“Onlar (Sana) tuzak kurarlarken Allah da (onlara) tuzak kuruyordu. Çünkü Allah tuzak kuranların en iyisidir.” (Enfal:30)
Muhafazakar bir toplum oluşturabilmek için, insanların ahlaki kodlarını yeniden düzenlemek adına, alkolü, kızlı-erkekli evleri, camide içki söylemini meydanlarda kullanıp, komplo teorileri üreterek kitleleri kamplara bölmek, yalanda ısrar etmek günümüzde Yeni Türkiye‘nin değişmeyen reel siyaseti mi oldu?
Kabataş iddiası neden iki yıl sonra tekrar gündeme getirildi?
Star gazetesi yazarı Elif Çakır, Kabataş İskelesi’nde meydana geldiği söylenen tacizi yorumlarken: ‘Elimde 25 yaşında bakmaya kıyamayacağınız kadar masum, gencecik bir anne ve altı aylık bebeğinin fotoğrafıyla izliyorum olan biteni. Ve geceleri bir albasması gibi çöküyor üzerime; bağırıyorum, bağırıyorum ama kimsecikler duymuyor, sonra sesimin çıkmadığını, çıkamadığını fark ediyorum. Yüreğimdeki o sıkışmışlık hissiyle, çaresizlik hissiyle günlerdir elimdeki o fotoğraf karesini, o annenin ve bebeğinin yaşadıklarını herkesin hepinizin gözünün içine sokup, ‘Bu mu masumluğunuz?’ diyerek avazım çıktığı kadar bağırmak istedim… Ama sustum. Hepimiz sustuk. Ben ve olayı bilen bütün arkadaşlarımız tek kelime etmeden sustuk.’
[quote]Yeni Türkiye İktidarı’nın sözcülüğünü yapan; gerek yazıları, gerekse yorumları ile yeni algı operasyonlarıyla, kamuoyunda gündemi değiştirmeyi görev edinen ‘Havuz Medyası’nın köşe yazarları, değişik gazetelerde yazmalarına rağmen neden aynı başlığı kullandı?: Diliniz Kaba Vicdanınız Taş! [/quote]
Çocukluğumuzda sık sık söylediğimiz bir tekerlemenin kaosu mu yaşanıyor?: ‘Komşu komşu hu hu/ oğlun geldi mi? geldi/ ne getirdi/ inci boncuk/ kime kime/ sana bana/ başka kime/ kara kediye/ kara kedi nerede/ ağaca çıktı/ ağaç nerede/ balta kesti/ balta nerede/ suya düştü/ su nerede/ inek içti/ inek nerede/ dağa kaçtı/ dağ nerede/ yandı bitti kül oldu.’
Dağın yanıp kül olmasına izin vermeyenlerin de yalanın ortaya çıkmasına neden olanların da aynı saflardan çıkması absürt bir durum oldu!
Gazeteci Elif Çakır’ın o dönemdeki avukatlarından Fidel Okan, kendisine ait sosyal medya sayfasından ‘Verdiğiniz Zararın Farkında mısınız?’ başlığıyla Kabataş Yalanını kendince tekrar gündeme getirdi. İnci boncuğun dağda yanmadığını ve bunun koca bir yalan olduğunu itiraf etti:
‘Genç kadın Kabataş İskelesi’nde bebeğiyle birlikte eşini bekliyordu. O sırada Gezi’ye destek veren bir grup, genç kadının yanından geçerken aralarında birkaç saniyelik sözlü sataşma olur. Kadın ürker. Bu arada beklediği kocası gecikir. Geldiğinde de kadın, kendisini bekleten sorumsuz kocasına, öfkesini kusarken yaşadığı olayı da bire bin katarak anlatır… Kadının amacı kocasına sorumluluğunu hatırlatmak istemesidir aslında. Olayı duyan koca panik ve suçluluk duygusu ile konuyu iktidarın belediye başkanı olan babasına abartarak anlatır. Baba durumu parti yöneticilerine bildirir. Gezi’nin sıkıntılı döneminde çıkış yapan İktidar partisi, durumu basına bildirir.’
