Sevginin dili aynıdır: Her şey sevgidendir diyebilsek

Sevgiyle başladığımız, sürdürdüğümüz her iletişim, paylaşım sevginin yücelttiği kadar büyük olmaz mı? Nereye giderseniz gidin sevginin dili hep aynıdır.

Her şey sevgidendir diyebilsek

“Ben gizli bir hazine idim, bilinmeyi sevdim”

Anlaşmak için çoğu zaman sevgiyle yaklaşırsanız size uzanan ellerin geri çevrilmediğine tanık olursunuz. Çözümlerin gizlendiği yegane büyülü bir ırmak gibidir. Size doğru akmasını istediğiniz sevgi pınarından sizin ona yaklaşımınız ölçüsünde yararlanırsınız. Karşılıklıdır. Paylaşıldıkça çoğalan, çoğaldıkça artan bir mutluluk gölü. Yalnız bir sevgi gördünüz mü? Ben üzerine kurulu bir sevgi görülmüş müdür? Sevgi bencil değildir, yalnızlık benliğinde sevgiyi barındırmaz. Onun doğası tabiata açılmak, insan doğasına girmektir. Hoşgörü ile dost olmak ve beraber yürümektir.

İlahi sevgi dedikleri “Ben gizli bir hazine idim, bilinmeyi sevdim” sözleriyle kainatın yaratılışının ana sebebi sevgi değil midir? Hatta kainattaki tüm devinimlerin bu ilahi sevgiyle oluştuğu ve dünyanın atardamarlarında sevginin dolaştığını söyleyebilir miyiz? O halde sevgi hayatımızın hem temeli hem de amacıdır. Sevgi olmadan yaşamak mümkün değildir. Bir anlam aramaksa, inancın temelinde sevgi belirir. Neden düşündünüz mü, anne rahmine düştüğünde cenin, ilk oluştuğu organı kalbidir… Ve insanoğlu ruhunu teslim ettiğinde son işlevini kaybeden organı ise beynidir. Kalbimizle doğup, beynimizle ölüyoruz.


Mitolojide sevginin önemi

imageMitolojide geçen tanrılar, kahramanlar ve betimlemeleriyle insanlık tarihine dair bir takım ipuçları vermez mi bize? Nefretin, gururun, kıskançlığın yansımaları ile sevgi ve adaletin parıltısı karakterlerin yüzlerine, yaşamlarına işlemez mi? Tıpkı günümüzde de olduğu gibi güzelliğin ölçüsü iyilikten, iyiliğin özüyse sevgiden oluşmaz mı?

Zeus’un insan ırklarını nasıl ayırdığını görelim. Dünyada bütün ölümsüzler arasında sevgiyi, barışı, düzeni sağlamak için öncelikli olarak insanlara dürüst olmayı öğretmiştir Zeus. Ölümsüz tanrılara ve ölümlülere saygı duymayanları cezalandırmış; saygı gösterenleriyse sevip, koruyarak onlara, dertsiz ve rahat bir yaşam sunmuştur.

İlk ölümlüler kuşağı olan Altın ırk, gönülleri de işleri de saftı. Korku, keder ve ağır işleri olmadı. Bu nedenle saygı ve minnettarlık içinde sevgiyle yaşadılar, huzurla öldüler.

İkinci ölümlüler kuşağı ise Gümüş ırktı. Yaşamları mutsuz ve kısaydı. Altın ırktan daha az erdemli olan bu ırk, ruhu çocuk kaldı, olgunlaşamadı. Nezaket ve hoşgörülü davranmayı öğrenemedi ve ölümsüz tanrılara hiç hürmet etmediler. Zeus bu duruma kızarak iklimi sonsuz bahardan, dört mevsime dönüştürdü. Gümüş ırk, havadan yeterince korunamayınca ilk evleri inşa etti. Hayatları adeta zorlaşmıştı. Toprağı ekmek, hayvanlarla uğraşmak için daha çok çaba göstermeleri gerekiyordu. Dünyadaki yaşamları fazla sürmedi.


Üçüncü ölümlüler kuşağı silahları ve aletleri tunçtan olduğu için Zeus’un Bronz ırkı olarak bilinmektedir. Bu kuşak ise kaba güçleri olan acımasız birer varlıktır. Tanrılar içinde en çok savaş tanrısı Ares’i sevdiler. Bu yüzden kaya kadar sert kalpliydiler. Güçlü olmalarına rağmen genç öldüler. Sonsuz şiddet ve savaş yüzünden yerin katbekat altına, karanlığa gömüldüler ve hiçbir zaman iyi olarak anılmadılar.

Bundan sonraki Dördüncü ırk, Kahraman ırktır. Bu insanlar Gümüş ya da Bronz ırktan daha soylu ve erdemliydiler. Troya’da ve diğer başka savaşlarda öldüler. Zeus, hayatta kalanları kutsanmış adalara yerleştirdi.

imageSonuncu, yani Beşinci ırk ise, bizim kuşağımız olan Demir ırktır. Dünyanın her tarafında insanlık tarihindeki en kötü suçların işlendiği kuşaktır. Adaletin ve inancın azaldığı; ihanetin, şiddetin ve açgözlülüğün hüküm sürdüğü bir kuşaktır. Yoksulluğu görerek zenginliğiyle gösteriş yapanların, dünya nimetini paylaşmayanların kuşağıdır.

Homeros’tan önce (MÖ. 8. yüzyıl sonlarında) yaşamış olan Hesiodos’a göre, teknoloji ilerledikçe insani değerler azalıp, bozulmaktadır.

Bu nedenle, en onurlu ve en mutlu ırk Zeus’un son derece basit yaşam süren ilk ölümlüleriydi.


Sevgi neden yazılır ve neden önemlidir, anlatabiliyor muyum?

Keşke, keşke öyle bir dünya olsaydı da,
Her şey sevgidendir diyebilseydik…

Bütün insanlar deli doğar bazıları öyle kalır


Aylin İçsel
İnsanın en büyük pratiği kendi hayatıdır, derler. Deneyimlerimizden çıktığımız yolculuğumuzda her durakta ve her yolda hayatın anlamına dair edindiğimiz her doktrin muazzam mucizelerle dolu biz insanlara münhasırdır. Benimse en büyük meramım, derin bir insan sevgisi ve anlayışı, bütün insanlara duyulan kardeşlik ruhu; insanların mutabakat içinde olmaları, dünyayı daha iyi algılayıp, daha yaşanılır bir yer olmaya muktedir, düşüncelerin özgür, barışın ve insanlığın hüküm sürdüğü, çocukların mutlu yaşadığı bir dünya inancı ve de hayalidir. Yazmaksa, olup bitenler karşısında herkesin sesi olmak, kıyılardan geçip, sokağın en işlek caddelerinden dokunmaktır hayata... Yaşamın kendisine karışmak ve keşfetmek tutkusudur. Varoluşun en derin sebebidir yazmak...