Yöneticilerimizi kendi özgür irademiz doğrultusunda seçtiğimizi sanıyoruz ve çok büyük yanılgı içindeyiz aslında; neden mi?
Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşlarının nasıl düşüneceğini, inanacağını; ülke için kimin dost, kimin düşman olarak belirlendiği; eğitim, kılık-kıyafet, hatta çalınan ıslığın melodisinin bile planlandığı bir Kırmızı Kitap’ın varlığından söz edeceğiz!
“Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı da; Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır, demişlerdi. Bunun üzerine biz de nice yıllar onların kulaklarını kapattık. Sonra onları uyandırdık ki iki zümreden hangisinin bekledikleri süreyi daha iyi hesap ettiğini bilelim.” (Kehf-18)
Sözlük anlamıyla ‘Eshab’ Arapça bir sözcüktür ve ‘arkadaşlar, dostlar’ anlamına gelir. ‘Kehf’ ise ‘mağara’ demektir. Dolasıyla Eshab-ı Kehf, ‘mağara arkadaşları’ anlamındadır. Yemliha, Mekseline, Mislina, Mernuş, Sazenuş, Tebernuş ve Kefeştetayu gibi uyumaktayız bin yıllık Kehf’imizde! Kral Dakyanus’un adı değişse de sistemi hep sürecek görünmekte! Daha hangi süreyi beklemekteyiz?
Kırmızı Kitap: Milli Güvenlik Siyaset Belgesi
Yöneticilerimizi kendi özgür irademiz doğrultusunda seçtiğimizi sanıyoruz ve çok büyük yanılgı içindeyiz aslında; neden mi? Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşlarının nasıl düşüneceğini, inanacağını; ülke için kimin dost, kimin düşman olarak belirlendiği; eğitim, kılık-kıyafet, hatta çalınan ıslığın melodisinin bile planlandığı bir Kırmızı Kitap’ın varlığından söz edeceğiz!
Adı, Milli Siyaset Belgesi; içeriği, 2945 sayılı MGK ve MGK Genel Sekreterliği Kanunu’nun 2/b maddesinde tanımlanmaktadır. MGK tarafından, devletin devamı için milli faaliyetlerinin planlı ve belirlenmiş esaslara göre yapılması gerektiği ileri sürülerek hazırlanan bu belgenin, gizlilik taşıyan içeriğinin salt güvenlik ile ilgili olduğu ve Anayasaya aykırılık taşımadığı belirtilmektedir.
Devletin kuruluş felsefesini, ilkelerini içerdiği gibi varoluş temellerini ifade eden, Türk milletinin varlığını ve bekasını ilgilendiren doktrinleri ortaya koyan Kırmızı Kitap’ın tarihçesi, Selçuklu Veziri Nizamülmülk’ün kurumsallaştırdığı, ancak geçmişi Kül Tigin’e kadar uzanan Devlet’i Ebed-i Müddet (Ebediyete kadar devam edecek devlet) fikrinin bir yansımasına dayanmaktadır. Alparslan, İkinci Kılıçarslan, Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim, Abdülhamit, Mustafa Kemal Atatürk tarafından günün koşullarına göre revize edildiğine inanılan ‘Derin Devlet’ sırrıdır!
Türkiye’nin demokrasi mücadelesinde gizemli bir sayfa oluşturan Kırmızı Kitap karşısında, Anayasa’nın ve kanunların hiçbir hükmünün olamayacağı doğru mudur? İktidara gelen ve gücü ele geçirenlerin, politikalarını bu kitaba göre belirledikleri ne kadar gerçek? İdeoloji ayrımı olmadan gizli bir iradeye boyun mu eğilmektedir? Yasama organının hazırlamadığı ve maddelerinin milletvekilleri tarafından değiştirilmesi olanaksız olan Kırmızı Kitap hakkında yazılabileceklerin başında hukuksuzluğu mu gelmektedir? Milli Güvenlik gerekçesiyle hazırlanan, içeriği varlığınızı, siyasi-dini-etnik olarak tehlikeli gördüğü zaman, devlet düşmanı olmadığınızı kanıtlamanızın olanaksız olduğu kör bir kuyu mudur?
Örneğin: Özelleştirmeye karşı olmak artık ülkede bir ihanet olarak görülecek. Bundan böyle hükümetin özelleştirme politikalarına kim karşı çıkarsa; vatana ihanet etmiş olacak!’ diyebilen iktidarın Enerji Bakanı, muhalif düşüncenin sınırlanabileceğini; uyguladıkları siyasetin doğrultusunda da yeni düşman tanımını mı yapmıştır? Enerji Bakanı’nın görüşüne katılmayan her muhalif, şimdi devlet düşmanı mıdır?
28 Şubat 1997 Postmodern Askeri Darbesi’nde oluşturulan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde iç tehdit olarak irtica ve bölücülük ilk sırada tutularak, devletin mücadele rotası belirlendi. İdeolojisini dini eksen üstüne kuran dönemin siyasi partisinin kapatılması, Kürt siyasal hareketinin terörize edilmesi Kırmızı Kitap’a uygunluk gösteriyordu.
