Ferhat ile Şirin aşkının yaşandığı, yüzyıllardır birçok uygarlığa kucak açmış, şehzadeler yetiştirmiş, Kurtuluş Savaşı’nın mimar kenti Amasya…
Nakkaş Ferhat ile saray kızı Şirin’in aşkının olduğu yerin adıdır Amasya…
Tam bir Yeşilçam filmi gibi… Başrollerinde fakir oğlan Ferhat; zengin kızı Şirin vardır… Azerbaycan’ın Erzen kentinin hükümdarı Mehmene Banu, kardeşi Şirin için bir köşk yaptırır ve köşkün süslemesini de Ferhat’a verir. Kız kardeşler Mehmene Banu ve Şirin, Fehat’a aşık olurlar; ancak Ferhat’ın gönlü Şirin’dedir.
O yüzden Mehmene Banu bu ilişkiye onay vermez… Ferhat bir gezisi sırasında Amasya’nın hükümdarı Hürmüz Şah ile tanışır ve olayı Hürmüz Şah’a anlattıktan sonra; Hürmüz Şah, Azerbaycan’a sefer düzenler ve Şirin’i Amasya’ya getirir; artık yeni bir sorun daha vardır. Hürmüz Şah’ın oğlu da Şirin’e aşık olmuştur.
Ferhat’a bir engel çıkarmak isteyen Şah, ondan dağı delip Amasya’ya su getirmesini ister. Ferhat hemen işe koyulur. İşi başaracağını gören Şah, yaşlı bir kadını Ferhat’a gönderir ve ona Şirin’in öldüğü yalanını söyletir. Ferhat, dağı delmek için kullandığı ‘gürz’ü intihar amaçlı yukarı fırlatır. Fırlattığı gürz başına düşer ve hayatını kaybeder. Bunu duyan Şirin de eline aldığı hançerle canına kıyar.
Amasya’da bu aşk o günden bu yana böyle anlatılıp duruluyor. Bu yüzden “aşkın şehri” desek yalan olmaz herhalde…
Şehzadeler Şehri Amasya
Amasya, Hititler başta olmak üzere birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış koca bir kent. 19 devlet kurulmuş tam bir tarih kenti… Tarihi kayıtlardaki ilk adları Amesseia, Amacia ve Amaccia olarak geçiyor. Tarihte, coğrafyanın mucidi olarak geçen Amasya’da doğduğu ifade edilen Strabon da coğrafya kitabında Amasya’nın ismini bu şekilde yazar. Amasya’nın ismi, yine Strabon’a göre burada yaşamış bir Amazon kraliçesi olan Amasis’den gelmektedir.
Amasya aynı zamanda “şehzadeler şehri” olarak da biliniyor. I. Mehmet, II. Murat, Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim gibi hükümdarların şehzade ocağıymış. Sadece Osmanlı için mi önemli? Tabiki hayır! Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Kurtuluş Savaşı’nın başladığı Samsun’dan sonraki adresidir. Gazi, 12 Haziran 1919 tarihinde Amasya’ya gelmiş ve 22 Haziran’da Amasya Genelgesi‘ni yayınlayarak Milli Mücadele’ye gidecek yolu burada tarif etmiştir.
Turizm kenti Amasya
Fiziki durumu ile değerlendirmek gerekirse; Amasya merkezi, Kral Kaya Mezarları‘nın olduğu Harşena Dağı Amasya’nın bilinen önemli ören yeridir. Yerli ve yabancı turistlerin en çok ziyaret ettiği yer diyebiliriz.
Amasya Kalesi, merkezdeki bu dağ üzerinde kuruludur. Harşena Dağı’nın eteklerinde bulunan Yalıboyu Evleri de buradadır. Yine Atatürk’ün 1919’da gelip kaldığı ev de bu noktadadır. Bu yüzden, tarihi ve çeşitli özellikleri nedeniyle aynı zamanda bir turizm kenti de diyebiliriz. Bunu rakamlarla da görebiliriz… Amasya’ya 2005 yılında gelen yerli ve yabancı turist sayısı 155 bin iken, bu rakam 2014 yılında 487 bine ulaşmış ve turist sayısı 3,5 kat artmıştır.
Amasya’nın en çok bilinen turizm figürü de Yalıboyu Evleri’nin hemen yanından geçen Yeşilırmak‘tır. Uzunluğu 519 km’dir. Yeşiırmak, Sivas’daki Köse Dağları’ndan doğup geçtiği yerlerde birkaç çay ile birleşip Samsun – Çarşamba’dan Karadeniz’e dökülüyor. Amasya’nın merkezinde yaz günlerinde akşam saatlerindeki görüntüsü ile ilgi uyandırdığını söyleyebiliriz. Ayrıca Yeşilırmak’ın hemen yanında bulunan Sultan II. Bayezid Külliyesi şehrin merkezine ayrı bir güzellik katmaktadır.
Bunların dışında Amasya’da Alevi toplumu için önemli bir yer olan ve çok kişi tarafından ziyaret edilen bir yer de Pir Hamdullah Efendi‘nin türbesi.
Amasya’nın saklı kalmış, yeteri kadar belki de tanıtılamamış bir başka yeri de merkezden biraz uzaktaki “saklı cennet” diye nitelendirebileceğimiz Borabay Gölü… Göl, il merkezine 63 kilometre, Taşova ilçesine 15 kilometrededir. Gölün genişliği 80 metre ve derinliği 25 metre olup, Borabay Gölü Kültür Bakanlığı Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 13.07.1993 gün ve 3092 sayılı kararı ile 1. Derece Doğal Sit Alanı ilan edilmiş.
Amasya’nın çok da ilginç bir yerel ağzı vardır. Bu ‘ağız’dan birkaç kelimeyi şöyle sıralayabiliriz:
Şilepe : yapış yapış
Şibermek : şımarmak
Şallak : çıplak, yoksul
Tavatır: çok iyi
Tağar : ağzı geniş su köpü
Teccal : açık göz
Topuklu : içinden pazarlıklı
Yağarnı : omuz veya sırt
Yeğnicek : tez canlı
Yiti : katı, acı
Yüğürtmeç : kısır hayvan
Zartalak : iri, patavatsız
Zarzalak : Leylak çiçeği
Zımzık : yumruk
Zarilemek : inlemek, yalvarmak
Zeklenmek : alaylı taklit etmek.
Yöre mutfağı da bir o kadar zengin olan Amasya’ya gidip bir restorana girip bir menü isterseniz şunları kesinlikle unutmayın: Toyga çorbası, mumbar, keşkek, bulmanız biraz zor olsa da haşhaşlı çörek.
Bu kadar yıl dokusunu kaybetmeden bugüne gelmiş ve hala bu dokuyu devam ettirebilen kaç şehir vardır ki?.. Anadolu insanın saflığını, içtenliğini görebilirsiniz bu şehirde… Şehrin güzelliğinin verdiği görüntü; insanların misafirperverliğine, alçak gönüllülüğüne ve hoşgörüsüne bırakıyor sizi… Arka planda kalmış, belki de adından bahsedilmeyi bekleyen, elması ile meşhur, koca tarihi olan bir kent; Amasya.
Kaynak:
- http://www.amasya.bel.tr/
- http://www.amasyakulturturizm.gov.tr/TR,59494/amasya-agzi.html