Kazım Koyuncu: Hayde Hayde Denizin Çocukları

Müzik severler için, kardeşlik, eşitlik savunucuları için, Karadeniz’i, Karadeniz müziğini, rock müziği, halkların müziğini, halkları sevenler için…

hayde hayde denizin çocukları 1

25 Haziran 2005′ i gösteriyordu takvimler ve maalesef son günüydü bu dünyada…

Müzik severler için, kardeşlik, eşitlik savunucuları için, Karadeniz’i, Karadeniz müziğini, rock müziği, halkların müziğini, halkları sevenler için son derece acı bir gündü o gün. Karadeniz’i, müziği, insanları, ceketini, her şeyi bıraktı ve hızlıca geçti gitti aramızdan.

İçimizden biriydi o; hem de tam anlamıyla! O kadar yakın, o kadar bizdendi ki sadece Karadeniz’lilere değil tüm halklara bunu söyletebilmiş, sevdirmişti kendini. Yüreğine koca bir dünya sığdırmıştı. Şair ceketli çocuk!


Karadeniz müziğini rock müzikle sentezleyip kendi tarzını oluşturmuştu; yaptığı müzik her kesimde beğeniyle dinleniyor, şarkıları dillerden düşmüyor, konserleri hıncahınç doluyordu. O kadar güzel bir tarz yakalamıştı ki, alışılmış Karadeniz müziği kalıbının dışına çıkmıştı artık ve devamı da gelecekti. Tabi bu noktada Fuat Saka’nın da hakkını vermek gerekiyor, yolu o açtı da denebilir belki.

Her şey çok güzel giderken, severken, sevilirken, apansız, amansız bir hastalık, sinsice yanaştı yanına ve bırakmadı yakasını, çok inatçıydı. Hayat boyu yaptığı gibi, kişiliğinden ödün vermedi, direndi, boyun eğmedi sonuna kadar. Ama son gündü işte! Dünya’ daki son günüydü ama yüreklerden hiç gitmeyecekti, öyle de oldu. Bedeni hâlâ aramızda, her an yine bir yerlerde karşılaşacakmış gibiyiz sanki; İstiklal’de, Hopa’da, Trabzon’da, Tunceli’de; her an bir yerlerde…

Bugün Kâzım Koyuncu’yu anıyoruz!

İşte gidiyorum bir şey demeden
Arkamı dönmeden şikayet etmeden
Hiçbir şey almadan bir şey vermeden
Yol ayrılmış görmeden gidiyorum

Ne küslük var ne pişmanlık kalbimde
Yürüyorum sanki senin yanında
Sesin uzaklaşır her bir adımda
Ayak izin kalmadan gidiyorum

Geldiğimde kalbimde kırılmadı
Gönül kuşu şarkıdan yorulmadı
Bana kimse sen gibi sarılmadı
Işığımız sönmeden gidiyorum…

Kazım Koyuncu

Kâzım’a Mektup

Sevgili Kâzım!

Bu sana ikinci mektubum, bilmiyorum ilki ulaştı mı?


Dile kolay, on yıl oldu bedenin buradan gideli. Çok erken ayrıldın be, çok! Gerçi biz kaldık da ne oldu? Hiçbir değişiklik yok burada. Mesela; ilkinde de yazmıştım ya Trabzonspor hâlâ şampiyon olamadı, maalesef, ben de bıraktım zaten artık taraftarlığı; ha kanım kaynamıyor mu zaman zaman? Of, hem de nasıl… Ama yok, bıraktım, kullanmıyorum artık; hatta bu yüzden, yayın yapan o saçma kutuyu da iptal ettirdim, zor da olsa ettirdim. Sadece bu yüzden mi? Aslında değil tabi, her geçen gün futbolun içine azar azar ettikleri, neredeyse siyasi parti yönetim merkezi, şirket yönetim merkezi olduğu için de… Kimi ne sebeple destekleyeceksin ki? Neyse uzatmıyorum.

Siyasette farklı şeyler oldu bak ama; yakın zamanda yapılan genel seçimlerin sonucu çok enteresan oldu mesela. Yeni ve çok farklı yüzler girdi meclise; sevinenler bir yanda, üzülenler bir yanda, üzülmüş gibi yapıp sevinenler bir yanda, sevinmiş gibi yapıp üzülenler bir yanda; çok fena değil mi? Çok acayip şeyler oluyor, hiç sorma. Dün yemin ettiler, vallahi ettiler; bakalım bugün, yarın ne olacak… Ben hâlâ bir süreç ve devamı gibi görüyorum; bilmiyorum, içimde öyle bir ses var. Bekleyip göreceğiz bakalım, bu da laf işte, ağız alışkanlığı, istemsiz çıkıveriyor ağızdan.

Başka?

Başka yok, gerisi hep aynı, değişmiyor. Değişim isteyenler dışlanıyor, ötekileştiriliyor, ciddiye alınmıyor. Her gün biraz daha yapaylaşıyor, her gün biraz daha yalnızlaşıyoruz… Ama durmuyor, içinden gökkuşağı geçen güzel hayaller kurmaya devam ediyoruz…

Bugün seni anıyor, bugün seni çok arıyoruz!


Fuat Saka / Kazım Koyuncu
Hey Gidi Karadeniz konserinden bir bölüm


Cihan Yılmaz
İstanbul’da yaşar, İstanbul’u da ülkenin bütününü de çok sever. Ne güzel topraklardır bu topraklar; ne güzeldir bu topraklarda düşünmek, yazmak, çizmek, yaşamak; güzeldir elbet…