım bari sen yap mantığı hep zihinlerde dolaştı durdu. Gerektiğinde kendilerinden vazgeçtiler ve saçlarını süpürge ettiler, ellerini nasırlı hale getirdiler.


Bilgisayar, 90’lı yıllarla beraber hayatımızın merkezine girmeye başladı. Beraberinde 90’ların ortasında hepimiz internet ile tanışmaya başladık. Bütün bu gelişmeleri takip eden kuşak elbette farklılaşacaktı. Çünkü artık büyüklerinin görmediklerini hemen görebilmekte, dünyada olan biten gelişmeleri, ilerlemeleri anında fark edebilmekteydiler. Bu farklı gidişat, zamanla talep etmeyi de beraberinde getirdi. Daha iyi bir yaşam biçimi, daha iyi bir iletişim, daha iyi bir çevre ve daha iyi bir ekonomi istekleri zihinlerde filizlenmeye başladı. Aslına bakarsanız bu durum sadece gördüklerini istemekten ibaretti.

Bütün bu gelişmeler birçok kesimin dikkatini çekti. Dünyanın en büyük firmalarından Deloitte’nin 2014 yılının Temmuz ayında yayınlanan araştırmasında Y kuşağını Türkiye nüfusunun (77 milyon ) 29 yaş altındaki nüfusun 37 milyon olduğunu gösteriyor. Tabi bu algıda seçicilik, eğitim ve kişisel gelişim ile uğraşan kişilerin de önceliği haline geldi ve buraya doğru odaklanma yaşandı. Bu odaklanma iki temel davranış biçimi üzerine oturdu. İlk ayak iyi niyetli bakan, diğeri ise bu durumdan fayda sağlamayı önceliğine koyan kesim oldu.

Olaya kurnaz bir açıdan yaklaşan ve ticari bakışı ön plana çıkaran kesim için kalabalık Y kuşağı ve ülke gençliği heyecan vericiydi. Temel odakları bu parsadan ben ne kadar yararlanabilirim üzerine kuruldu. Y kuşağı ile ilgili çalışan, yazan, araştırma yapan yüzlerce kişi var. Ben de sık sık bu konularda yazmaya gayret eden ve günlük hayatında, konuşmalarında, cümlelerinin içine yerleştiren biriyim.

y kuşağı ticari

Y kuşağının ticari kullanımı

Tüm bu kuşağın eğitim ve kişisel gelişim ihtiyacı var. Birçok eğitmen ve kişisel gelişim uzmanı bunun farkında. Özellikle ticari bakışa motive olmuş olanlar Y kuşağını olduğundan fazla göstermenin derdindeler. Halbuki bir bütün içinde yüzde yüz bir genelleme yapmak zordur. Kanaatim Y kuşağının içinde, farkındalığı yakalamış birey sayısı %20’yi geçmez. Ancak bize yansıtılan sanki yüzde yüz aynı farkındalığa sahip bir nesilmiş hissi vermektedir.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, ülkemizde kitap okuma oranı yerlerde sürünüyor. Halkımızın kitap okumaya gün içerisinde ayırdığı zaman sadece 1 dakika. Bu korkunç bir rakam. Yine TUİK rakamlarına göre Avrupa ülkelerinde son sıradayız. Araştırma ve geliştirme ülke insanımız için hala bir yük olarak görülüyor. Kolaya kaçmak ülkemizde hala en büyük çıkış yolu . Son yirmi yılda aslında beklenen bir olumlu dönüşüm oldu dersek çok iyimser oluruz.


Y Kuşağı nasıl dönüşebildi?

Peki Y kuşağı ne oldu da kendini dönüştürdü? Ne oldu da farklılaştı? Burada sadece bir azınlık ki onlar da madden ve sosyal anlamda imkan bulabilen gençlerden oluşuyor. Bu kesim, şanslı bir azınlıktır. Bu kadar az bir kesimin geneli harekete geçirmesi çok zor. Bugün en büyük ülke sorununun işsizlik olduğunu düşünürsek değişen bir şey olmadığını görürüz.

Bu bahsettiğim durgunluk, gençlerin aslında elinde olan şeyler de değil. Ülke politikaları ve ekonomik ilerleme ve adil gelir dağılımı gibi konuların hepsi buna etki ediyor. Bütün bu zorluklara rağmen Anadolu’da kayaları delmeye çalışan Ferhat’lar oldu ve olacaktır. Ancak çok büyük bir kitle sadece kendilerine yapılan övgüleri duyuyor ve çabalamaktan uzak yaşıyor.

