Tavizlerle başlayacak koalisyon pazarlığında nelerin verileceği merak konusu. O odaya girdin mi? Derler. Derler. Derler. Vermesen de, verdi derler!
7 Haziran günü geldiğinde hepimiz bayramlıklarımızı giydik ve sandık başında görevlerimizi yerine getirdik.
Halkın iradesi diyerek tüm partiler konuşma metinlerini verdi.
Hatırlayalım, hatırlatalım:
- Cumhurbaşkanlığı makamının parti lehine isimsiz kampanya yürütmesi partisinin kan kaybetmesine sebep olurken
- Suriye mültecilerinden rahatsız olan kesimin elini çekmesi
- Ekonomide kriz çanlarının Türkiye’de çalmasından korkan kesimin bal kovanını parçalayan açlığı sebebiyle bal yapacak arının kendisini soktuğunu fark etmesi
- Ki zaten kitle partisi olarak tek ortak duygusunun din olması ve sadakalaşan kesimin ağzına kadar tokluğunu kusmak ile meşgul olması
- 17 – 25 Aralık hırsızlıkları
- MİT’in illegal faaliyetleri
- Roboski katliamı
- Gezi vahşeti
Yaşanan 15 yıllık bir geçmişin geldiği nokta, nihai oy kaybı ile sonuçlandı.
Meclis içinde çok sesli bir koro kurulması için halkın iradesi ile bir çatıda toplanan kişiler ise kendi menfaatleri içinde rüyalar âleminde dolaşarak tarihi tekerrüre götürmek için kürek çekenin sandalına bindiler.
Nasıl mı ?
Bir sandalcının ünü, tüm İstanbul’a “Çapkın” diye yayılır..
Eeee!.. Söylenti o ya, sandalına binen hiçbir kadının elinden kurtulma şansı yoktur.
Bunu duyan zamanın biraz da feministi, dişli bir kadın:
— Olur mu canım öyle şey. Ben bindiğim gibi inerim.
O hırsla gider bulur sandalı ve biner:
— Çek Göksu’ya!
Çekmeye başlamış sandalcı, kürekleri..
Kadın da sandalcıyı incelemeye almış tabii..
Sandalcı kadına hiç bakmadan kürek çekerken, kendi kendine de mırıldanıyormuş..
— Derler, derler, derler!
Bir, üç, beş.. Kadın dayanamamış:
— Ne derler be adam? Ne derler?
Sandalcı kadına bakmış, bıyığını burmuş ve gülmüş:
— Valla güzelim, sen bu kayığa bindin ya! Vermesen de, verdi derler!
***
Bu demek değil ki erken seçim isteyen bir halk var.
Halkımız artık bir seçimin maliyetini hesap edecek kadar hesap sormaya hazır konumda iken tek gayesi Gezi günündeki gibi bir olmak…
Ülkemizin istikbalini ve gelecek kuşaklara bırakacağımız mirasımıza yakışır şekilde bir birliktelik kurmaktır.
Halk endişeli şekilde “yeni gelin gibi iş bilmez davranışlar halkı al işte yine aynı senaryo, aynı teraneye götürüyor” diye mırıldanmaya başladı.
AKP için koltuk değneği olmam diyerek bir erken seçim için hazır olduğunu göstermeye çalışan CHP, gündemin yön belirleyicisi, oyun kurucu gibi rol almış görünüyor.
Bir taraftan da bu bir rövanş değildir diyerek CHP, dosyaları muhtemel bir büyük koalisyonun önüne “şimdilik” engel olarak çıkarmayacak gibi görünüyor.
Pazarlıklara giden bu yolda RTE’nin gölgesini kaldırmayı başarmadan hangi tavizler vermek için bekleme salonunda sıralanıyorlar diye merak içinde bekliyoruz.
Medyayı yönlendirmekte usta bir vaiz olan RTE hem korkusundan hem de ekmeğine yağ süren bu kararsızlık karşısında sessizce izlemektedir.
Kendi açıklarının ortaya çıkıp da en büyük kabusunun gerçekleşmemesi için ‘göster ama elletme’ diyen annesinin sözünden çıkmıyor.
Avrupa ise bu gelişmeleri yakından izleyerek CHP ile yürümek istediğini dile getiren yönlendirmelerde bulunuyor.
Hatırlanması gereken bir konu var ki o da ABD’nin bundan 15 yıl önce AKP’nin başa gelmesi konusunda istekli açıklamaları ile desteklemeleridir.
Önemli olan husus ise tavizlerle başlayarak nelerin verileceğidir?
Bunun karşısında o odaya girdin mi ?
… Derler
… Derler
… Derler
Vermesen de, verdi derler!