Bir kentin sokakları, misafirine karşı her zaman açıktır. Yalansız, dolansız, tarihi ve insan profiliyle keşfedilmeyi bekler. Philadelphia’nın sokaklarıysa tarihi içinize çekeceğiniz, sanatın her yerde olduğu ve güler yüzlü insanlara sahip. Bir misafir başka ne isteyebilir ki?
Bruce Springsteen Streets of Philadelphia (Philadelphia Sokakları) şarkısını, aynı isimli film için bestelemişti. Film başarılı homoseksüel bir avukatın AIDS’li olduğunu fark etmesiyle birlikte avukatlık şirketinden kovulmasını, haksızca çıkarıldığı şirkete karşı mücadelesiyle hastalığını anlatmaktadır. Aşk ve cinsel ayrımcılık temelli bu film, başroldeki Tom Hanks’e En İyi Erkek Oyuncu, Bruce Springsteen’e de En İyi Orijinal Şarkı oscarlarını kazandırmıştı.
New York gezimiz sırasında “Hadi, Philadelphia’ya gidelim” cümlesi, başlangıç noktamız olurken, yolculuğumuz sırasında üçümüzün de (üç kız kardeş) aklında kaçınılmaz olarak Streets of Philadelphia şarkısı vardı.
Philadelphia (lakabı Philly) ABD’nin Pennsylvania Eyaleti’nin en doğusunda ve eyaletin en büyük, ABD’ninse beşinci büyük kenti. ABD’nin ilk başkenti ve Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’ni ilk imzalayan kent olması dolayısıyla tarihi açıdan da önemli bir yer.
New York-Philadelphia arası otobüs yolculuğumuz 2 saat 15 dakika sürüyor.
Philadelphia’da saat 10:30’da otobüsten inerken, sıcak Nisan havası bizi sarıp sarmalıyor. Koşuya çıkmış insanlar yanımızdan geçerken, dinamik bir kente geldiğimizin farkına varıyoruz. Günübirlik bir gezi yapacağımızdan bugün sadece Philadelphia’ya şöyle bir dokunacağımızı da çok iyi biliyoruz. Ve Philadelphia sokaklarında yürümeye başlıyoruz…
Market Street’ten başlayan yolculuğumuz başka cadde ve yollara dağılsa da ana caddemiz olarak kalıyor. Philadelphia heykel ve grafitinin bol olduğu, sanatın şehir sokaklarına taştığı bir yer. Dolaştığımız her yerde sanat eserleriyle karşılaşıyoruz.
Yol üzerinde biraz ilerleyince karşımıza City Hall (Belediye Binası) çıkıyor. City Hall’ün gölgesinde soluklanıp yan yoldan Reading Terminal Market’e gidiyoruz. Burası seksenden fazla standıyla yemek yemeğe gelenlere ve yiyecek alışverişi yapmak isteyenlere hizmet eden bir kompleks. Deniz ürünlerinden hamburgere, dondurmadan krepe kadar birçok yiyecek çeşidini bir arada bulmanız olası. Buranın hiç kuşkusuz en ilginç standıysa Lancaster County Farmers Market, yani Amish’lerin yetiştirdiği ürünleri satın alabileceğiniz yer. Amish’ler modern dünyanın sunduğu tüm kolaylıkları (elektrik, telefon, otomobil, vs) reddeden bir topluluk ve işte bu yüzden de onların standını burada görmek, organik olduğu yüzde yüz olan yiyeceklerinden alabilmek açısından çok önemli.
Market Street ve Chestnut Sreet arasında Independence Hall (Bağımsızlık Sarayı) ve Liberty Bell (Özgürlük Çanı) karşımıza çıkıyor. Liberty Bell özgürlük sembolü olarak Amerika’nın eyaletlerini (ilk on üç koloni) gezen kırık çandır. Çan 1776 yılında Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nin okunuşu ve imzalanması sırasında çalmış. Independence Hall ise Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’yle Amerikan Anayasası’nın tartışılıp yürürlüğe koyulduğu mekan olarak Dünya Miras Alanı listesinde.
Independence Hall ve Liberty Bell’in olduğu alanın adı Independence National Historic Park. Eh, bu kadar yürüdükten sonra özgürlüğün tam ortasında dinlenmemek olmaz. Kendimizi yeşil çimlere atıp bir de üstüne nisan güneşinde yanıyoruz.
Artık dönüşe geçmemiz gerekli. Otobüsümüzün saatine yetişmek için yürürken yolda hoparlör sistemi kurup şarkı söyleyen bir genç kız ve onu izleyip dans eden adam bizi gülümsetiyor.
Bu sırada üstümüzde dönüp duran üç helikopteri görmemek imkansız. Ayrıca bisikletli polisler de etrafta sayıca artmaya başlıyor. City Hall’e yaklaşırken televizyon arabaları, polis arabaları, atlı polisler, TOMA’lar görüş alanımıza giriyor ve protestocu insan kalabalığıyla karşılaşıyoruz. Protesto nedeninin yaklaşık iki hafta önce Baltimore’da gözaltındayken ölen siyahi genç için olduğunu anlıyoruz. Protestocu kalabalık iş çıkış saatine doğru artarken bizim New York’a dönüş saatimiz iyice yaklaşıyor.
Eğer bir gün yolunuz Philadelphia’ya düşerse Philadelphia sokakları size güzellikleri gösterdiği gibi dilenen ve kendi kendilerine konuşan sokak insanlarını da gösterecektir.
Özgürlüğün ilk adımının atıldığı bu kent sizi içine çekerken insan olmanın anlamını da sorgulamanıza neden olacaktır.