Kendilerine sürekli sen aslansın, sen yaparsın, inanırsan kazanırsın denilen bu harika gençler, söylenenlerden memnunlar. Halbuki kendilerine aslında kötülük yapıldığının farkında değiller. Gençler bu cümleleri duyduklarında şu soruyu sormalılar. Nasıl? Bana çözüm yolu göster?

Televizyondaki şarkı yarışmalarını izleyin. Çok kötü sesler bile röportajlarda bana çevremdekiler sesimin çok güzel olduğunu söylüyorlar diyebiliyor, oysa dinlediğinizde kaçacak delik ararsınız. Sadece bir kaç haftada şarkıcı ya da sanatçı olabileceğini sanan gençler bu kurnazlar tarafından aldatılıyor. Birilerinin onlara gerçeği söylemesi gerekmez miydi? Neden enerjimizi iyi yapabileceğimiz şeyler yerine yoğunlaştırmıyor sürekli olmayacak dualara amin demeye yönlendiriyoruz.

Y kuşağı her yerde aynı mı?

Herhangi bir kuşak ile ilgili genellemeleri anlamsız bulurum. Şöyle bir düşünün üç farklı ülke; Amerika, Türkiye ve Afganistan. Siz nasıl bu üç ülkedeki gençlerin aynı durumda olduğunu iddia edebilirsiniz? Bu ülkedeki gençlerin aynı ekonomik ve sosyal imkanda olduklarını nasıl söyleyebilirsiniz? Ülkemizde bu farklı mı? Hayır değil! Ülke ekonomisi adeta eşittir İstanbul demek. Bugün İzmir’den bile İstanbul’a iş için gelen gençler gerçeği varken düşünmek gerekmez mi?

teknoloji y kuşağı

Y kuşağı ve teknoloji

Y kuşağı, iletişim imkanları ile donatıldığının farkında ve bunun bir şans olduğunu biliyor. Bugün hepimizin elinde kolaylıkla bilgiye ulaşabileceğimiz telefonlar mevcut. Bu aslında çift yönlü bir durum sunuyor. Bir yönüyle şans diğer yönüyle şansızlık. Şans kısmına bakarsak araştırma ve kendimizi geliştirme için bu mobil cihazlar ve teknoloji şans. Burada kullanım niyeti önemli. İşin bir de şansızlık boyutu var. Mobil cihazlar ve teknoloji kolaycılığı, emek harcamamayı ön plana çıkardı. Artık kitap okumak çok anlamlı değil, hatta gençler içinde bunu zaman kaybı olarak görenler de az değil. Kitap okuyanların kendini geliştirenlerin garipsendiği hissiyatı giderek artıyor. Kolayı seçmemiz sanki öğütleniyor. Emek yerine sadece ekrana bakan insanlar olduk. Yazmak, çizmek, üretmek yerine sadece bakıp geçmek ile meşgulüz. Halbuki öğrenmenin en doğru yollarından biri emek ve tekrar değil mi?


Y kuşağı için kanaatimce yapılması gereken, abartılı şekilde övmek yerine farkındalıklarını oluşturmaktır. Y kuşağına dünyanın nerelere geldiğini, ülkemizin ne durumda olduğunu ve neler yapılması gerektiğini samimi bir ağızla ve dost acı söyler mantığıyla söylemeliyiz. Aksi taktirde sadece kurnazların kazandığı, bütünün kaybettiği bir gençlik karşımıza çıkacaktır.  Sen aslansın sen paşasın diyenlere kuşkuyla bakın ikna olduğunuz ana kadar sorgulayın. Kuşku ve merak sizi geliştirir.

Aşkın dünyasal enerji sorunu


Zafer Uğur
Sürekli düşünen düşündükçe yazan ve yazdıkça daha çok yazası gelen biriyim. Okumayı araştırmayı çok seviyorum. 1999 depreminden yaralı olarak kurtulduktan sonra ikinci bir hayata başladım ilkinden daha zor yıllar geçti. Ön yargılı olmadan her konuda bilgilenmek hayat felsefem oldu. Bilgilenme konusunda obez olduğumu düşünüyorum. Daha çok sevgi ve daha çok anlayış hepimiz için