Tekrar başa dönersek, Münevver Karabulut cinayetini diğer kadın cinayetlerinden ayrı tutan şey neydi? Münevver’in 17 yaşında güzel bir kız olması mı? Garipoğlu ailesinin büyük bir bankanın ortağı olması mı?
Sizce de Bahçeşehir’de bir villada orta gelirli bir ailenin kızı olarak öldürülmek yeterince çarpıcı değil mi?
Medya için haber yapılabilecek kadar yeterli bir bilgi bu ama medya daha fazla şiddet ve kan ister. Eğer bu olay şiddet ve kandan mahrum olsaydı sıradan bir kadın cinayeti gibi akşam haberlerinde 1 dakika izlerdiniz. Ama öyle olmadı. Çünkü, yeterince şiddet ve kan vardı. Cem önce Münevveri bıçaklıyor sonra testereyle başını kesiyor, cesedini bavula dolduruyor ve bir çöp konteynırına atıyor. Bu olayı artık ”Kesik baş cinayeti” olarak ananlar var!
Hayatımızda yeterince yer edindiyse Özgecan’a dönelim… Özgecan da güzel bir üniversite öğrencisiydi. Katili hergün kullandığımız minibüslerden birinin şoförüydü. Sizce de her gün bindiğiniz bir minibüste son yolcu kalan bir üniversiteli kız olarak öldürülmek yeterince çarpıcı değil mi? Medya için haber yapılabilecek kadar yeterli bir bilgi bu ama medya yine daha fazla şiddet ve kan istiyordu. Eğer bu olay şiddet ve kandan mahrum olsaydı sıradan bir kadın cinayeti gibi akşam haberlerinde 1 dakika izlerdiniz. Ama öyle olmadı. Çünkü yine yeterince şiddet ve kan vardı. Üniversiteli bir kıza tecavüz ediliyor, boynundan bıçaklanıyor, bilekleri kesiliyor ve cesedi yakılıyor. Hayatınızda yeterince yer edindiyse bu cinayeti de tarihe geçebiliriz.
Ölü seçiciler için sıradan ölümlerin hiçbir değeri yok. Her gün ölen, öldürülen insanları izliyoruz; çoğuna en fazla yazık olmuş diyoruz. Birileri bize ölüm beğendiriyor. Çünkü en iyi ölüm; senaryosu güzel olan ölüm oluyor. Tabiki de hiçbir ölüme sessiz kalın diyemeyiz ama tüm bunların karşısında seçici davranmak, verdiğimiz tepkileri giderek samimiyetsiz ve değersiz kılıyor. Eğer ölümler karşısında bir duruşumuz varsa bu bize ait olmalı, samimi olmalı, devamlı olmalı.