Geçen sezonun başından itibaren televizyondaki spor programlarında ciddi bir iyileşme gözlemleniyor. Televizyon kanalları futbol programlarının çoğunda eğitim seviyesi yüksek, üslubu ve diksiyonu düzgün spor adamlarına yer vererek futbol izleyicilerini geri kazanmaya çalışıyor.

Spor, insanların sağlıklı ve huzurlu bir yaşam sürmesini sağlar. Bugün, küresel dünyanın en etkili kitle iletişim aracı olan televizyon, yayın saatlerinin yarıya yakınını spora ayırmakta… Televizyon sayesinde sporun yaygınlığı artar, hiç spor yapmamış insanlar bile spora ilgi duyar. Ülkemizde televizyonların spora yaklaşımı genelde futbol odaklıdır.
Demokratik düzenin dört temel erkinden biri olan medya; Habercilik, toplumsallaştırma, motivasyon, tartışma, eğitim, kültürel gelişme, eğlence ve bütünleştirme olmak gibi çok çeşitli ve bir o kadar da önemli işlevlere sahiptir.
20. yüzyılın ortalarından sonra dünya çapında hızla yayılan televizyon, Türkiye’de 1968 yılında yayın hayatına başladı. Devlete ait bir kurum olarak TRT, medyanın temel işlevleri doğrultusunda yayın yapardı. Sporun çeşitli dallarının sporseverler tarafından tanınmasına ve yayılmasına yönelik programlar yaparak sporseverleri bilgilendirir; televizyonun eğitici ve öğretici işlevini yerine getirirdi. Yayınlarda sportif erdem ön plana çıkartılırdı, sportmenlik vazgeçilmez bir değer olarak sunulurdu. Sporseverlerin dağarcığında sporun anlamı ve amacına ilişkin doğru algı oluşturmak ilke edinilmişti. Maç yayınları, spor karşılaşmalarından özet görüntülerin yayınlandığı spor programları ve haber bültenleri ile spora uzun saatler ayrılırdı. TRT, yayın saatlerinin bir bölümünü Türkiye’de ve dünyada ilgi çeken çeşitli spor dallarına ayırırken, ülke çapında dev hayran kitlesine sahip tek spor dalı olduğu için, futbola özel bir önem verirdi. Pazar akşamları lig maçlarının özetleri yayınlanır, bazen tartışmalı pozisyonlara ışık tutması için bir hakem hocası konuk edilirdi. Maç yorumları genelde sahada oynanan oyuna yönelik ve teknik bilgi ağırlıklı olurdu, resmi bir üslup kullanılırdı. Derbi maçlarından önce büyük takımların sembolleşmiş yıldızları aracılığıyla ezeli rekabetlerdeki dostluk dile getirilirdi.
Özel televizyonlarla futbol programlarına yeni bir yayın anlayışı
1990 yılında yayına başlayan ilk özel televizyon kanalı Star 1 ile Türk televizyon dünyası yepyeni bir döneme girdi. Spor yayıncılığına yeni bir soluk geldi. Büyük takımlarda simgeleşmiş isimlerin yorumcu, kulüp yöneticilerinin ise konuk olarak katıldığı haftalık programlarda haftanın lig ve kupa maçları, TRT’dekine göre daha rahat ve arkadaşça üsluplarla konuşulur, saha içi ve saha dışına ilişkin düzeyli değerlendirmeler yapılır, büyük takımlar arasındaki rekabet ön plana çıkarılırdı. Futbolseverlerin hoşuna giden bu yeni tat, futbolun genç sporseverler tarafından sevilmesini sağlamakla birlikte, futbol odaklı bir sporseverlik anlayışı oluşmasına yol açtı. Zira, özel televizyon kanalları kazanç odaklı kurumlar oldukları için yalnızca futbola değinmeyi tercih ettiler. TRT’nin ısrarla sürdürdüğü amatör spor dallarına ilişkin yayınlar ilgi çekmemeye başladı, Türkiye’de yalnızca futbol konuşulur oldu.
Futbol yayıncılığı futbolun bir spor dalı olduğunu gözardı etti

Spor medyası bindiği dalı kestiğinin farkına varamadı

Televizyonlar, sporun ruhu ve işleviyle örtüşecek şekilde yayınlar yaptıklarında toplumun gelişmesine katkıda bulundukları gibi, bilinçli seyircilerin ilgisini de cezbederler. Ekonomik kazanç, televizyon kanallarının varlığı için kaçınılmaz bir gerçek ise, sportif değerlerin varlığı da spora ilginin devamlılığı için vazgeçilemez bir zorunluluktur. Spor programlarının yayın anlayışlarına ilişkin olumlu gelişmeler sürdürülmelidir. Son yıllarda kaydedilen gelişmeler hem spor dünyası hem spor medyası için önemli kazanımlar sağlayacaktır.
Kaynaklar:
- Kitle İletişim Araçları ve Spor / Füsun Öztürk Kuter / www.sporbilim.com
- Spor Medyasının Toplum Üzerindeki Sosyolojik Etkisi / Bahar Ünsal – Fikret Ramazanoğlu / www.jret.org



