Hz. Adem ile Hz. Havva ile başlayan bir aşk masalıdır tüm ömrümüz. Serüvenimiz ise başladığı gibi devam eden bölümlerden ibaret, sonu tahmin edilemeyen senaryolardan oluşmaktadır.
Adem ile Havva’nın cennetten çıkarılması ile başlayan sebepler; sonrasında insanlığı tamamlayan üç temel şeye dayanmaktaydı.
Emir ile cennetten çıkarılmış olan atalarımızın en önemli testi ise nefsleriydi.
Tüm insanlık, aşkı bulmak için nefsi ile baş başa karar vermek ile sınanmaya devam edecekti.
Adem ile Havva, her dine göre kabul gören bu sınavdan dolayı cezalandırılmak için dünyaya düşmüş ve günahkar olarak kabul edilmişlerdi.
Cennetten dünyaya düşerken üç şey çıkarma hakları varmış ki; tüm insanlık için en güzel duygular ve bunları ifade edebilmenin anahtarı olan kelimeleri seçerek bize kader yolumuzu açmışlardı.
Adem ile Havva nihai olarak üç şey seçmişlerdi cennetten çıkarmak için. Birincisi kelimeler, ikincisi aşk, üçüncüsü annelik duygusu.
Kelimeleri Adem yanına almıştı, annelik duygusunu taşımak Havva’ya kalmıştı.
Aşk ise tek kişi ile taşınacak bir yük değilmiş, yarı yarıya paylaşıp kalpleriyle taşıdığı yükü yeryüzüne indirmişlerdi.
Kelimeleri sahiplenen Adem, bir kısmını gelirken yitirmiş, bir kısmını ise unutmuş.
Aşk ise yolculuk sırasında saf hali ile kalmamış ki yolculuk uzun ve zorlayıcı sınavlarla doluymuş.
Tek başına çoğul olan Ademler ve Havvalar ise aşk ile bir olup bilinmedikleri aydınlığı çıkarmak yolunda tekil sayılmışlardı.
Havva’nın sahiplendiği ‘annelik duygusu’ ise ilk hali ile onun bedeninde aşk ile can bulmuştu.
Aşk ise şekillerden şekillere, öznelerden öznelere değişse de aynı kalan duygu, yitirmişliklerin verdiği o özlem yaşları ile ıslatmıştı yüreklerimizi.
Aşk ile uzmanca konuşmak için hangi alanda ihtisas sahibi olmak gerektiği konusunda benimse hiç fikrim yok.
Uzmanlık alınmış olması için bu alanda başarılı bir ilişki yürütmek yeterli mi bilmemekle birlikte, umutsuz bir unvan gibi geliyor mu size de?
Bugünlerde ikili ilişkiler hakkına düşünüp birkaç kanıya varmak için hayaller kurmak istiyorum.
Geçenlerde hormonsal olayların içine girmiş olabilirim ki bir hastanenin yeni doğan bölümüne giderek aşkın ham meyvelerini seyrederken buldum kendimi.
O anda kendime ihtiyaç duyacak kadar kaybolabileceğim bir aşkın özlemi içinde kalbimin sesini duydum.
O ses, görevi itibari ile rutin içinde çalışmaya devam ederken, ben hızını rutininden çıkarmak için gönül sesimi açtım.
Neden Mi?
Ne yapıyorsan yap, Aşk ile yap!
Kadının, erkek için ideal modelinin tıpkı geyşalık gibi hayal edildiğini düşünün.
Bu tablo; tabiatı gereği olsa ki kendinden önce düşündüğü, aşık olunan erkeği memnun edebilmek için mutlu etmemin türlü türlü yollarını arayan kadını çiziyor.
Arjantin Tango dansının uyumu gibi yönlendirilmekten hoşlanan kadın kadar, tutkuyu elden bırakmayacak aşık erkeği ve her saniyesinde gözleri kapalı halde rüya aleminde kaybolacak aşkı betimliyorum.
“Kadınlar ne ister? Erkekler ne anlar?” sorusu kulağımıza tanıdık gelmiştir, değil mi?
Bu ünlü sorumuz Antik Yunan zamanından itibaren sorulmasına rağmen, türlü türlü kaosların içinde olması ise zevkli bir eğlencedir.
Adem’in yolda yitirdiği kelimelerden olsa gerek ki cevabı hissedilse de tanımlayabilecek tamamlayan kelimeler bulunamamıştır.
Her kadının mantıkları zorlayan bir yapısı olduğunu ve bu sebeple düşüncelerini hislerine katarak artan yüce aşkı ile sarhoş olduğu sabahlara uyanacağı günleri çağırıyorum hayallerimde.
Aşkın içinde kendini bulabilmek için değerini an an hatırlatan uğraşlar ile dolu yıllanmış bir ömürden bahsediyorum.
Akrep ile yelkovan gibi birlikte uyumlu fakat o rutin içinde kaybolmayıp her kavuştuğunda zamanı yerinden oynatabilecek kadar aşk içinde olan kadın ve erkek ikilisinin dansını izleyerek aşka erişebileceğimize inanarak yola ve kadere devam etmeli…
Ne yapıyorsak yapalım ki Aşk ile Yapalım diyorum…
Kadın, betimlemelerin yetersiz geldiği yüce aşkın içinde kaybolmak için arayan erkeğinin yarımı…
Kadın, erkeğin ilk zaferi ve ilk yenilgisi…
Kadın, erkeğin ilk can buluşu ve cana erişi…
Kadın, aşkın ta kendisi, ilk ve son hamlesi…
Son resme kadar olabilecek en saf portresi…
Aşk ile yorumlayan erkeğin ise en muhteşem hikayesi…
Adem’in tereddüte düşmeden bu masala girmesinin asıl sebebi, aşkın şanlı melodisini Havva annemizden dinlemesinden kaynaklanıyor ki aşkını şanı ile anlatanda Havva’nın ta kendisi değil mi?