Son yıllarda çatışmalar durmuş, kan dökülmemiş ise Doğuda Kürt milliyetçiliğine dayalı BDP, Batıda tüm Türkiye’yi kapsadığı iddia edilen HDP’nin siyaset yapmasının şiddeti bitirdiğini söyleyebilir miyiz?
Geçtiğimiz Mart ayında, Dolmabahçe’de açıklanan 10 maddelik mutabakat metninin son 3 maddesine baktığımızda; siyasetin demokratikleştirilmesi, bireylerin özgürleştirilmesi, demokrasi-güvenlik ilişkisinin kurulması, çoğulcu demokrasinin benimsenmesi, kurulacak yeni sistemde bu hakların yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulması tanımlamalarını görüyoruz. Son yıllarda çatışmalar durmuş, kan dökülmemiş ise doğuda Kürt milliyetçiliğine dayalı BDP, batıda tüm Türkiye’yi kapsadığı iddia edilen HDP’nin siyaset yapmasının şiddeti bitirdiğini söyleyebilir miyiz?
[quote]7 Haziran Genel Seçimlerinin yaklaşması, yarının belirsizliği, halkın üzerindeki gerilimi çoğalttığı gözlenmektedir. Türk-Kürt siyasetçilerinin ve halkların tek ikilemi: Kan mı, bölünme mi? [/quote]
Bu güne kadar alternatif bir söylem ve eylem geliştirilmemiş, yol haritaları yetersiz kalmış ve ülkenin en yaşamsal sorunu, siyasal çıkarlardan dolayı ötelenirken; Demokratik Açılım: ‘Herkes için daha fazla özgürlük!’ sloganı ile bir kaç yıl önce gündeme geldiğinde; cezaevlerinde Kürtçe konuşulması, Kürt enstitülerinin açılması, Kürtçe yayın yapacak televizyon kanalları, keyfi yapılan yol ve üst aramalarının sonlandırılması, dini hizmetlerin Kürtçe yapılması, Kürtçe isimlerin iadesi, taş atan çocukların yargılanmasında yapılacak düzenlemeler ”Yol Haritası” için yeterli olacak sanılıyordu; İç Güvenlik Yasası ile bu hedeflerin çoğundan geri dönüldü.
IŞİD’in 2014 yazında gerçekleştirdiği Kobani işgalinden önce, İmralı’nın konuğu, İslami temellere dayalı yeni bir çözüm süreci geliştirmeye çalıştı; bu bağlamda, 10-11 Mayıs 2014 tarihlerinde Diyarbakır’da, çıkış noktası ”Medine Sözleşmesi” olan ”Demokratik İslam Kongresi” düzenlendi. Kürt siyaseti, Kobani direnişi ve zaferi sonrasında Kongreyi bir daha anmadı.
[quote] Müslümanları, Yahudileri ve Paganları içine alacak şekilde 622 tarihinde Hz. Muhammed tarafından yapılan ”Medine Sözleşmesi’nin” amacı: Evs Kabilesi ile Hazrec Kabilesi arasında yaşanılan çatışmaları bitirmek ve adı geçen toplulukları ümmet adı altında birleştirmekti.[/quote]
Abdullah Öcalan’ın kongreye gönderdiği mektupta: “Mümin Kardeşlerim; çağdaş İslami ümmetin millet birliğini anlamlı buluyorum ama bu asla tek devlet, tek millet, tek bayrak zırvalamaları anlamına gelmemektedir” diyerek, toplantının hangi rotada ilerlemesi gerektiğini katılımcılara da gösterdi. Öcalan gönderdiği mektupta; Hizbullah, El Kaide ve IŞİD terör örgütlerini bozguncular olarak sıfatlandırırken, faşizmi temsil ettiklerinin de altını kalın harflerle çizdi. Otoriter, laikçi ve milliyetçi faşizmin dünün ve bu günün halen acımasızca uygulanan devletçi zorbalığı da aynı çizgiye kaydığından dolayı; dinin, laiklik çelişkisi ile boğulmasını ve İslam’ın bir yaşam bütünlüğü olduğunu da söyleyerek; terör örgütü militanlarının Hz. Ali gibi kahraman olduğunu ilan etti.
Kongrede, Kürt siyasetinin yeni bir aşamaya girdiği belirtilerek: ”Ortadoğu’da din belirleyici bir faktör; Kürt halkının tamamına yakını dindardır ve tarihte Kürtlerin varoluş nedenlerinden en önemlisini ”İslam Alimleri” oluşturmakta; bölgede laik, ulusalcı rejimler Kürtlerin haklarını ihlal ederek, dini istismar ederek, zulümlerine kılıf giydirmişlerdi; soruna silahlı mücadele dışında sağlam politik çözümler bulunmalı; farklı dinleri, mezhepleri ve etnik grupları ile beraber Ortadoğu’nun tamamını içine alacak, ulus devlet ve milliyetçiliği aşacak yegane çözüm; İslam dini…” gibi çözümlemeler masaya yatırılarak kamuoyuna duyuruldu. Yapılan kongrede laikliğin, ulusalcılığın, milliyetçiliğin çözüme katkısının olmayacağı belirtilerek, yukarıdaki mektup doğrultusunda sonuçlar alınmaya çalışıldı. Güneydoğu ve Doğu Anadolu’ da Kürt siyasetçilerin İslamla sorunu olmadığı dünya kamuoyuna gösterilmek istenildi.
Satır aralarına dikkat edilecek olunursa, Demokratik İslam Kongresi’nin asıl anlatmak istediği; BOP’un ileri karakolunun ancak Türkiyeli Kürtlerin olabileceği, ”Ilımlı İslam” çizgisinden sapmayacak tek gücün bu halk olduğunun güvencesini ABD ve AB hegemonyasına ispatlamaktır. Yoksa kongrenin ya da Dolmabahçe metninin çağımız egemen kapitalist moderniteye, alternatif olarak adil, demokratik, çoğulcu, eşitlikçi ve özgürlükçü İslam anlayışını göstermek değil! ‘Yeni Türkiye’ partisi HDP, Barajı aşıp Meclise girebilirse, AK Partinin en büyük destekçisi olacağını söylemek kehanet olmayacaktır. Söylemleri farklı olsa da amaç Türkiye Cumhuriyeti’nin restorasyonu!