Belki herkesin oyu eşittir ama oy vermek bir şeyleri değiştirebilseydi oy verme hakkı verilmezdi insanlara. Seçimlerde ne mi olacak? Güldürmeyin! Herkes kendine biçilen rolü oynayacak.
Kocasından izin almadan komşuya gitse dayak yiyen kadın, iş oy vermeye gelince ortalığı Kızıldeniz gibi yarıp oy vermeye koşuyor, kocası gibi adamlara oy verip daha az dayak yemeyi hayal ederek.
Ömrünün yarısını düzene söverek geçiren, ancak el etek öpe öpe iş bulunca kapısının kulu olan embesil, sahibinin sesi olarak gidiyor oy vermeye. Öyle ya patronu keyiflendirmek lazım. Bakarsın 100 lira zam yapar. Zam olmasa da pirinç garanti.
Bilmem ne Su ile bilmem ne Can ilk kez oy vermeye gidiyorlar. Van Dayrekşın grubundan ayrılan elemanın yasını tutan bilmem ne Su, bu acıya fazla dayanamıyor ve yasına devam edebilmek için oy kullanmadan eve geri dönüyor. Bilmem ne Can daha dirayetli çıkıyor. Sırada bekliyor, hakkında hiçbir şey bilmediği ve fakat renkleri ile logosu en çok hoşuna giden partiyi işaretleyip bilgisayar oyununun başına dönüyor.
60’ta darbe görmüş, 70’lerde sağ – sol çatışmasının ortasında kalmış, 80’de bir darbe daha görmüş, 90’larda emperyalizmin tokadını yüzünde hissetmiş, 2000’lerde çoğunluğa uyup herkes gibi olmazsa dışlanacağını ve engelleneceğini öğrenmiş günümüzün emekli amca ya da teyzesi, yıllar kendisini nasıl şekillendirmişse ona göre oy verecek.
Dindar olanlar din satanlara, ulusalcılar Atatürk’ü sömürenlere, milliyetçiler terörden nemalananlara, Kürtler Kürt milliyetçiliğinden faydalananlara, çıkarcılar ve aptallar hırsızlara ve yolsuzlara oy verecek. Peki sonuç ne olacak? Son 60 yıl bize en çok din satanların ve hırsızların başarılı olduğunu gösteriyor. Yani eski tas, eski hamam.
Bozulmuş, köhnemiş, çürümüş bir düzen iyileştirilemez. Ancak yıkılıp yeniden inşa edilebilir. Yoksa isimler değişir ama zihniyet değişmez. Kendi içinde devrimini gerçekleştiremeyen insanın evrimi geriye doğru olur. Geriye doğru evrilen insan, okuyan, düşünen, fikir sahibi olan ve politize olan insanın aksine kendisine sürekli yol gösterecek ve ne yapması gerektiğini söyleyecek bir çoban arayışına girer. Çoban da koyunlaştırdığı kitleyi dilediği şekilde yönetir.