Neden fotoğraf çekeriz: Anları ölümsüzleştirmek için mi?

Psikoloji bilimi “bakma” eyleminin hisleri tetiklediğini söyler, zira gözler beyin ve sinir sistemiyle doğrudan bağlantılıdır. Durağan bir görüntü olan “fotoğraf” ise anın daha iyi algılamasına olanak verdiği için akla ve kalbe de hitap eden en güçlü görsel kültür ürünüdür.

dilara dora
Fotoğraf: Koray Akten

Fotoğrafı çekilmemişse çocuğumuzun ilk gülüşünü ve ya ilk adımını hatırlamamız çok zordur. Lise yıllarında ne kadar komik, evlenirken ne kadar mutlu göründüğümüz o günlerden bir fotoğraf yoksa silik bir hatıra olarak bile kalmaz. Bazen yıllar önce bu dünyadan göçüp gitmiş birisi gülümser bize albüm sayfasını çevirdiğimizde. Hafızası iyi olmayan toplumlara, birbirleriyle bağlarını koparmış ailelere, geçmişini unutan insanlara nereden geldiklerini ve mutlu olabilmenin aslında ne kadar kolay olduğunu hatırlatır fotoğraflar.

hindistan
Koray Akten

Çıplak gözle farkedemeyeceğimiz ya da çok kısa sürdüğü için kaçırdığımız anları dondurup çerçeveler fotoğraf makineleri. Video da anı kaydeder ama, bir surat ifadesini, bir bakıştaki heyecanı en güzel fotoğraflar sabitler. Bir kuşun kanat çırpışının, bir damlanın suya düşüşünün ve ya bir futbolcunun havada topu kavrayışının güzelliğini o anı dorndurmadan göremeyiz. Bir fotoğrafçının sadece bir kaç salisede görüp yakaladığı o ana, biz bazen saatlerce bakarız.


Bakış açısı

“Fotoğraf makinası insana, fotoğraf makinesi yokken nasıl bakılması gerektiğini öğreten bir aygıttır.” Dorathea Lange

yengec i
Koray Akten

Mekanik bir aygıt ile gerçekleştirildiği için objektif yani tarafsız bir eylem olduğu düşünülen fotoğraf çekme eylemi, aslında tamamen subjektiftir. Çünkü makineyi kontrol eden fotoğrafçı, fotoğrafı nereden, nasıl bir ışıkla ve hangi açıyla çekeceğine kendisi karar verir. Fotoğrafı çeken fotoğraf çekerken dünyayı gözleriyle değil, objektifinden yani başka bir açıdan görür.

cay
Dilara Akten

Nesnelerin farklı noktalar ve açılardan görünüşleri birbirne benzemez. Bazen hayatı daha güzel görmek için bulunduğumuz noktayı, yani bakış açımızı değiştirmemiz gerekir.

Geometri

stativ
Koray Akten

Üç boyutlu bir görüntüyü iki boyuta indirgerken oluşan görüntüye tekrar derinlik katmayı başarmak iyi bir matematik bilgisi de gerektirir. Dünya’daki en güzel dizaynlar matematik kullanılmadan ortaya çıkarılmamıştır. Simetri, orantı ve boyut doğru ayarlanmışsa karmaşa içinden bile estetik bir görüntü çıkabilir.  Ne var ki ışığın, açının ve rüzgarın dogru kombinasyonu oluşturması bazen saatler alır. Bu kadar mekanik ve teknik bir eylemin bu kadar sanatsal ve duygusal ürün verebilmesi ne kadar da gariptir.

 Doğa

“Dünya bir sanattır, fotoğrafçı ise sadece tanığı.” Yann Arthus-Bertand

su sıluet
Koray Akten

Doğa, duygularımızı açığa çıkaran nesnelerden oluşur ve bunun en çok farkında olanlar fotoğraf çekme tutkusu taşıyanlardır. Doğanın her tarafında mevcut olan düzenin, ahengin ve armoninin müthiş sırrını farkeden sanatçı, doğanın hiç keşfedilmemiş gizlerini ortaya çıkartabilir.

