New York denildiğinde hepimizin bir değil, birçok fikri vardır. Filmlerde, dizilerde ve müzik kliplerinde görsel olarak, kitaplardaysa hayalimiz elverdiğince hafızalarımıza kazınmıştır.
Özgürlük Anıtı dendiğinde rengini, Wall Street dendiğindeyse finans merkezi olan bu yerin takım elbiseli insanlarını gözümüzün önüne getiririz. Yani sokaklarına, binalarına, insan davranışlarına kadar bildiğimiz bir kent. Peki, o zaman New York bilgilerinizi gözden geçirmeye ne dersiniz? Buyurun hep beraber New York’a gidelim…
New York, ABD’nin kuzeydoğusunda bulunan New York Eyaleti’nin en büyük kentidir. Eyaletle isminin karışmaması için New York Kenti (City) adı verilmiştir. New York, ABD’nin en kalabalık kenti ve aynı zamanda moda, kültür-sanat, teknoloji, medya, finans, ticaret merkezidir. Dünyanın en fazla dil çeşitliliği olan bu kentte yüzlerce dil ve lehçe konuşulur. Doğal bir liman üzerine kurulmuş olan New York beş bölgeden oluşur: Manhattan, Brooklyn, Bronx, Queens, Staten Island. New York’un en popüler bölgesi Manhattan’dır. Ancak son yıllarda Brooklyn’deki Williamsburg kafeleri, müzik, kitap ve vintage dükkânlarıyla ilgi çekici bir yer olmuştur. Manhattan “birçok tepeden oluşan ada” anlamına gelmektedir. Burası gökdelenleriyle hava koridoru oluşturacak, güneşi engelleyecek ve kendinizi kafanızı yukarı çevirdiğinizde minicik hissedeceğiniz bir yer. Ama iyi haber şu: alışıyorsunuz! Manhattan üç ana bölümden oluşuyor: Downtown, Midtown ve uptown. Burada kaybolmak mümkün değil. Izgara planına sahip olan Manhattan’da şehri uzunlamasına bölen caddeler doğudan batıya, enlemesine olan sokaklarsa güneyden kuzeye doğru artıyor. Bu düzgün plana uymayan tek caddeyse kenti çaprazlamasına kesen Broadway.
New York’ta ulaşım
New York dünyanın en eski metro (subway) sistemine sahip ve metro ağı her tarafı sarmış durumda. Gideceğiniz yer bulunduğunuz metro istasyonundaki numaradan yüksekse yukarı, azsa aşağı doğru gidersiniz. Biraz karışık gibi görünebilir ama kesinlikle değil. Dikkat edilmesi gerekense metrodayken yapılan bir anonsla yolun tamir çalışmasından dolayı kapalı olabileceği ve bu yüzden değişebileceği. Metro, otobüs ya da taksiyle merkezi bir yere gelip yürüyebilirsiniz ama bu yürüyüş düşündüğünüzden daha uzun ve yorucu olabilir.
New York’un plansızlığa tahammülü yoktur!
Kentte o kadar görülmesi gereken yer var ki… Müzeler içerisinde Doğa Tarihi, Metropolitan, Modern Sanat, Guggenheim ve Whitney ilk tercih edilecekler arasında olmalı; Frick Collection, Forbes ve Neue Galerie muhakkak gezilmeli; Central Park, Bryant Park ve Madison Square Park’ta mola verilmelidir. Madison Square Park’ın yanındaki Flatiron Binası gerçekten çok ilginç, bu binaya kesinlikle bakmalısınız. Yine ilginç bir başka bina da art deco tarzı Chrysler Binası. Kenti yukarıdan görmek için Empire State Binası gözlemevi ya da Rockefeller Center’daki Top of the Rock ziyaret edilebilir. The Strand, Barnes and Nobles en bildik kitapçılar ayrıca New York Halk Kütüphanesi ve Morgan Kütüphanesi ve Müzesi kitapseverler için bulunmaz yerler. Times Meydanı’ndaki reklam panoları rengârenk; burası gündüz ve gece gezilebilir. Bu meydandaki Broadway şovları dünyaca ünlü. Yıllarca gösterilerine devam etmesiyle meşhur olan bu şovlar her gün dolup taşıyor. Sanatseverler için bir başka alternatif de ‘Off Broadway’ gösterileri. Ayrıca Lincoln Center, Carnegie Hall, Metropolitan Opera ya da Radio City Music Hall’deki bir sanat gecesi de New York anılarınızdaki yerlerini alacak eşsizliktedir. Tüm gösteri biletlerinizi gişelerden alabilirsiniz ama bilet bulamama gibi bir sorunla karşılaşmamak için internetten önceden almakta her zaman yarar var.
New York’ta kısa bir tur
Manhattan Adası’nın güneyi Finansal Bölge adıyla biliniyor. Buranın en meşhur caddesi Wall Street. Bu cadde borsa sayesinde küresel finans sisteminin doruk noktasıdır. Buraya gelenlerin uğramadan geçmediği yerlerden biri de 11 Eylül 2001’de kaçırılan iki uçağın New York’un ikonik binaları İkiz Kuleler’e 20 dakika aralıklarla çarpmasıyla ölen binlerce insanın anısına açılmış olan 9/11 Müzesi. Yine burada New York limanı var; batıda Hudson Nehri, doğudaysa Doğu Nehri. Limandaki feribot turlarına katılıp Liberty Adası’ndaki sağ elinde meşale, sol elindeyse 1776 tarihli Bağımsızlık Bildirgesi’nin yazılı olduğu hitabeyi tutan Özgürlük Heykeli’ni, Ellis Adası’ndaki Amerika’ya gelen ilk göçmenlerin kayıt yeri olan bu adadaki Göçmen Müzesi’ni görmelisiniz. 1883’te Doğu Nehri üzerinden Brooklyn ve New York’u birbirine bağlayan ilk köprü, yirmi yıl boyunca dünyanın en uzun asma köprüsü olan Brooklyn Köprüsü de burada. Bu gotik köprü araba yolu olduğu gibi yayalara da açık ve Finansal Bölge’nin devasa binalarına topluca bakabileceğiniz bir yer.
