İçinde bulunduğumuz yüzyılın adı, sahip olduğumuz teknoloji, gelişmişlik düzeyi değişse bile insanlığın ilkel yanları var. Değişmeyen ya da ne kadar eski olduğunu kestiremeyeceğimiz kadar geçmişten gelen… Aşk mesela, annelik, aile kavramı, arzular, savaşlar… Peki ya cinsiyet ayrımı?
Mitoloji aslında bize düşündüğümüz kadar uzak değil. Albert Camus’ya göre var olan ve tarih akışı içinde sürekli bir devinim içinde olan mitler insanlığın temel sorunlarının dışavurumudur. Mitoloji kolektif bir kültür bilinçaltının ürünü olarak nesilden nesle aktarılırken çağın koşullarına göre yeniden şekillense de temel problemler değişmemektedir.
Jung’a göre ise dinamik mitler korku ve arzu arasında gidip gelerek şekillenmektedir. Jung araştırmalarının birçoğunda bilinç ve bilinçdışı olayları mitlerle bağdaştırmıştır. Bu olaylardan biri de kız çocuklarının erken yaşta evlen(diril)mesidir. Jung’a göre erken evlilik sadece çocuk gelinleri kapsamıyor. Birey on sekizini doldurmuş olsa bile evliliğe hazır hissetmediği halde, evdeki huzursuz ortamdan ya da maddi yetersizliklerden kaçma amacı ile evleniyorsa bu evlilikler de erken evlilik kapsamına giriyor. Evliliğin getirdiği sorumluluklardan habersiz, kurtuluş-kaçış olarak yapılan evlilikler ise psikoloji uzmanlarınca ismini mitolojiden alan Andromeda kompleksi ile tanımlanıyor.
Andromeda kompleksi nedir?
Karşısına çıkan ilk erkeğin etkileyici sözleri ile içinde bulunduğu zorluklardan kurtulup, mutlu bir hayatın kendisini beklediğine inanan kadınlar için kullanılan bir psikomitolojik terimdir.
Andromeda kimdir?
Mitolojide; bugünkü adı Etiyopya olan Afrika ülkesi Aithopia kralı Kephesus’un kızıdır. Annesi Kossiepeia güzel ve kibirlidir. Deniz kızlarından daha güzel olmakla övündüğü için deniz Tanrısı Poseidon’a şikayet edilmiştir. Bunun üzerine Poseidon, Etiyopya’ya denizde yaşayan korkunç bir canavar gönderir. İnsanları ve balıkları yiyen bu canavardan kurtulmak için Kral Kephesus kahine başvurur ve tek çözümün kızı Andromeda’yı canavara kurban etmesi gerektiğini öğrenir. Andromeda’yı kıyıda bir kayalığa bağlar. Canavar tam Andromeda’yı parçalamak üzereyken Pegasus (kanatlı at) üzerinde dolaşan Perseus Andromeda’yı görüp aşık olur ve yere inip canavarı öldürür.
Günümüzde evlilikler
Çocukluğundan beri annesinin çeyiz biriktirdiği, babaannesinin mürüvvetini görmeden ölmek istemediği; “okulun bitiyor artık yok mu birileri?” cümlesine maruz kalan, eve gelen görücüye, işine, gücüne bakıp mutluluk hesabı yapandır.
İlk aşkıyla evlenmek de olabilir yaptığı. Zaten 14 yaşından beri sevgililerdir. Yaş yirmiyi geçince askerliği de yapar evlenirler. Bey olur oğlumuz. Mutlu olacaktır, Andromeda gibi.
Biraz daha şanslıysa bu cümleleri kulak ardı edebilir. Ya da daha az duyar. Belki şartlanmış bir evliliğe değil de gerçek aşka inanarak evlilik yapacak, ailenin önemini anlayacak vakti tanıyabilir kendine.
Peki şanssızsa Andromeda kompleksine bile gerek kalmaz. Zaten 18’ini doldurmadan bir canavarın önüne atılmıştır belki de. Hala devam eden bir başlık parası için… Aileyi kurtarmak oluyor galiba bu da balıkları da… Yaşamasına müsaade varsa yine şanslı sayılabilir… Ya ceset torbasıyla eve geliyorsa…
Mitolojide;
Evlendi.
Günümüzde;
Evlendi, anne oldu, çocukları ile mutluluğu buldu, ya da bulduğuna inandı. Nane limon yaptı, uykuları kaçtı. Şiddete maruz kaldı. İştahı kaçtı. Sofranın başında ekmekle oyalanıp kaçan iştahını sakladı. Çocukları için sustu çoğu zaman. Boşanmayı ayıp saydı.
Mitolojide;
Mutlu oldu.
Günümüzde;
Ocağın başında elinde tahta kaşık düşüncelere daldı.
Hepsi bu.
Konu nereye geldi böyle? ne diyordum ben, ah evet, mitoloji diyordum bize sandığımız kadar uzak değil(!)