Seçime gün sayarken her vatandaşın aklında sadece bir soru var. Biz oy vereceğiz ama seçimi kim belirleyecek?
Ülkemin kurumlarına olan güvensizlik artık tasdiklenmiş bir bakış açısı ile tüm halka yayılmış olarak gözlemlenebiliyor. Oylarımızı vereceğiz, ama sahip çıkmak kime kalacak? Sandıkların güvenliğini nasıl sağlanacak?
Benim pusulamın, benim olarak kalabileceğinin garantisinin olduğundan şüphe duyan bir halk yaratmayı nasıl başardığını kendine soran oldu mu?
Eskiden kahvede oturan ekabirler kendi aralarında ülkenin halini ve nereye doğru gittiğini konuşurlardı. Şimdi sokaklardan çeşitli senaryolar kulağımıza geliyor.
Seçim sonuçları şimdiden belirlenmiş, atılan oylar sandıktan aynı çıkacak mı?
Bu şüphelerin hepsi aslında ayyuka çıkan birçok oyunun perdesinin kendisini ucundan da olsa göstermesinden kaynaklanıyor.
Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde sosyal medya aracılığı ile birçok pusula ortaya çıkmıştı. Pusulalar yine seçmen sayısının kat kat fazlası ile basılmış olması da akıllara tekrarlanan soruları getiriyor. Peki, bu soru işaretleri akıllarda kalmasın diye cevaplanıyor mu? Cevaplanmamasının sebebi bir açıklama olmadığından mı kaynaklanıyor? Aksine bu şekilde yaratılan bir kaos, balı ballı kaymak haline getiriyor.
Kısa zaman kalan bir seçim ve karşısında YSK’ya olan bir güvensizlik sadece geçiş sürecinde geçici olarak bir kurumdan ibaret mi?
Seçse bile kendisinin seçtiğinin dışında bir sonuç olduğuna inanan bir halk yaratıyor. Seçilerek gelmesi gereken dışında her olursa olsun sonuç değişmeyecek fikri oluşturuyor. Halkın temel haklarından olan seçme ve seçilme hakkına olan; güvensizlik değil, bir korku yaratıyor.
Başkanlık Sistemi’ne geçiş yapmak isteyen bir Sultan edasını gözler önüne seren bir kanıt daha ortaya çıkarıyor. Seçim mitinglerinde siyasi partilerin oluşturduğu takvim doğrultusunda çalıştıklarını görmek bizim için alışılmış bir tablodur. Peki, Cumhurbaşkanı’nın Halkla Buluşma Programı ve çeşitli açılış törenleri ile seçim arifesinde sahiplendiği bir genel seçimi yönlendirmesine alıştık mı?
Bugünlerde Sayın Cumhurbaşkanı’nın katılmış olduğu açılış törenlerini görmezden gelemiyoruz. Başbakan ile birlikte adeta ortak bir seçim mitingi düzenlermişçesine yapılan çalışmalar bizi şaşırtmamaya devam ediyor.
Peki, açılış konuşmalarında söylemleri bir tarafsızlık göstergesi olarak algılamak mümkün mü?
Adana – Uğur Mumcu Meydan’ında 29 Mayıs’ta – Halkla Buluşma Programı için siyasi partilere verilmemesi talebi nasıl bir hareket?
Cumhurbaşkanı’nın 29 Mayıs İstanbul’un fethi yıldönümünün 30 Mayıs ‘Fetih Kutlamaları’ olarak bir gün sonraya alınması çok manidar bulunuyor.
Seçim 8 gün kala kendisi ve/veya iktidar partisi dışında bir siyasi partiye iki dakikadan çok zaman ayıran kanallara karşı tutumunu da açıkça ortaya koyuyor.
Seçim arifesinde oluşturulan kaos ve seçimden uzaklaştıran şüpheler ile iktidarı kaybetmemek için yaratılan korku karşısında kendini devamlı gösteriyor.
Astığım astık; kestiğim kestik; dediğim dedik!..
Korku – Kaos —-> Başkanlık Sistemi
Çözüm – Biz —-> Oyumuza sahip çıkalım!