Gökkuşağı

“Hastalıklı ya da tabu olduğu düşünülen davranışların yasak ve ya mahrem fotoğraflarına bakma isteği aslında münasebetsiz ve ahlaksız olanı görme arzumuzdandır.” John Taylor, 1998

lgbt gorsel
Koray Akten

Fotoğrafı çekilmiş bir şeyin var olmadığını söyleyemeyiz. Fotoğraf aslında bir işaret sistemidir ve mesaj iletmek için de kullanılır. Hiç bir slogan, hatta tek bir kelime kullanmadan sadece fotoğrafla reklam ve propaganda afişleri hazırlanabilir. Fotoğraf o kadar güçlü bir iletişim aracıdır ki, bazen tek bir kare temel bir yargıyı kökten değiştirir ya da yıllar boyunca inşa edilmiş bir itibarı yerlebir edebilir.

Renk

çocuk dilara

“Fotoğraf sadece fotoğraf makinesiyle yapılmaz. Fotoğrafa daha önce gördüğün bütün resimleri, okuduğun bütün kitapları, dinlediğin bütün müzikleri ve ve sevdiğin bütün insanları da katarsın.” Ansel Adams

Enstantane

enstantane
Koray Akten

Bir saliseden daha kısa bir sürede gerçekleşmiş bir anı hapsedebilir fotoğraf makineleri. Bir görüntü belki de sadece o anda ve o noktada o kadar estetik görünür. O anın öncesinde ve ya sonrasında ne olduğu hakkında bazen hiç bir fikir vermez bize fotoğraf, zaten önemli olan o “an”dır. Ama bazen de  tek bir kare bir hikaye anlatır, çünkü gördüklerimiz bize hayatımızın farklı evrelerinden çağrışımlar yapar.

Estetik

“Fotoğraf çekmek bir önem atfetmektir. Herhalde, hayatta güzelleştirilemeyecek hiçbir şey yoktur.” Susan Sontag

pencere
Koray Akten

Estetik değerlerini  resim sanatından almış olan “fotoğraf”ın bir sanat dalı olup olmadığı tartışma konusu olabilir ama,  “fotoğraf”ın en estetik iletişim aracı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bir müzisyen için çaldığı müzik aleti ne ise, fotoğrafçı için de fotoğraf makinesi aynı anlama gelir.

 Siyah beyaz zaman

Renkli baskının icat edilmesine rağmen, kontrastın oluşturduğu estetiği daha iyi gösterebildiği için kullanılmaya devam edilen siyah beyaz fotoğraflar, renkli fotoğraftan daha romantik ve derin bulunur.

ilkbahar dilara
Dilara Akten

Sadece gri tonları görebildiğimiz bu fotoğraflar, diğer renklerin yerini doldurmayı fotoğrafa bakana bırakır.

siyah beyaz kopru
Koray Akten

“İnsanları renkli olarak fotoğrafladığınızda onların kıyafetlerini fotoğraflamış olursunuz. Fotoğrafı siyah beyaz çektiğinizde ise ruhlarını.”  Ted Grant

kadıkoy
Koray Akten

  Sokak fotoğrafları

sokak
Koray Akten

“Fotoğrafı hareketsiz bir görüntü olarak tanımladığımızda, bu yalnızca onun temsil ettiği biçimlerin hareket etmediği anlamına gelmez: onların fotoğraftan çıkmadığı, ayrılmadığı anlamına gelir: aynı kelebekler gibi uyuşturulmuş ve yere mıhlanmıştır bu biçimler.”  Roland Barthes

koray foto
Koray Akten

Başkalarının hayatı

india
Koray Akten

Bakma eyleminin temelinde merak duygusu yatar. Merak ise öğrenmenin en güçlü motivasyonudur. Bilmediğimiz coğrafyalarda neler olduğunu görmemizi sağlayan  fotoğraflar, birbirinden binlerce kilometre uzaklıkta yaşayan farklı kültürler arasında empati oluşturabilir.

Huzur

bot
Koray Akten

Fotoğraf çekmek bir hobiden ziyade kendini ifade etme biçimi, hatta bazıları için bir var olma şeklidir.

Yanı başımızdaki güzellik

“Fotoğraf hiçbir şey değil, beni asıl ilgilendiren şey hayatın kendisi.” Hanri Cartier-Bresson

yanı başındaki güzellik
Dilara Akten

Fotoğraf nasıl ki fotoğrafçıyı anlatır, fotoğrafı nasıl yorumladığı da fotoğrafa bakanı.

