Gün bugün olsun. Kendinizin objektif bir gözlemleyicisi olarak, tüm ilişkilerinizdeki bencil ve sencil tavırlarınızı gözden geçirin. Fark edin ve bizcil ilişkiler için, biz olmak için, bir olmak için bir adım atın. Nasıl mı? Birlik müziğini isteyin ve Dansa başlayın!
Özeliz, Tekiz, Biriciğiz.
Sevgiliye, evlada, anne ve babaya, dosta, ideolojilere, mesleğe, pişmanlığa, egomuza ve hatta ölüme adanmış, harcanmış hayatlar yaşıyoruz. O kadar özel ve kendimize özgüyüz ki. Dünyada yaşayan hiçbir insanda bizim parmak izimizin, göz irisimizin ve ses tonumuzun tıpatıp aynısından yok ve hiç olmadı.
Aynı anne ve babadan olan kardeşlerin bile DNA dizilişleri aynı değil. DNA’larının fiziksel görünüşü ifade eden bölümü aynı olan tek yumurta ikizlerinin de parmak izleri, göz irisleri, ses tonları, yüz tipleri, avuç içi haritaları, auraları birbirinden farklı. Astrolojik burcumuz, yükselen burç etkisi ve doğduğumuz anda gezegen dizilişlerinin etkisiyle astroloji biliminden karakterimize ve deneyimlerimize yansıyan etkiler de bizim tek ve özel olmamızı sağlıyor.
Ayrıca Kryon’un söylediği gibi (Lee Carroll’ın “Kryon, DNA’nın On İki Tabakası”kitabını okumanızı tavsiye ederim) DNA’mızın %96’lık kısmını kaplayan, pozitif bilimin henüz keşfedemediği ve dağınık dizilişi yüzünden anlamlandıramayıp çöp DNA dediği bölümünde kayıtlı hayat amaçlarımız, karmik derslerimiz, ışığımızla yazılmış gerçek ve aslında tek olan adımız, geçmişimiz, bugünümüz ve potansiyel geleceğimiz de hep bize özel.
Sizce bu kadar kendine özgü ve özel olan hayatlarımızı bir başkasına ya da başka bir şeye adama, kendimizi hiçe sayma ya da bir başkasının hayatını bize adamasına izin verme lüksüne sahip miyiz?
Bütünün parçasıyız, Bir’iz
Biz bu kadar kendimize özgü, özel ve bireysel olmamızın yanı sıra, bir o kadar da bütüne ait ve toplumsal varlıklarız. Düşüncelerimizin ve davranışlarımızın etkisi suya atılan bir taş misali önce kendi merkezimizi, çevremizi ve büyüyerek, diğer bütün insanların düşünceleri, davranışları ve niyetleriyle birleşerek tüm dünyayı etkiliyor.
Bencillik ve sencilik çelişkisinden, Bir’lik müziği eşliğinde bizcillik dansına…
Gerek karmamız gereği doğuştan itibaren birlikte olduğumuz insanlar, gerekse yine karmamız gereği dünyaya gelmeden önce yaptığımız kontratın zamanı geldiğinde, hayatın akışı içinde karşımıza çıkan ve yaşamımıza dahil olan insanlarla ilişkilerimizin hepsi bir dans aslında. Herkesin figürleri, dans etme stili kendine özgü. Aynı müziği duyduğumuz ve uyumlu hareket ettiğimizde güzel bir dans gösterisi çıkıyor ortaya.
Fakat aynı müziği duyamazsak ortak bir ritim anlayışına sahip olamayacağımız için birbirimizin ayağına basıyoruz. Canımız yanıyor, can yakıyoruz. Uyumsuzluktan rahatsız oluyoruz, karşımızdakine öfkeleniyoruz. Ve izlenesi bir dans gösterisinden çok, öfke biriktiren, öfke hissettiren, hatta öfkeye teşvik eden günümüzün modası smack-down gösterisine benziyor dansımız. Bir taraf dansı terk etmek zorunda kalınca, şaşırıyoruz, olana bitene bir anlam veremiyoruz.
İlişkilerimizde bir türlü ritmi tutturamayıp, ilişkimizi, hem kendimizin, hem partnerimizin, hem de izleyenlerin haz duyacağı bir dans gösterisine dönüştüremememizin en önemli sebebi, aynı müziği duymamızı engelleyen sencilik ve bencillik çelişkisidir.
Bencil insan, ilişkilerinde ben merkezli olmaya alışmış, dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğüne inanır bir edayla davranan, diğer insanları kullanarak egosuna yer açan insandır. O kurban değildir, ama kurbanları vardır. Hırsla büyüttüğü hedeflerine ulaşmak için asla engel tanımaz. Her meselede önceliği kendisidir.
