El Kaide’yle beraber Terör ve İslam kelimelerini bir araya getirip Ortadoğu’yu “özgürleştirenler”, şimdi daha korkunç bir silaha mı sahipler?
Hedefine eleştirilmeden saldırabilmek için önce mağdur, sonra da süper güç rolünü oynayan küresel güçlerin aslında ne tür oyunlar çevirdiklerinden oyun oynanırken değil, oyun bittikten ve üzerinden zaman geçtikten sonra haberdar oluruz. Elbette haberdar olma nedenimiz de karşıt süper güçlerin algı yönetimidir aslında. Michael Moore’un 2004 yapımı “Fahrenheit 9 / 11” adlı belgeselinde o dönemin Amerika Birleşik Devletleri başkanı George W. Bush ile El Kaide lideri Usame Bin Ladin’in gizli ilişkilerine değinmesi, bu konuda verilebilecek en etkili örneklerden biri.
Amerikan yönetimi, 11 Eylül saldırılarından 2 gün sonra tüm ticari uçuşlar durdurulmasına karşın içlerinde Bin Ladin ailesinin 20 ferdinin de bulunduğu toplam 142 Suudi’nin ülkeden gitmesine, başka bir deyimle kaçmasına yardımcı oldu. Yapbozun en etkili parçası ise İngiliz Daily News gazetesinde çıkan bir haberdi. Bu habere göre George W. Bush, 1978 yılında Usame Bin Ladin’in ağabeyi Selim Bin Ladin ile Arbusto isimli bir enerji ve petrol şirketi kurmuştu. Bu da gösteriyor ki Bush’la Bin Ladin ailesinin uzun yıllara dayanan bir bağı vardı.
Aradan geçen zamanla birlikte El Kaide denen terör örgütünün aslında İslam karşıtı bir hava yaratmak, Afganistan ve Irak gibi petrol ve yeraltı kaynakları bakımından zengin bölgeleri kolayca kontrol altına alabilmek gibi nedenlerle yaratılmış bir örgüt olduğu kanısı kuvvetlendi. Ancak Usame Bin Ladin’in yakalanışı ve öldürülüşü, bu kanıyı savuşturmak için başarıyla kullanıldı.
Ebu Bekir el – Bağdadi tarafından kurulan Irak – Şam İslam Devleti ya da namı diğer IŞİD sert ve acımasız yöntemleri ve El Kaide’ye düşmanlığıyla bilinse de, aslında 2004 yılında fazlaca tanınmazken El Kaide’ye bağlılığını bildirmiş bir örgüttü. Örgüt, yaptığı hamlelerle El Kaide’yle sorunlar yaşamaya başladı ve bu sorunlar 2013’te ciddi şekilde büyüdü. El Kaide 2014 yılının Şubat ayında IŞİD’le tüm bağlarını kestiğini açıkladı. İşte bu tarihten sonra IŞİD hızlı şekilde adını dünyaya duyurmaya başladı. Ebu Bekir el – Bağdadi, 29 Haziran 2014’te halifeliğini ilan etti. Örgüt etkin olduğu Irak ve Suriye’deki petrol zengini bölgeleri kontrol altına alınca dünyanın en zengin terör örgütü oluverdi. Çok geçmeden Afrika’nın canına okuyan Boko Haram terör örgütü IŞİD’e bağlılık yemini etti.
IŞİD, 11 Eylül saldırısı gibi büyük çaplı bir saldırı düzenlememiş olsa da sertliği ve acımasızlığıyla belki de terör örgütleri arasında gelmiş geçmiş en çok korkulanı oldu. İlk başta sadece videoya kaydedilen infazlar dikkat çekti. Ardından da bu infazlardaki görüntü kalitesi ve görsel efektler merak konusu oldu ve IŞİD’in infaz videolarında çeşitli uzmanlardan faydalandığı ortaya çıktı. Peki ama neden? İlk neden insanlar üzerindeki etkiyi ve korkuyu arttırmak. İnfaz videolarının bu konuda ne kadar başarılı oldukları aşikar. İkinci ve daha önemli neden ise bilgisayar başında online oyunlarda insan öldürerek büyüyen gençlerin ilgisini kazanmak. IŞİD’in özellikle Avrupa ülkelerindeki şiddet yanlısı gençleri kendine çekmeyi başardığı su götürmez bir gerçek. Örgüt içersinde 600 – 700 civarı Türk olduğu da düşünülüyor.
Bugün için IŞİD’in sert İslam uygulayıcısı bir terör örgütü olduğu söylenebilir. Ama unutulmamalı ki benzer şeyler 11 Eylül saldırısı akabinde El Kaide için de söylenmişti ve gerçekler sonradan ortaya çıkmaya başlamıştı. Bugün yapılabilecek tespit IŞİD’in bir terör örgütü olduğu. Kimin hesabına çalıştığı ve hangi ideolojilere hizmet ettiğiyse oyun sona erdikten sonra belli olacak.