Özgür Eğitim

Bireyin; iyi bir insan, iyi bir vatandaş olabilmesi için, en temel gereksinim ‘eğitim’dir. Kendine güvenen, başkalarına saygı duyan ve emin adımlarla ilerleyen bir kişilik kazanabilmesi, ancak iyi bir eğitim alması ile mümkün olacaktır.

özgür eğitim robot nesil

Ülkemiz eğitim sisteminde yetişen gençlerimiz, ne yazık ki bir gecede çıkartılan değişikliklerle, beklenen kaliteli eğitimden uzak kalmaktalar. Dayatılan baskıcı ve ezberci öğretiler sayesinde, yaşamları boyunca algıdan uzak, sunulan ile yetinen ve fikir üretemeyen bireyler olmaktalar. Hiç düşündünüz mü; belki de istenen budur?

Uyuşturulmuş ve sorgulamadan uzak yetiştirilen bireyler, otoriteye mutlak itaati kabul eden kişilik yapısına sahiptirler.


Bu nedenle otoritenin istediği; açık algıdan uzak, sormayan, sorgulamayan ve fikir beyan etmeyen beyinler yetiştirmek olacaktır. Bu eğitim sisteminde yetişen bireyler, olumlu ya da olumsuz otoriteden gelen her türlü komutu, bir robot edasında uygulayacaktır. Mekanik birer köleye dönüşmüş olan her beyin, kendi hak ve özgürlüklerinden habersiz, sunulanın her zaman yeterli geldiği beyinlerdir. Bu durum, yalnızca bireyin değil, zaman içerisinde bir toplumun da yozlaşmasına ve yok olmasına zemin hazırlamaktadır.

Kendi yaşamımdan küçük bir örnek vermek istiyorum. Ortaokul ikinci sınıfa giden oğlum, okulda kendisine sunulan bilgileri benimle test etmek istemekte… Kafasına takılan her türlü soruyu öğretmenine de sorması gerektiğini söylesem de bunu yapamıyor. Çünkü ‘korkuyor’. Öğretmeninin onu suçlamasından, ona kızmasından ve bağırmasından korkuyor. Oysa özgür olabilseydi, kendisine bilgiler aktaran öğretmenine dilediği şekilde soru sorabilirdi. Ancak içinde bulunduğumuz eğitim sistemi, o kadar yetersiz ve sığ ki; on iki yaşında bir çocuğun, düşüncesini ifade etmek için parmak kaldırmasına bile müsaade etmiyor.

Herşeyin siyah beyaz olduğu bir yerde, renklerin bir anlamı yoktur.
Gökkuşağının bir anlamı, yaşamın bir anlamı ve amacı yoktur…
Amacı olmayan toplumların da gelişimde şansları yoktur.

Eğitim sistemini ne kadar renksizleştirirseniz, o ölçüde depresif bir toplum yetiştirirsiniz. Depresif toplum; kendi içine kapanık, birlik olmaktan uzak, amaçsız ve ruhsuz bir topluluk olmaktan öteye geçemeyecektir. Zor zamanlarda birlikte hareket edemeyecek ve kolektif bilince ulaşamayacaktır.

Her çocuk, bir renktir. Ve bu rengini korumada, onlara yol gösterici ve destek olan eğitim sistemini benimsemezsek, zaman içerisinde kendi benliğinden uzak ve istenilen yönde devinim kazanan bir ülke olmaktan öteye geçemeyiz.

Önce çocuklarımız özgür olmalı ki geleceğe umutla bakabilelim.

Önce çocuklarımız farkında olmalı ki mutlu ve güçlü bir toplum olabilelim.

Bu nedenle; ille de eğitim, ille de eğitim.

Özgür eğitim…


Kaliteli eğitim…

Teşvik edici eğitim…

Sorgulayıcı ve sorgulatıcı eğitim…

Kim olduğunu bulmada, yol gösterici eğitim…

Amacını bilmede, kılavuz olan eğitim…

Gençlerimizin önünü kapatan ve onları birer prototip olma yolunda kodlayan sisteme sessiz kalan her birey suçludur benim gözümde.

Geleceğimizi çalanlar, azılı birer suçlu!

Bu nedenle, kendi ellerimizle hem çocuklarımıza hem de geleceğimize uzanan baskıları engellemede kenetlenelim. Yaz boz tahtasına dönen eğitim sisteminde kaybolan minikleri korumak, her birimizin ortak sorumluluğudur. Onlara, kendilerini bulma yolunda özgür bir eğitim sistemi hazırlamak da öyle.

Baskıcı eğitimden uzak, katılımcı ve teşvik edici eğitim modeli ile geleceği inşa etmek elimizde.

Çocuklarımız için, ülkemiz için, geleceğimiz için…


Özgür yarınlara…


Sibel İlgör
Yağmurlu bir Nisan gecesinde, umutla doğdu dünyaya... Bilginin asla yeterli olmayacağına inandı hep. Bir adım ötesi mutlaka vardı. Ve o; öteye geçmek için her zaman çabaladı... Gerçeğin ne olduğunu hala arıyor... Edindiği hiçbir gerçek, ona yeterli gelmiyor. Bu noktada; okuyor, yazıyor... Okur yazarlık en baş ilkesi... Ve varoluşunda; okunmadan ve üzerine düşünülmeden yazılan hiçbir cümlenin, güçlü olmayacağını düşünüyor!