İkonik fotoğraflar

“Fotoğrafın sonsuza dek kopyaladığı şey aslında yalnız bir kez olmuştur. Var oluş açısından asla yinelenemeyecek olanı, mekanik olarak yineler fotoğraf.” Rolan Barthes

cheAlberto Korda, “Heroic Guerrilla Fighter” 1960


Che Guevara’nın 1960 yılında bir cenaze töreni sırasında çekilen bu fotoğrafı belki de devrim ve özgürlük ideallerini bir yüzde yansıtabilmiş en iyi görüntüdür. Beresi, dağınık saçları ve bakışlarının mükemmel bir orantıyla yakalandığı bu kare Che’nin en ikonik ve en güzel görüntüsüdür. Bu görüntü ayrıca Dünya’da en çok kullanılan tişört, poster ve dövme motividir.

Alberto Korda gazetesine cenaze haberiyle beraber bu fotoğrafı değil aynı cenazede çektiği Fidel Castro fotoğrafını göndermiş, bu fotoğrafı ise evinde duvara asmıştı. Yıllar sonra Korda’yı evinde ziyaret eden İtalyan yayıncı Gingiacomo Feltrinelli, Korda’da bu fotoğrafın iki kopyasını almış ve 1967’de Che’nin ölümünden sonra bu resimden milyonlarca poster basmıştı.

Belge fotoğraflar

“Fotoğraf ahlaki zekayı ortaya çıkaramaz. Ancak toplumdaki hakim görüşlerde uygun bir duygusal ve davranışsal ortam mevcutsa, halkın duygusal tepkilerin ortaya koymasını sağlayarak bir gedik açabilir.” Susan Sontag, 1977

Lange-MigrantMother02Dorothea Lange, Migrant Mother 1936

Herhangi bir olayın fotoğrafı varsa gerçeklik kazanır, yoksa hafızada kalmaz. Gerçekten de gazete okuyucularının sadece %12’si önsayfada resimsiz çıkan bir haberi okur.

Çarpıcı bir fotoğrafı yoksa bazı felaketlerin yaşanmakta olduğunu idrak etmemekte direnir bazen “dünyanın geri kalanı”. Güney Afrikalı haber fotoğrafçısı Kevin Carter’a 1994 Pulitzer Ödülü’nü getiren “Akbaba ve Çocuk” (Starving Child and Vulture) fotoğrafını görmeden Sudan’da açlık olduğunun, Nick Ut’un, 1972’de çektiği napalm bombasından kaçan çocukları görmeden de Vietnam savaşının acımasızlığının farkedilmemesi gibi.

Dorothea Lange’nın “Migrant Mother” (Göçmen Anne) ismini verdiği fotoğraf, her ne kadar poz verdirtilerek çekilmişse de tarihin en iyi belge fotoğraflarından sayılır. 1930’lu yıllarda Amerika’da “Büyük Bunalım” olarak anılan kuraklık ve yoksulluğu belgelemek için çekilmiş bu fotoğraf, gazetede basıldıktan hemen sonra bölgeye yardım gönderilemesini sağlamış ve bir çok insanın açlıktan ölmesini engellemiştir.

Kirli ve eski elbiseleryle tipik bir işci kadını olan 32 yaşındaki, yedi çocuklu bezelye işçisi Florence Owens Thompson’ın istemsizce çenesine götürdüğü sağ eli, yorgun vücudu, kırışıklarla dolu yüzü, çaresizlik ve mecburiyetin çok net okunabildiği ümitsiz, yorgun ve dalgın bakışları, kucağında uyuyan bebeği ve utandıkları için fotoğrafçıya bakmayıp annelerine sığınmış iki çocuğuyla oluşturduğu bu kompozisyon, zamanın Amerikalılar’ının görmek istediği her duyguyu barındırıyordu içinde: fakirlik, hayatta kalma çabası, sebat, tahammül ve cesaret. Bu fotoğraf, bir gurup insanın çektiği sıkıntıları ismi bilinmeyen sıradan bir kadının yüzünde yansıtan bu fotoğraf ülkenin kalanının orada ne olduğunu anlamasına ve bir ulusun ortak hareket etmesine sebep olmuştur. “Meryem Ana ve İsa” tablosuyla da benzerlikler taşıyan bu poz sonradan bir ikon figür haline dönüştü.

