“Eskiler daha güzel yaşıyormuş; Eski tadı yok artık denizin; Ne güzel giyiniyorlarmış eskiden; Yemeklerin eski doğallığı kalmadı…” Hepimiz bunun gibi cümleler kuruyoruz elbet. Seviyoruz nostaljiyi. İşte o vintage denilen nostaljik kültürü yeni nesil artık işe çeviriyor. Bu girişimcilerden biri olan Çağla Pınar Tunçel ile konuştum. İşte Y kuşağının nostaljisi ve vintageinyou hikayesi…
Nesillere Genel Bir Bakış
Önce kısa bir açıklama… İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesinin ardından geçen barış süreci içerisinde, yani 1960-1980 arası doğmuş olan kişilere X kuşağı adı veriliyor. 1980-90 arasında doğmuş ve internetle tanışmış olan nesle Y kuşağı; 1990 sonrası dijital dünyanın ortasına doğmuş olan nesle işe Z kuşağı adı veriliyor. Sadece ABD’de bugün, X kuşağının 41 milyon, Y kuşağının 71 milyon, Z kuşağının ise 23 milyon üyesi bulunuyor.
“Bana faydası nedir?
X kuşağının en önemli özelliği, o güne kadar kendini en yüksek oranda eğitmiş olan kuşak olması. Bunun yanı sıra bir başka özellikleri de o güne kadar en çok boşanma oranına sahip nesil olmaları… Bu nedenle kendi ayakları üzerinde durma eğilimini oldukça fazla geliştirmiş olan bu neslin kendine sorduğu genel soru: “Bana faydası nedir?” Refah dönemlerine denk geldikleri için rahatça üreyen X kuşağının miras bıraktığı neslin ismi ise “Y Kuşağı.”
İnternetle birlikte bilgiye erişimleri ve X kuşağı etkisiyle farkındalıkları hat safhada olan Y kuşağı, geleneksel reklam ve satış tekniklerine karşı yüksek direnç geliştirmesiyle öne çıkıyor. Büyük bir kesimi tek ebeveynle büyümüş ve anne-baba ayrılığı yaşamış olan bu televizyon ve bilgisayar kuşağı, teknolojiye olan eğilimlerinin yanı sıra aile birliğine olan inanç eksiklikleri ve büyük çoğunlukla annesi veya babası tarafından imzalanmış kredi kartlarıyla tüketimi en yüksek düzeyde gerçekleştiren nesil olma özelliğini koruyor. Hakkında en az bilgiye sahip olunan kuşak ise Z Kuşağı. Gerçek dünyadan daha çok dijital dünya ile muhatap olan bu neslin büyük çoğunluğunun bilgisayar, robotics ve uzay teknolojisi üzerine çalışacağı öngörülüyor. (William J. Schroer; Generations X,Y,Z)
Y Kuşağı ve Girişimcilik
Ashridge Business School Y Kuşağı alışkanlıkları üzerine bir araştırma yapıyor. Farklı kesim, cinsiyet ve sosyo-kültürel kesimden gelen Y kuşağı bireylerine profesyonel hayat ve finansal planları hakkında en çok ne istediklerini soruyor. Verilere göre bu kuşağın 3 adet temel isteği bulunuyor. Liste başında Ev Sahibi Olmak geliyor. İkinci sırada ise Kendi İşlerini Kurmak yer alıyor. Üçüncü sırayı, Çok Yönlülük tutarken, son sırada ise ailelerinden gelen Nostalji Özlemi konsepti bulunuyor.
Çağla Pınar Tunçel, bu özellikleri bünyesinde harmanlamış bir Y kuşağı üyesi. Vintageinyou.com adlın bir nostalji sitesi var ve bu siteden satış yaparak aynı zamanda para kazanıyor. Evi de olduğuna göre 3’te 3 yapmış bulunuyor. Aynı zamanda yüksek lisanstan arkadaşım olan Çağla’yla kısa bir söyleşi gerçekleştiriyoruz. İlk sorum, “Nereden geliyor bu nostalji sevdası?” oluyor. Bakın nasıl açıklıyor. “Çocukluğumdan beri vintage kıyafetler giyiyorum, benim için yaşayamadığım dönemlerin bir zaman makinesi gibi içine girmek demek vintage giymek. Müstakil bir evimiz vardı iki katlı, kilerde annemin platformlarını giyerek plak dinlediğim zamanları hatırlıyorum hep, belli ki o zamanlar bununla ilgili bir iş yapmayı kafaya koymuşum.”