Almak istediklerini önce kendi sonuna kadar verir bazen, bağımlılık meyli olan sencileri çeken ideal bir davranıştır bu. Gençleri uyuşturucuya alıştırmak için önce bedava uyuşturucu verip, bağımlı yapan ve sonra iliğini kurutan uyuşturucu satıcılarına benzer. Deyim yerindeyse kaz gelecek yerden tavuğu esirgemez.
Sencil insan ise varlığını, duygularını, düşünce yoğunluğunu başkalarını mutlu etmeye adamış, kendi içinde bütünlüğü sağlayamamış, sürekli bir suçluluk duygusuyla yaşayan, aynı zamanda hep başkalarının kurbanı olduğunu düşünerek başkalarını suçlayan, çelişkili, karmaşık, bağımlı bir karakter yapısıdır.
Hem başkalarının, hem kendinin kurbanıdır. Eğer… ise, eğer… olursa, eğer… onaylarsa gibi bir çok koşullu cümlenin içinden çıkabilirse eğer, hayatının yönünü belirleyebilir. Dünyaya başkalarını mutlu etmek için gelmiştir adeta. Kendisini asla önemsemez ve hep erteler. Sürekli özür diler ve tetikte, gergin, suçlu bir hayat yaşar. Anlayacağınız vicdan heeeeeep azaptadır.
Zıt kutuplar birbirini çeker kuramı yine tecelli eder ve ilişkilerde senciler ve benciller birbirini bulur.
Önce her şey yolundadır. Bencil (alan) razı, Sencil (veren) razıdır. Dans henüz başlamıştır. Kalplerinin ritimleri dans müzikleridir ve ikisi de aynı müziği duyduğu için uyumlu dans ederler. Gel zaman git zaman, ritimleri artık normal seyrine döndüğü için, bencillik ve sencilik müzikleri duyulur hale gelir.
Eyvah! Müzikler farklı, ritm farklı, dolayısıyla dans farklı. Ayaklara basılmaya başlanır.
Öğrenilecek dersler vardır her iki taraf için de. Bu karmaşanın içindeki hediye fark edilip, bencillik ve sencillikten bizcilliğe birlikte terfi edilebilirse mutlu, doyumlu, huzurlu bir ilişki yakalanabilir. Zor, emek ve özveri isteyen bir yoldur bu. Çünkü bencillik ve sencilik tohumları bize çocukluğumuzdan mirastır. Aşırı koruyucu, ego şişiren ve ya bağımlılığa alıştıran, değersizlik hissi yaşatan anne babaların çocuklarının karakterine nakış gibi işlediği hatıralardır.
Bir insan tüm ilişkilerinde bencil ve ya tüm ilişkilerinde sencil değildir.
Örneğin; annesine- babasına bencil bir tavır sergileyen kişi, eşine karşı bir o kadar sencil olabilir. Kişiler öğrenilecek derslere göre tavır çekerler. Bizcillik dengesi geliştirememiş aynı insan, farkında olmadan sencillik meyli olan arkadaşına karşı bencil davranarak onun sınırlarını zorlar, bencillik meyli olan arkadaşını kaybetmemek için de sencil davranarak hayatta tutunmaya, var olmaya, ilişkileri sürdürmeye çalışır.
Sencillik ve bencillik birbirinden çok farklı kavramlar gibi algılansa da insanın özüne ihanetinin sonucu olmaları gibi bir ortak noktaları vardır. Çözüm; Sürekli almaya meyilli bencil yanlarımız doğrunun bir ucundan, hep vermeye meyilli sencil yanlarımız da diğer ucundan yola çıkarak, önce sıfır noktasında buluşacaklar, eşitlenecekler, bencillikler ve sencillikler birlik duygusunda eriyecek. Ondan sonra özgür ve bizcil insan kendine yukarıya dikey bir birlik yolu oluşturacak. Başkalarının haklarını çiğnemeden, “Hep bana, Rabbena” anlayışından uzak. Fakat “ Dertler benim, çile benim, mutluluk senin olsun” şeklinde bir sencillik melankolisi oluşturmadan, herkesin mutluluğunu hedefleyen bizcillik cennetinde, birlik müziğiyle dans edecek.
Ben çoğunlukla bencil öğretmenlerim eşliğinde sencillik dansı yapmaya çalışarak, ayağıma, yüreğime basıla basıla, bizcillik dansını öğrendim ve özüme ihanetten vazgeçtim. Eski alışkanlıklar kolay terk edilmiyor. Sencillik veya nadir de olsa bencillik meylimi fark ettiğim anda “Başlasın birlik müziği” diyorum ve bizcillik dansıma başlıyorum.
Gün bugün olsun. Kendinizin objektif bir gözlemleyicisi olarak, tüm ilişkilerinizdeki bencil ve sencil tavırlarınızı gözden geçirin. Fark edin ve bizcil ilişkiler için, biz olmak için, bir olmak için bir adım atın. Nasıl mı?
Birlik müziğini isteyin ve Dansa başlayın!