Ermenilere Soykırım Yapıldı mı?

1915, “Soykırım” mıydı; yoksa yaşanan olaylar dizisinde ortaya çıkan bir sonuç muydu? Yaşanan bu olayın adı, tanımı nedir?

ermeni soykırımı soykırım iddiası ermeni sorunu

Büyük Felaket: 1915

24 Nisan 1915: Türkler, yani o günkü Osmanlı, bu tarihte Ermeni halkına “katliam”, “soykırım” yapmıştır. Ermenilerin çoğunlukta bulunduğu yerlerde Türkler, bugünkü sınırları içerisinde bulunan doğu bölgesinde Ermenileri bu topraklardan sürmüşlerdir. İnsan haklarını, özgürlükleri hiçe sayarak Ermeni toplumunu istemedikleri göçe zorlamışlar; hiç suçu, günahı olmayan masum Ermeni halkını acıya, kedere ve ölüme sürüklemişlerdir. “Barbar” olan Türkler burada da yapacağını yapmış ve Ermeni halkına zulüm uygulamıştır. Ne yapmıştır? 24 Nisan 1915’de Osmanlı’nın tutuklamaları ile başlayan “soykırım” 27 Mayıs 1915 yılındaki çıkardığı “Tehcir Kanunu (Sevk ve İskan Kanunu)” ile Ermeni halkını güneye yani Suriye topraklarına kadın, çoluk, çocuk kim varsa tabiri caizse sürmüştür. Sürmekle de kalmamış 1 ila 1,5 milyon kişi katledilmiştir. Suriye’ye sürerken de o uzun yolculukta yeterli güvenliği almamış, aç bırakmış ve Ermenileri resmen ölüme terk etmiştir. Önce Ermeni aydınlar tutuklanmış, ardından tüm Ermeni halkı, Ermeni olmalarından dolayı ölüme yürümüştür. Yollarda da gerekli lüzum üzerine Talat Paşa emrindeki Osmanlı askerleri, Ermenileri katletmiştir.

51023699_abd

Size, Ermeni toplumunun ağzından olayı resmetmeye çalıştım. Peki 24 Nisan 1915’te gerçekten böyle mi olmuştu? Yani Türkler gerçekten Ermenileri “katletmiş”, “soykırıma” mı uğratmıştı?


Okuduğum araştırdığım kaynaklarda çok çeşitli bilgilere ulaştım. Her gazetede, mecmuada farklı bilgiler görmek de mümkündür.  Genel itibari ile bilgilerde şunlar yer almaktadır:

  • “Osmanlı’da böyle bir katliam olmamıştır.”
  • “Osmanlı’nın yaptığı tam anlamıyla bir soykırımdır.”
  • “Osmanlı bir katliam uygulamıştır.”
  • “Osmanlı böyle bir katliam yapmış; ancak yapmış olduğu “soykırım” değildir.”
  • “Ermeniler tehcir sırasında ölmüş; ancak bu hava şartlarından, hastalıklardan dolayı olmuştur.”

Bunları çoğaltmak da mümkündür. Araştırdığınızda ise konuya dair temel olarak bu sonuçlar ortaya çıkmaktadır.

Yukarıda resmetmeye çalıştığım Ermeni toplumunun belirttiği gibi olayın bu şekilde olmadığı ortadadır aslında. Kazın ayağı öyle değil yani…

Biliyorsunuz o dönem Osmanlı, savaşın içinde… 1. Dünya Savaşı yılları… Osmanlı’nın son dönemleridir. Osmanlı’nın ne yazık ki son çırpınışları… Dört tarafı İtilaf Kuvvetleri ile dolu… Bir yanda İttifak Devletleri tarafındaki Osmanlı; diğer yanda ise İtilaf Devletleri tarafındaki Rusya… 2 Kasım 1914’de Rusya, bugünkü Türkiye topraklarının doğusundan girip güçlenmeye; Osmanlı’da Rusya’nın bu gücünü kırmaya çalışıyor. Türkler, Rusya ile yoğun bir harbin içinde… Türkler, bir yanda Rusya’nın Kafkasya Cephesi’nde bu gücünü kırmaya çalışırken diğer yanda Ermenilerin oluşturduğu grubun geride kalan Türklere yaptığı zulmünü engellemeye çalışmaktadır. Bu grupların çoğu da Rusya’nın tarafında yer alıp, Osmanlı toprakları üzerinde gelecekte bağımsız bir Ermenistan’ın kurulmasını hedeflemekteler. Osmanlı topraklarında halk üzerinde baskısını arttıran Ermeniler daha sonra Osmanlı tarafından bazı yerlerde tutuklanmış ve bazı yerlerdeki Osmanlı aleyhinde yürüttükleri çalışmalardan dolayı yargılamaların ardından idam edilmiş; birçoğu da hapse atılmıştır. Osmanlı, “soykırım” yapmak isteseydi bu yargılamalarda tamamı idam edilirdi. Bırakın hapsi, yargılama yapmaz; herkesi idama gönderebilirdi. Hapis cezası uygulamazdı o savaş koşullarında!..