SoHo ve Tribeca’da galeriler, sanatçı stüdyoları, şık restoranlar, lüks konutlarla seçkin bir mesken alanı bulabilirsiniz. Yine kentte ilgi çekici yerler arasında China Town ve Little Italy vardır. China Town’da modern görüntüye kavuşmuş, hatta mağazaya dönüştürülmüş tapınaklar görebilirsiniz. Little Italy ise kırmızı, yeşil ve beyaz renklerle süslenmiş dekorasyonlarıyla turistleri dükkânlara çekmeye çalışmaktadır. Village bölgesi geç saatlere kadar devam eden gece hayatı, her köşe başındaki restoranları, bar ve kafeleriyle ilgi odağıdır. Sanatçı ve entelektüellerin merkez yeridir. John Coltrane, Bob Dylan, Jimmy Hendrix kariyerlerinin ilk adımlarını burada atmışlardır. Yine Chelsea’de birçok sanat galerisi gezebilirsiniz. Ayrıca meşhur Chelsea Otel de buradadır. 1884’te inşa edilen bina 1903’te otele dönüştürülmüştür. Eugene O’Neill, Arthur Miller ve Tennessee Williams burada yaşamışlar, Dylan Thomas ise New York ziyaretinde bu otelde kalmıştır. Beat kuşağının en önemli yazarı Jack Kerouac, 1951 yılında Yolda adlı eserinin taslağını burada yazmıştır. Bob Dylan’sa birçok şarkısını bu otelde yazdığı gibi Sara adlı şarkısında Chelsea Otel’de kaldığından söz etmiştir.
Kentin orta yerinde çok büyük bir alanı kaplayan Central Park, koşanların, piknik yapanların, top oynayanların ya da sadece kentin hızından uzaklaşıp rahat bir nefes almak isteyen insanların sığınağı gibidir. Bu parkın batı tarafındaki Strawberry Field belki de en önemli yeridir. Burada, 1980 yılında evinin (Dakota Apartmanı) önünde öldürülen ünlü sanatçı John Lennon’ın anısına karısı Yoko Ono tarafından yaptırılan ve üzerinde “Imagine” yazan yuvarlak bir mozaik bulunmaktadır. Eğer burayı ziyaret ettiğinizde şanslıysanız Lennon’ın parçalarını çalan gitaristi de görebilir ve dinleyebilirsiniz.
Manhattan’ın kuzeyindeki Harlem bölgesi Afro-Amerikan kültürünün şekillendiği yerdir. Eski yıllarda suç oranının çok yüksek olduğu bu bölge günümüzde kötü ününden kurtulma yolundadır. Özellikle pazar günleri düzenlenen Gospel korolarını izlemek harika bir deneyimdir.
New York’ta Alışveriş yapmadan dönmek olmaz
Alışveriş için New York alternatifleri çok fazla olan bir kent. Her bölgede, her kese ve stile uygun alışveriş imkânı var, yeter ki zamanınız olsun! T.J. Maxx, Century 21, Macy’s, Lord & Taylor, Blommingdale’s, Saks Fifth Avenue; Anthropologie, Uniqlo ve Urban Outfitters; Madison, Park ve Lexington caddelerindeki Fransız butikleri, özel tasarım dükkânlarıyla Beşinci Cadde’deki mağazalara bakabilirsiniz. Eğer vintage tarzı giyiniyorsanız Chelsea, SoHo, Village’de birçok dükkân bulabilirsiniz.
New York’ta aç kalmazsınız
New York’ta çeşitli dünya mutfaklarını bulabilirsiniz. Türk, Yunan, Hint, Çin, Thai, İspanyol, Meksika, İtalyan, Fransız, Afrika, Ortadoğu mutfakları en bilinenleri. Yemeği geçiştirmek isteyenler için de alternatifler var: 5. Cadde’deki Simit Sarayı’nda simit-krem peynir, çay (istersiniz çorba, börek, sandviç ve salata da yiyebilirsiniz), bagel, dilim pizza, köşe başlarındaki seyyar satıcılardan helal etli sandviç ve pilav üstü tavuk ya da et, falafel, pretzel, hotdog. Ayrıca Pret A Manger ya da Hale and Hearty Soups gibi çorba içip salata yiyeceğiniz yerler de bulabilirsiniz. New York halkı da sağlıklı ürünler satan marketlere rağbet ediyorlar. Bunlardan en bilinen sağlıklı yiyecekler satan marketler Trader Joe’s ve Whole Foods. Ama yolda giderken karşılaştığınız meyve-sebze satıcılarından da bir şeyler alabilirsiniz.
New York, dolu dolu yaşayacağınız ve her gidişinizde biraz daha ayrıntılı gezebileceğiniz, sizi hiçbir zaman hüsrana uğratmayan bir yer.
Bu seferki New York seyahatime damga vuran sözse şu: “New York’ta olmayan dünyanın başka hiçbir yerinde olmaz.”
Bu oldukça iddialı cümle için siz ne dersiniz?