Kırmızı Kitap ya da Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ni hangi güçler yazıp, hangi düşünceleri tehdit olarak görmekte ve tehlikenin yönünü belirlemektedir? 28 Şubat Darbesi’nde sakıncalı görünen din ve Kürt eksenli siyasetin günümüzde yasal zeminde kendini ifade edebilmesi, tehdit algısının değişmesi midir?
Milli Tehdit Algısı
“MGK (Milli Güvenlik Kurulu) biliyorsunuz, legal görünüm altındaki illegal terör örgütleri ifadesini kullandı. Hükümetimiz de gerekli yerlere bunun bildirimlerini yaptı ve tekrar MGK’da hazırlanan taslak ile Kırmızı Kitap’ı tüm bakanlıklar, ilgili kurumlar gözden geçirdiler ve riyasetimdeki Bakanlar Kurulu’nda değerlendirme yapıldı. MGK Sekreterliği son halini tekrar Başbakan’a gönderdi ve son hali de Kırmızı Kitap’a girdi. Kırmızı Kitap’a girdikten sonra burada yargı mercilerinin de bakışı değişecek. Çünkü bu milli güvenlik ile ilgili bir durum. Bu mücadelede neler yapılabilir? Süreç başladı. Yargı’da olanları takip ediyoruz. Bu ülkenin tarihinde yargı mensuplarından savcı veya hakim hiç tutuklanan oldu mu? Bu farklı bir olay. Burada bu tutuklama süreci muhtemelen diğerleriyle devam edebilir. Görünen o.” – Recep Tayyip Erdoğan
Bu açıklamaya bakacak olursak; Anayasal, demokratik ve hukukun üstün olduğu bir ülkede özgür siyaset yapılabilir mi?
Huzuru ve kamu düzenini bozacak unsurları, milli güvenliği neyin tehdit ettiğini, legal görünen illegal örgütleri merak etmemek elde değil! 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları, Gezi Parkı Direnişi, MİT tırlarının üzerindeki giz, hükümet tarafından Milli Güvenliği tehdit ettiği gerekçesiyle ertelenen grevler, Paralel Yapı, STÖ’ler (Sivil Toplum Örgütleri) Kırmızı Kitap’a göre birer tehdittir! Kitaba göre, makul şüpheli görülen her yurttaş birer tehdittir ve Paralel Yapı’ya hizmet etmektedir!
Milli Yapısal Dönüşüm
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin, son dönemlerde Türk iç politikasında gerçekleştirilmeye çalışılan ülkenin/ yurttaşlarının yapısal dönüşümünün son noktası ve rehberi olduğu görülmektedir. Geleneksel olarak Türkiye Cumhuriyeti iç politikasının içeriği, özellikle iktidarın ve küresel güçlerin ideolojisine ters muhalif görüşlerin tehdit algılamaları üzerine oluşturuldu. İç politikada alınan, uygulanan eylem ve kararların, iktidarın muhalif kitle üzerinde kurduğu tehdit algılamaları, halkın üzerinde her zaman teslimiyetçi bir karşılık buldu. Ancak iktidar olan güçlerin bu tutumu, iç politikada manevra alanı iyice sınırlandırılmış muhalefetin seçeneklerini iyiden iyiye azalttı. İç Güvenlik Kanunu’nun getirdiği demokratik kısıtlamalar, Milli Güvenliği Tehdit ettiği gerekçesiyle ertelenen grevler, toplantı ve gösterilerin hükümete darbe olarak değerlendirilmesi siyaseti tamamen sandık özneli demokrasiye devşirdi!
Yeni Türkiye’deki iktidar, böylesi bir paradigmanın dışına çıkmayı düşünmediğinden, muhaliflerle karşılıklı tehdit algılarının maksimum düzeyde tutulacağı bir konjonktür hedefledi! Bu ise karşılıklı olarak güven azaltıcı, özgürlükleri kısıtlayıcı önlemlerin devreye sokulmasını ve barış ortamının sonlandırılması korkusunu kitleler üzerinde yarattı!
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın dışında siyaseti, parlamentoyu, yargıyı, iktidarı/ muhalefeti, kültürü, yaşam tarzını gizli yasaları bulunan ve pek az kimsenin bildiği bir kitap şekillendirmektedir.
Halkın dönüşümü ve değişimi bu kitabın sayfalarındaki şifrelerde gizlidir. Hukukun üstünlüğüne inanıp, yargı bağımsızlığına güvenimiz ve siyasi olarak yapacağımız tüm seçimler, tiranlığı benimseyen güçlerin yasalarına göre olacaktır! Etrafımıza çizilen çemberin alanı kadar özgürüz ancak ve salt bu çemberin haklılığını ispata hükümlüyüz; ideolojimiz, yaşam tarzımız, muhalif görüşlerimiz, aşklarımız ve şiirlerimiz birer kanıt oluşturma çabası değil midir Kırmızı Kitap’ın doğruluğuna?