Fikir ve Eylem
Bizim memlekette herkesin bir fikri var ancak bizde eyleme geçirme konusu biraz zayıf… Girişimci insana takdirim sonsuzdur. Ne yönde olursa olsun… “Nasıl başladı bu vintage satış fikri?” diye devam ediyorum sorularıma. “Çevremde alışverişzedeler çok, bazen onlara ben size almayın demiyorum hobi olarak yine alın diyorum!” diye başlıyor anlatmaya. “Vintage ve ikinci el ürünleri giyinerek kıyafetlere ikinci kere değer biçmiş onları ölümsüzleştirmiş oluyorsunuz. Beğendiğiniz ürünleri uygun fiyata alıp bir yandan gardırobunuzu çeşitlendirin, instagram’dan nerden istiyorsanız paylaşın, zamanı geldiğinde isterseniz satın, yatırım gibi yani. Kadınlar için farklı farklı giyinmek önemli bir kere. Giydikleri ürünü bir kişinin daha üstünde görmek istemiyorlar, ‘yaa bunu giyip facebook’ta paylaşmıştım’ diyorlar. İşte sırf bu yüzden bile vintage ve ikinci el giyinmek sizin için özgün ve ayrıcalıklı olmak demek.”
İnsanın Kendini Anlatması Zor… Bazen
Birden konuya daldığımı anlıyorum ve “Bilmeyenler için bize biraz kendinden ve fikrinden bahseder misin?” diye hafifçe geri dönüyorum. “Oğlak burcuyum. Ne zaman burç yorumlarımı okusam aşk ve sağlıktan önce iş mevzusunu görüyordum. Benzer şekilde hayatımda iş, aşk ve sağlıktan önce geliyor. Öyle olmasa keşke ama çok hırslı bir yapım var ve benim için ‘Yapılamaz’ işler nedense başlı başına mücadeleye girme nedeni” diye nokta atış bir özetle anlatmaya başlıyor. “Medya ateşi sardı bir kere bacayı, yedi seneyi aşkın süredir çalışmadığım, görmediğim departman kalmadı sanırım. Bir şekilde kopamıyorum. Bu aralar en çok kendi girişimim olan vintageinyou.com ve YouTube projeleri ile meşgulum. Birbirinden farklı gibi gözükse de birbirini bütünleyen işler aslında.
İşimin ne olduğunu açıklamak biraz güç, tam bir menajerlik değil ama temel olarak YouTuber’larla markaların bir araya gelmesi için uğraşıyorum denebilir. Çok keyifle yapıyorum. Mesela Aslı İnandık. Onun YouTube kanalını açmasına vesile oldum ve çok yakın dost olduk. Onun kanalından Yalan Dünya macerasına, TV reklamı ve son olarak sinema filmine olan yolculuğu, benim için YouTube’un başlangıç için ne kadar doğru bir mecra olduğunun kanıtı. Yine Bantmag ekibinin güçlü kalemlerinin oyunculuğa dönüştüğü hali ilk YouTube’da gördük. YouTube, yeni medya dediğimiz soyut kavramın somutlaşmış hali.”
“Hala Televizyonun Etkisi Altındayız”
Çağla Pınar Tunçel’deki çok yönlülük beni dinlerken bile yoruyor bazen. Şaka bir yana medyanın her alanıyla bu kadar içli dışlı olan birine, “Bizim kuşağımız hakkında ne düşünüyorsun?” diye sormamak olmaz. “Hala televizyonun büyük etkisi altındayız ama YouTube’un özel formatları ve mobil telefonlar medya tüketim anlayışımızı oldukça değiştirdi” diyor ve devam ediyor. “Tüm TV kanalları, sosyal medya hatta diğer video platformları bile bu video işinden çok etkilendi. Düşünsenize Med Cezir dizisi yayınlandığı anda YouTube kanalına da yükleniyor. Dizilerin çoğunu TV tüketimi yoğun olmayan ülkelerde kendi dillerine çevirip online servis ediyoruz. Bu hız, bu dilediğin yerde tüketme alışkanlıkları hayatımızı çok değiştirdi.”
İşte Başka Sahnede Başka
Dedim ya çok yönlülüğü beni bile yoruyor bazen diye. Çağla Pınar Tunçel’i iş hayatında görmek insana güven ve heyecan veriyor elbette. Çağla’nın bir de sahnede şarkı söylerken hali var. İnsan aynı, işini yürekten yapması aynı ancak mecralar bambaşka. “Müzik benim hayatımın olmazsa olmazı, evde pek söylemiyorum, arkadaş toplantıları, doğum günleri ‘çık şarkı söyle’ dendiğinde bir heyecan sarıyor. Bende sahne dışı fobisi var” diyor ve tatlı bir gülümsemeyle anlatmaya devam ediyor. “Neyse o bilmiyorum. Gözlerimi kapatıp, sahnede, o atmosferde canlanan bir biblo gibiyim. Kendi şarkılarımı söylemekten büyük zevk alıyorum ama işlerin profesyonelleştiği alanın, plak şirketleri vb katı kuralları olan müzik sektörünün daimi bir parçası olmak korkutuyor sanırım. Mart sonunda ilk şarkımı yayınlamayı amaçlıyordum, belki de bu sebeplerden biraz beklemek zorunda kaldı. Müzik benim için istediğim zaman yapabileceğim bir tutku olmalı. Her konunun aksine bu konuda zorlamalara gelemiyorum.”