Dönemin Başbakanı, kendisine anlatılanların doğrultusunda meydanlarda durumu sık sık dile getirir: ‘
Son günlerde medya tarihinin en alçakça linç girişimi yapılıyor. Bir kadıncağız, açık söyleyeceğim. Bizim Belediye Başkanımızın gelini bu. Kabataş’ta linç girişimine maruz kalıyor. Bunu ifade vererek izah ediyor. Yetmedi adli tıp raporuyla, kendisinin ve bebeğinin darp izlerini belgeliyor. Haziran’daki linç girişimi yetmezmiş gibi sekiz ay sonra medya yeniden linç girişimine başlıyor. Sizin insanlığınız öldü mü be! Sizin vicdanınız bu kadar mı karardı? Vicdan… Vicdan… Vicdan! Bundan sonra her tecavüze uğrayan kadın, bunları ikna etmek için görüntü kaydıyla mı dolaşacak? Kocasından şiddet gören kadın, iddiasını ispat etmek için elinde kayıtla mı gelecek? Sokakta kurşunlanarak öldürülmüş kadın, cesedinin yanına görüntü kaydı mı koyacak?… Eğer o kadıncağız başörtülü olmasaydı, bu linç olur muydu? Dün başörtüsüne ‘Füruat’ diyenler, bu gün başörtülü bir kadın üzerinden başörtüsü düşmanlığını sürdürüyorlar.’
[quote]1 Haziran 2013 tarihi tesettürlü bir kadının, İstanbul Kabataş İskelesi’nde tacize uğradığını iddia ettiği ve siyasetin bir yalana sarılarak ahlaki bir algı operasyonu yapmaya başladığı gündür. [/quote]
Seksen – yüz civarında deri pantolonlu, deri eldivenli, üstleri çıplak erkek kalabalığı kadını taciz ederek üstüne cinsel organlarını sürmüş ve tesettürüne idrarlarını yapmış, darp etmişlerdir! İlginç olan ise ‘Gezi Eylemleri’nin ilk günlerinde yaşanan bu olay Kabataş’ın polis ablukasında olduğu bir yerde olmasıdır!
İçişleri Bakanlığı, CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran’nın, bilgi edinme başvurusuna verdiği yanıtta şöyle der:
‘Sn. Oran, bilgi edinme başvurunuz ile ilgili olarak yapılan çalışmada; konu hakkında Karaköy Polis Amirliğimiz kayıtlarında yapılan araştırmada; bahse konuyla alakalı tarafımıza herhangi bir müracaatın bulunmadığı, konunun doğrudan İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na intikal ettiği, soruşturma numarasının 2013/ 81797 olduğu, tarafımızca herhangi bir tahkikatın yürütülmediğinin bilinmesi hususunu bilgilerinize sunarız.’
Cansız objelerin ya da vücudun herhangi bir noktasının tahrik edici ve haz kaynağı olarak algılanan durum cinsel fetişzmi ifade etmektedir. Obje ya da insan bedeninin sadece bir bölümü cinsel hazzın temel kaynağını oluşturması, partnerin yerini alması ve kişinin nesneye duyduğu ilginin sürekliliği psikolojik bozukluğun tanısı için yeterlidir. Fetiş nesnesi ayakkabı, deri giysiler, çorap, iç çamaşırı, üniforma ya da çeşitli aksesuarlar olabilir.
[quote]Anlatılan bu pornografik fantezinin bir benzeri Xhamster, Pornhub gibi internet bağlantılarında bile bulunmamaktadır. Porno yapımcıları bile böylesini hayal edememişlerdir! Gezi Direnişi’ne katılan insanları, porno figürü yerine koyarak ne elde edilmek istenildi? Yanıtlanması gereken soru budur? [/quote]
Yeni Türkiye’nin değişmeyen reel siyaseti
Yalanın iki yıl sonra gündeme getirilmesinin amacı, gazeteci bir kadının infaz edilmesinin dışında; iktidar uğruna yapılan karalama kampanyalarının, yaratılan algıların kuralsızlığında aklımıza sunulan doğruları gerçek olarak kabullenmemizdir. Kabataş olayı ‘Başörtülü Bacım’ söyleminin, aslında kadın istismarının nasıl sonuna kadar kullanıldığını gösterdi.
Muhafazakar bir toplum oluşturabilmek için, insanların ahlaki kodlarını yeniden düzenlemek adına, alkolü, kızlı-erkekli evleri, camide içki söylemini meydanlarda kullanıp, komplo teorileri üreterek kitleleri kamplara bölmek, yalanda ısrar etmek günümüzde ‘Yeni Türkiye’nin değişmeyen reel siyaseti mi oldu?
Unutulmaması gereken;’Atatürk’ün evine bomba atıldı!’ yalanıyla 6-7 Eylül azınlık kıyımı oldu bu ülkede! Maraş- Çorum- Sivas kıyımlarının hangi yalanla beslendiği unutulmamalı! İktidar uğruna ‘Ölüm’ siyaseti yarının kıyametidir!