Geçmiş zaman olur ki…

“Şu an içinde yaşadığımız zaman dilimi, nostaljik bir devirdir; fotoğraflar da etkin bir rol oynayarak nostaljiyi beslerler. Fotoğraf ağıtlı bir sanattır, bir bakıma alacakaranlık sanatı.” Susan Sontag

gamle bilder

Fotoğraf makinesinin ilk yıllarında fotoğraf mutlu anları hatırlamak için değil, insanların nasıl göründüğü ve statülerini belgelemek için çekilirdi. Fotoğrafın doğallığından ziyade ciddiliği önemliydi. Objektife gülümsemek çok sonraları oluştu.

İnsanların kıyafeti, oturuş şekli, dekor olarak kullanılan objeler ve aksesuarlar zamanın özelliklerini anlatığı için, bugün siyah beyaz fotoğraf devrinden kalan tüm fotoğraflar birer “belge fotoğraf” olarak kullanılır.

Fotoğraf makinesi icat edilmeseydi

“Fotoğraf makineleri dünyayı kopyalamaya, insanın ortaya koyduğu manzara, baş döndürücü bir hızla değişmeye yüz tuttuğu bir dönemde başlamıştır. Sayısı bilinemeyecek kadar çok miktardaki biyolojik ve toplumsal hayat formu, kısa bir zaman dilimi içerisinde tahribe uğrayıp yok olurken, kaybolmakta olan şeylerin kaydını tutan bir cihazın belirmesidir söz konusu olan.” Susan Sontag

bos kare fotograf

Yunanca’da anlamı “ışık ile yazı yazmak” olan fotoğraf, yaşadığımız “iletişim çağı”nda arkasında güzel bir iz bırakmak  ve varlığını çağlar boyu muhafaza etmek isteyen insanoğlunun en çok kullandığı sanat ürünüdür. Sadece 176 yıllık bir geçmişi olduğunu düşünürsek bu kadar hızlı gelişmesi oldukça şaşırtıcıdır. Fotoğraf sanatı, bunca yıldır ne resim sanatıyla olan kıyaslamalara boyun eğmiş ne de video sanatının popülerliğine yenilmiştir.

Bugün artık her sanat eseri fotoğrafı çekilirse daha çok insana ulaşabiliyor. Zaten tüm sanatçılar eserlerini fotoğrafı çekilmesi arzusuyla ortaya çıkartıyor. Çünkü sanat eserlerini ölümsüz kılan aslında fotoğraf makineleri.

Fotoğraflar toplumları bile değiştirebilir. Fotoğrafta eğer bir felaket anlatılıyorsa insanların alacağı ilk mesaj “bu benim de başıma gelebilir”dir. Bir çok insan bir trafik kazasında arabanın ön camından çıkarak hayatını kaybetmiş insan fotoğraflarını gördükten sonra arabalarda emniyet kemeri takmaya başlamıştır.

Fotoğrafını çekmezsek kimseyi yaşadığımız tecrübeye inandıramayız artık. O yüzden fotoğraf makinesı almadan kimse seyahate ya da tatile çıkmaz günümüzde.  Tabii bu arada “sosyal medya” fotoğrafsız nasıl bir mecra olurdu, hayal bile edilemez.


Fotoğraflar: Koray Akten ve Dilara Akten


Deniz Alan Held
1974 Ankara doğumlu ama 2 yaşından beri Istanbullu. Çocukluk ve gençliği cimnastik ve dans çalışmalarıyla geçti. 2000 yılından beri yoga yapıyor. 2002 yılında evlenip yurtdışına yerleşti ama bir ayağı hep Istanbul'da oldu. Çocuklardan sonra, Norveç'te hayalindeki işin eğitimini alma fırsatı geçti eline. Trondheim Üniversitesi'nde Medya Bilimi ve Görsel Kültür dalında lisans ve yüksek lisans okudu. İki yıl Zürih, 10 yıl Trondheim'da yaşadıktan sonra 2014 yazında eşinin memleketi Almanya'ya yerleşti. Şİmdi iki oğlu ve eşi ile sakin bir hayat sürmekte, ve Türkiye'nin Gezi Gençleri'nce yönetileceği çağdaş bir ülke olduğu hayalini kurmakta. // ENGLISH: Born in Ankara in 1974, moved to Istanbul at age 2. Spent lots of time with gymnastic and contemporary dance at early ages. since 2000 practices rather yoga. Married to a German in 2002 and move to Zurich. Later lived 10 years in Norway/Trondheim and eventually settled down in Germany. Studied Media Science in Trondheim and finished master degree in 2012. Has two sons. Looking forward to the days that Turkey is eventually led democratically by the Gezi youth.