Bir başka yalnız ama başarılı daha
Magazin tarafına girmeden olmaz. Neticede inkar etsek de seviyoruz insanların özel hayatıyla ilgili bir şeyler öğrenmeyi. Bekar olduğunu biliyorum. Yani takip ettiğimden değil de yakınımda olduğundan. İşin espirisi bir yana, “Hem çocuk hem de kariyer yapmak yalan mı?” diye soruyorum Çağla’ya. “Kariyer uğruna ‘evde kaldım’ evet. Ama o hırslı, kariyer uğruna herkesi stilettosunun altında ezen plaza kadınlarından değilim çok şükür. Yönettiğim ekipler genelde gençlerden oluşuyor ve medyadaki genel tavrın aksine onların heveslerini kırmayı istemiyorum.
Genel bir yönetici tavrı var, biz ezildik onların da burnu sürtsün. Bunun için tüm ekibin içinde altında çalışanı rezil eden insanlar var. Hayretle izliyorum. Ben asla kötü davranmam sadece onlarla gerçekleri paylaşıyorum. Yani bir iş yetişmeyecekse yalan söylemeyin ama baştan yetişmeyeceğinin sinyalini verin, birlikte çözelim diyorum mesela. Her türlü mücadeleme birebir ortak oluyorlar. Ama girişim tecrübesini baştan sona yaşamaları için bana verildiği gibi inisiyatif veriyorum. Mesela hiç tecrübesiz birini röportaja gönderme gibi. Genelde iplerin bende olduğunu hissediyorlar ama yargılamayacağımı bildikleri için özgüvenlerini kaybetmiyorlar.”
Köpeğim ne yedi?
Daha da özeline giriyorum çünkü bir başka acayip girişimi daha oldu konuyu oraya getirmeye çalışıyorum. Bir yandan da Çağla Pınar Tunçel’e kendini anlattırmak Y kuşağı, Y kuşağının özgüveni, betimlemeleri ve hayata bakış açısı hakkında çok fazla fikir veriyor insana. “Bir köpeğim var” diye kuruyor ilk cümlesini. “Nisan ayının beşinde tam bir seneyi doldurdu birlikteliğimiz. E-5’e bırakılmış yavruyken. Ne zalim insanlar var. Neyse ki gibi kendini evsiz köpekleri sahiplendirmeye adamış insanlardan birine denk geldi. Pofu, benim kızım artık. Annem bana zamanında ‘Allah sana senin gibi bir kız verir inşallah’ diye kendince beddua etmişti. Aynı şekilde Pofu benim kadar şımarık ve inatçı. Çocukken çok mızmızdım ve ilgi çekmek için yapmayacağım saçmalık yoktu. Köpekler de sahiplerine benziyor işte. Devamlı eşya kaçırıyor ve hatta onları parçalıyor. İnstagram’da bir ara ‘whatmydogatetoday’ yani, ‘Köpeğim bugün ne yedi?’ diye bir sayfa açmıştım. O canım çantalar, gözlükler, ayakkabılar hep parçalandı. Neyse konuyu değiştirebilir miyiz?”
Yarından ne haber?
“Her güzel şeyin bir sonu var” diyerek tatlı sohbeti biraz daha genele çekiyorum. “İleride seni nerelerde göreceğiz?” diye soruyorum. Tabii soruyu cevaplamadan önce çoğu girişimci Y kuşağı üyesi gibi yaptığı işleri anlatarak başlıyor ve öyle bitiriyor Çağla. “Her yaptığım projede bu bir e-ticaret sitesi bile olabilir medyanın bir parçası olmayı amaçlıyorum. Spikerlik, gazetecilik, sosyal medyacı, dijitalci ne derseniz deyin, çünkü bazen insanlara kendi işimi anlatmakta zorlanıyorum, her daim bir medya emekçisi olacağım kesin!” Bazı insanlar hiçbir şey yapmazlar ama ünvanları vardır.
Ben bunları “Kartvizit’li İşsiz” derim. Ne yaptıkları işi severler, ne orijinal bir şeyler üretirler. Sabah gelir, akşam giderler işte. Bir de yaptığı şeye aşık olan, hırsından her fırsata korkusuzca girişen ve bu yüzden tek eksiği kartvizit üzerinden yazan ünvanı bulamamak olan insanlar vardır. Çağla Pınar Tunçel de bu ikinci kategorideki insanlardan biri… “Keşke memleketimizde daha az toplayıcı daha çok avcı olsaydı” diyorum bazen. Kimliğimizle vakit kaybedeceğimize yaptıklarımızla vaktimizi değerlendirirdik. Böylece çok konuşan değil de çok yapan bir ülke olurduk. Kim bilir? Belki de gerçekten dünya devleri arasında olurduk o zaman.
Eski zamanlar daha güzeldi be? Eski insanlar unvanlarına daha az, işlerine daha çok bağlıydılar sanki… Al benden de bir nostalji özlemi size. Geçmişi unutmayın, şimdiyi doyasıya yaşayın, geleceğe de takılıp kalmayın. Hayat bir tane, güzel yaşayın. Hoşçakalın…
Fotoğraflar: Muhsin Akgün