Modernizm ile ortaya çıkan yamalı kimlikler

Modernizm ile birlikte toplumda daha önce var olan “biz duygusu” önemini yitirmiş ve yerini “ben duygusuna” bırakmıştır. Artık her şey “ben” üzerinden açıklanmaktadır. Modernizm ile birlikte kimliklerimiz, “ortak” yamalı bir bohça görünümünü almıştır.

modernizm yamalı kimlikler kapitalizm kutuplaşma

Modernizm, 17’inci yüzyıl aydınlanma düşüncesi ile ortaya çıkmış demokrasi ve hümanizm söylemli bir düşünce sistemi olarak kendini gösterir. Modernizm’in doğasında hoşgörülü olmak ve ötekini kendi hâline bırakmak gibi hümanist söylemler yer almamaktadır. Ancak diğer yandan onun doğasında asimile etmek, dışlamak, yok etmek gibi nitelikler de vardır. Buna örnek olarak ise Avrupalı sömürgecilerin sömürülerini haklı çıkarmak için o bölgeyi adam ettiklerini, geliştirdiklerini söylemeleri; bunu da “Beyaz adamın yükümlülüğü” olarak açıklamaları gösterilebilir. Bir başka örnek ise, ABD’yi kuranların Kızılderilileri yok sayarak batıya ilerlemeleridir ki bunu da “Beyaz adamın omzuna yüklenen görev olarak” isimlendirirler.

Modernizm, “ben – öteki” üzerinden kimliklerimizi ortaya çıkarmıştır. Kimlikler, insanların birbiriyle kaynaşmasını, bütünleşmesini sağlayan bir nitelik taşır. Kimliklerimizi belirleyense aidiyet duygumuzdur. Aidiyet duygusu; bireyin kendisini ötekilerden nasıl ayırt ettiğini bize gösterir. Bireysel kimlikler; çok yönlü olup, zaman veya mekânda önem dereceleri değişmektedir. Kolektif kimlikler ise bireysel kimliklere göre daha kapsayıcıdır. Burada bireysel seçimlerin ve tercihlerin bir önemi yoktur, daha çok kolektif bağın niteliği önemlidir.


Kimliklerin ortaya çıkışı “ben – ötekini” oluşturmuştur. Ötekinin varlığı ‘ben’i belirleyen bir unsur olmuştur. Bu bağlamda iki tür ötekilik ortaya çıkmıştır. Bunlar; iç ve dış ötekiliktir. İç ötekilik: Toplumsal yapıda bedensel ve zihinsel olarak dışlanmış tehdit unsuru olarak görülen bir grupla ilgilidir. Dış ötekilik ise; belirli bir mekânda bireyin kendisi için uzak olarak gördüğü haklar olmuştur.


Modernizm’in kitle imha silahları: Borçlandırma ve Açlık

Modernizm ile birlikte toplumda daha önce var olan biz duygusu önemini yitirmiş ve yerini ben duygusuna bırakmıştır. Artık her şey “ben” üzerinden açıklanmaktadır. Modernizm ile birlikte kimliklerimiz, “ortak” yamalı bir bohça görünümünü almıştır. Parçalanmışlık, bölünmüşlük, farklılık ve çeşitlilik yücelten değerler olurken; kimliklerimiz de bu farklılıktan hareketle istenildiği zaman değiştirilebilen bir hâl almıştır.

Bununla birlikte günümüzde modernizm, kimlikleri değiştirme noktasında kitle imha silahları yaratmıştır. Bunlar; borçlandırma ve açlıktır. Borçlandırma ve açlık üçüncü dünya ülkeleri için çıkışı olmayan ölümcül bir lâbirente dönüşmüştür. Bunu kim yarattı? Kim hareket halinde tutuyor? Kimler astronomik faydalar sağlıyor? Sorgulamamız gereken sorular olmuştur.


Bugün dünyanın yeniden feodalleşmesi olarak nitelendirebileceğimiz bir süreci yaşamaktayız. Bu feodalleşme, ulus ötesi şirketler görünümünü alarak bir nevi kapitalist derebeylikleri oluşturmuştur. Bu kapitalist derebeylikler bir gruba dâhil olan bireylerin varlığını belirlemiş. Bunu yaparken de marka tüketimi ve McDonaldlaşma diye adlandırabileceğimiz tüketim alışkanlıklarını kullanmışlardır. Tüm bu süreçlerin sonucunda bireyler artık birbirine benzeyen, yani fabrikada seri üretime tâbi tutulmuş bir makinenin parçası görünümünü almıştır.

Kariyerizm: Kurumsal kölelik