Müzik dünyasının en çok bilinen festivallerinden olan Woodstock, bundan tam 46 yıl önce 15 Ağustos 1969 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde başladı.
Bu yazımda Woodstock Festivalini konu almamın sebebi Woodstock’u diğer tüm müzik festivallerinden ayıran özelliğidir. Woodstock’u anlayabilmemiz için öncelikle Woodstock’a giden süreci hatırlamamızda fayda olacaktır:
1960’larda dünya, Kapitalist Batı ve Komünist Doğu Bloğu olarak birbirinden kesin çizgilerle ayrılmış ve her iki blokta ideolojilerinden taviz vermemek adına kendi toplumlarını doğrudan veya dolaylı olarak baskı altına almıştı. Ancak 1960’larda ABD’de İkinci Dünya Savaşı’nın vahşetini dinleyerek büyüyen genç bir kuşak yetişmişti. Onlar kendilerine dayatılan sistemi reddediyorlardı. Onlara göre dünya sadece insanlara ait değildi, hayvanların ve bitkilerin de bu dünyada var olma hakları vardı.
1 Mayıs 1960 tarihinde Berkeley öğrencilerinin Amerikan Karşıtı Faaliyetleri İzleme Komitesi’ne ( HUAC) karşı başlattıkları küçük çaplı eylem 68 Kuşağı adı verilen gençlik hareketinin başlangıcı oldu. 1963’de ABD Başkanı John Fitzgerald Kennedy şaibeli bir suikast sonucu öldürülüyor, yerine gelen Başkan Lyndon B. Johnson’ın ilk icraatı ise Vietnam’a asker göndermek oluyordu. Başkan Johnson’un Vietnam’a asker göndermesi, gençlik hareketinin ABD geneline yayılmasına sebep oldu. Artık Amerika’da sokaklar durulmuyor, asker toplama merkezleri gençler tarafından işgal ediliyor, askere çağrı belgeleri yakılıyordu. Ülke genelinde gençlerin sivil itaatsizliği, toplumun tüm kademelerinde etkisini gösteriyordu. 1950’lerin şık giyinen, kiliseye giden, geleneklerine bağlı Amerikalı imajı, 1960’lı yılların gençleri için bir anlam ifade etmiyordu. Mevcut düzene ve sisteme başkaldıran gençler, kendilerine özgü yeni bir alt kültür geliştirmişlerdi. Artık onlar için önemli olan barış, sınırları olmayan bir dünya, komün yaşam ve müzikti.
Savaşa karşı Woodstock
Tam da bu yıllarda üniversiteden ayrılan Michael Lang ve arkadaşlarının organize ettiği Woodstock Müzik Festivali hippiler için bir dönüm noktası oldu. Michael Lang organizasyona en fazla 60-70 bin civarında kişinin katılmasını beklerken, sayıları 1 milyona yaklaşan hippi gençliği Woodstock Festivali’ne giden yolları kaplamıştı ve bunlardan ancak 500 bin kişisi Woodstock alanına ulaşabildi.
3 gün süren ve aralarında Santana, Joan Baez, Janis Joplin, The Who, Jimi Hendrix gibi birçok önemli ismin yer aldığı Woodstock Müzik Festivali batının yücelttiği değerlere tam bir başkaldırıya dönüştü. Özellikle Jimi Hendrix’in festivalin son günü gitarıyla çaldığı Amerikan Ulusal Marşı Woodstock‘a damgasını vurdu. Jimi Hendrix gitarıyla Amerikan Ulusal Marşını çalmaya başladığında festival alanındakiler önce pek bir şey anlayamadı. Jimi Hendrix Amerikan Ulusal Marşındaki notaları uzatıyor, bazı bölümlerde gitarından uğultu sesleri geliyor bir ara normale dönüp sonra tekrar gitarıyla adeta bomba sesleri çıkartıyordu. Evet Jimi Hendrix bunların hepsini bilinçli yapıyordu. Amerika’nın Vietnam Savaşında attığı bombaları ve savaşın korkunçluğunu tüm Amerika’ya Amerika Birleşik Devletleri’nin kendi ulusal marşıyla yüzüne vuruyordu.
1969 yılının Woodstock’u, kapitalizmin yücelttiği bireysel özgürlüklerin aslında aldatmacadan ibaret olduğunun farkına varan yüz binlerce gencin buluştuğu üç günlük müzik devrimiydi. Bu üç günlük müzik devrimi Hippilik akımının kültürel ve sanatsal açıdan tüm dünyayı etkisi altına almasında mihenk taşı oldu.
Michael Lang öncülüğünde 1994 ve 1999 yıllarında da Woodstock Festivalleri yapıldı ancak hiçbiri 1969 yılındaki Woodstock Festivali’nin yarattığı etkiyi yaratmadı.