1915 yılının Mayıs ayında çıkan kanunla Osmanlı, “tehcir” yasası ile ülke içerisinde karışıklığın büyümesini engellemek için bu nüfusun belli bir kısmını Suriye’ye göçe tabi tutmuştur. Bu göç sırasında salgın hastalıklar, hava koşulları ve çeşitli nedenlerden dolayı bu insanların bir kısmı hayatını kaybetmiş ve sağ olarak Suriye’ye geçenler, Suriye’nin verimli topraklarına yerleştirilmiştir. Osmanlı, soykırıma tabi tutmak istese bu milleti; onca askeri, o yola vermez (o savaş koşullarında), bulunduğu yerde ölümlerini gerçekleştirebilirdi. Bunun yanında neden verimli toprakları Ermenilere tahsis etsin!

Yıl 1915, Mart’ın 18’i Çanakkale’de 1. Dünya Savaşı’nın diğer tarafı gerçekleşiyor. “Suriye’ye gönderilen Ermeniler aç bırakıldı.” deniliyor; ancak Osmanlı askerinin 26 Haziran 1915’teki günlük yemek listesi şu şekildedir:


Sabah: Hiçbir şey yok.

Öğle: Hiçbir şey yok.

Akşam: Yağlı buğday çorbası, ekmek.

“Göçe giden Ermeni halkı aç bırakıldı.” denilirse, savaştaki Osmanlı askeri için ne denebilir? Hangi izah yapılabilir? Osmanlı kendi askerini doyuramazken göç eden halka ne kadar yardım edebilir?

Bunların dışında Osmanlı “soykırım” yapmış olsaydı, bu olaydan iki yıl sonra 1917 yılında Osmanlı bürokrasisinde 522 Ermeni de barınmaz, barındırılmazdı diye düşünüyorum! (1)

Kısacası, o savaş sırasında istenmeyen olaylar olmuş olabilir; ama yaşanan olaylar, uluslararası “soykırım” tanımına uymamaktadır. Yani isteyerek, bilinçli herhangi bir gruba ve o grubun sadece kimliğine yönelik bir saldırı yoktur. Olaylara yönelik yapılan münferit eylemler vardır. Bu da “soykırım” olarak nitelendirilemez.

Neden “Büyük Felaket: 1915!”? Hatırlanacağı üzere ABD Başkanı Obama, daha önce ‘Ermeni Olayı’na “Büyük Felaket”, “trajedi” kavramlarını kullanmıştı. Bu olayın yüzüncü yılında 24 Nisan günü yapacağı açıklama ise merak konusu… Ortadoğu’daki yakın müttefiki olan Türkiye’ye yönelik böyle bir tutum sergileyebileceğini zannetmiyorum. ABD’nin Ortadoğu’da daha işi bitmedi çünkü! İşi bitmemişken Türkiye’yi gözden çıkarması mümkün görünmüyor. Kanaatim; yine daha önce söylediği bu sözlere yakın kavramlar olacaktır. “Kara Yıl”, “Kara Olay”, “Acı Yıl” gibi… Obama, ABD’deki güçlü Ermeni lobisine, Ermeni Diasporası’na “soykırım” diyerek boyun eğecek mi 24 Nisan günü bunu hep birlikte göreceğiz!


Kaynak:

  1. http://www.ttk.gov.tr/index.php?Page=Sayfa&No=258

 

Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…