2015 genel seçimlerinin ardından gündemin yeni konusu, AKP’nin bu sert düşüşü oldu… AKP nerede hata yaptı ve neleri yanlış yaptı?
AKP neden kaybetti?
Sadece Türk siyasi tarihinde değil; dünya siyasi tarihine baktığınızda da AKP’nin 13 yıllık tek başına iktidarı su götürmez bir başarı… Demokrasi ile, yani sandıkla başa gelip 13 yıl boyunca zirvede kalmak, dünyada çok ender görülebilecek bir siyasi tablodur.
AKP’nin bu güçlü iktidarı, 7 Haziran günü depreme uğradı… Yıllar önce ANAP’ın Genel Başkanı Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanlığı’na seçilmesinden sonra ANAP’ın başına Mesut Yılmaz’ın geçmesi sonucu Özal’ın ANAP’ı gerilemiş ve sonunda adını Türk siyasi tarihinden sildirmiştir. AKP de Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’na geçmesi sonucu gerilemeye başlamıştır.
AKP’nin zayıflaması, sadece Erdoğan’ın partisini bırakmasına bağlanamaz tabi ki… Peki halk neden AKP’ye 13 yıl sonra “Dur!” dedi? Gelin neden dur dediğine kısaca bir göz atalım…
AKP’nin sert düşüşü
AKP kurucuları, 13 yıl önce iktidara gelmeden önce “Milli Görüş” gömleğini çıkarıp Fazilet Partisi’nden ayrıldıklarında, “yenilikçiler” adıyla partilerinden bağlarını kopardılar. Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken şu sözleri söylemişti: “Demokrasi amaç değil, araçtır. Ben İstanbul’un imamıyım.” AKP’yi kurduklarında bu söylemleri karşısına çıkarıldığında ise “Biz değiştik” dedi. AKP iktidarının “Şeriat ülkesi” değil; “Ilımlı İslam ülkesi” olacaklarını gösterdi. Bir ABD projesi olan “Ilımlı İslam”ı ülke geneline yavaş yavaş yaymaya çalıştı. ABD’nin öngördüğü Ilımlı İslam’ı, Atatürk’ün ilke ve inkılaplarını yok ederek gerçekleştirme çabalarına girdi. Andımızı kaldırdı, 23 Nisan, 19 Mayıs kutlamaları son buldu. 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın niteliği zayıfladı. “Biz değiştik, özgürlüklerden yanayız, yasaklarla mücadele edeceğiz” diyerek iktidar oldu AKP. Bunun için %10’luk antidemokratik barajı kaldıracağız!” dedi, ama kaldırılmadı.
Yazımın başında da ifade ettiğim üzere dünyada ender görülen 13 yıllık tek başına AKP iktidarı doğdu. Evet, bu başarıydı; ancak bu başarının nedeni de dünyada olmayan %10’luk seçim barajıydı. Bu da AKP’yi tek başına iktidarda tuttu. Zamanla gücüne güç katarak bugüne kadar geldi. Her seçimde halkın güven oyunu alan AKP iktidarı, ülke yönetiminde aldığı kararlar ile “Biz yaptık oldu!” demeye başladı. Halk, her yapılanı görmezden geldi ya da sineye çekti. AKP hükümeti de rehavete kapılarak halkın tepkisizliğinden de cesaret alarak, istediklerini teker teker gerçekleştirdi. Öyle ki çok cesur davrandı Erdoğan…
Oslo için, “Biz asla PKK ile görüşmeyiz” demiş; sonra “Biz görüşmedik devlet görüştü” en sonunda da “Evet, MİT Müsteşarı’nı ben görevlendirdim” demişti.
PKK ile görüşüldüğünü ifade eden o günün Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, 2015 genel seçim meydanlarında CHP’nin HDP ile işbirliği içinde olduğunu söylemişti. CHP meclisteki legal bir parti olan HDP ile bir anlaşma yapıyor (eğer yaptıysa) ama AKP, terörist kabul edilen PKK ile görüşme yapabiliyordu. Halk burada “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!” demiş olmalı ki seçimlerde tepkisini ortaya koydu.
Bunların dışında;
Çiftçiye: “Al da ananı git!”
Oğlu işsiz, babaya: “Senin oğlun da işsiz kalsın!”
Meydanlarda isteği olan vatandaşa: “Sen, oyunu git vereceğin yere ver!”
Talebi olan işçiye: “Şimdi nankörlük yapmayın!”
Gezi eylemlerinde: “% 50’yi evde zor tutuyoruz!”
Gezi eylemlerinde yine vatandaşa: “Tencere tava, hep aynı hava…”
Asker, darbeci; polis, paralelci…
Gezi eylemlerinde ölen gençler…
Ergenekon Davası süresince intihar eden askerler; yargılanan, hastalıklardan hayata gözünü yuman siviller; ceza evindeyken annesini, çocuğunu kaybeden asker, üniversite hocaları… Bunlar olurken cemaate yönelik “Ne istediniz de vermedik!” ardından da “Aldatılmışız!” söylemleri…
Deniz Feneri’nde görevden alınan haklarında inceleme başlatılan savcılar…
17-25 Aralık savcılarının görevden alınıp, haklarında dava açılıp, görevden ihraç edilmeleri…
Hukuk adamları, yargı ile sürekli bir savaş yaşanması…
Demokratik toplumlarda olmayacak basına yapılan baskılar…
1980 Darbesi’nde bile görülmeyen gazete patronlarına, iş adamlarına yapılan siyasi, ekonomik baskılar…
Doktorlara, işçilere yapılan baskılar…
Baskılar, baskılar, baskılar…
Hitler rejiminin baskıları bile son bulmuşken bugünün demokratik rejimlerinde baskılar muhakkak ki karşılığını hukuken, siyaseten bulur, bulacaktır…
İşte AKP iktidarının kaybetmesine neden olan da bugüne kadar “demokrasi sopası” ile uyguladığı baskılar…
HDP’nin emanet oyları
Burada kısa bir not düşmek gerekecektir. Evet, kaybeden AKP, kazanan HDP; ancak HDP’ye giden oyların bir kısmı emanet oylardır. Bundan sonraki sürece HDP’nin dikkat etmesi gerekiyor. Ülkede “Türkiye partisi olacağız” diyorlarsa silahtan, dağdan medet ummamalıdırlar ve seçim öncesi uyguladıkları barışçıl politikaya devam etmelidirler.
Bunun yanı sıra HDP’ye yönelik seçim öncesi yapılan provokatif eylemler devam edebilir. Bu eylemlerde HDP’yi provoke edip oylarını barajın altına çekmek isteği içinde olanlar olabilir ve yapılacak bir erken seçimde de HDP tekrar barajın altına düşürülebilir. O yüzden HDP bundan sonra atacağı adımlara çok dikkat etmelidir. Atacakları adımlarda silahlı eylemlere başvurması halinde bırakın “Türkiye Partisi” düşüncesini, barajın altında kalarak adını AKP gibi kaybedenler kulübüne yazdıracaklardır.