Türkiye, olağanüstü hal dönemine geri mi dönüyor? Normalleşme sona mı erdirildi? Tunceli’de 14 ilçenin özel güvenlik bölgesi ilan edilmesi, İç Güvenlik Yasası’nın tamamen iktidarın inisiyatifine ve tehlike algısının değişkenliğine göre belirlendiğini gözler önüne seriyor.
Tunceli, Türkiye’nin terörden kaynaklı en uzun OHAL (Olağanüstü Hal Bölgesi) koşulları altında yaşamak zorunda kalan ili. 26 Nisan 1979 tarihinde sıkıyönetim kapsamı altında olan Tunceli’de 2002’ye kadar sıkıyönetim ve OHAL koşulları hüküm sürdü. IŞİD ve PKK terörüne karşı, geçtiğimiz Temmuz ayında başlatılan operasyonların, bölge halkının özgürlüklerini de kısıtlamaya başladığını; Tunceli Valiliği’nin kent merkezinde yedi, Ovacık ve Hozat ilçelerinde iki, Çemişgezek, Mazgirt ve Nazimiye ilçelerinde de birer bölge olmak üzere toplam on dört bölgenin özel güvenlik bölgesi ilan ettiği açıklamasında görmekteyiz. Orman yangınlarının, köy boşaltmalarının ve seyahat özgürlüklerinin sınırlandırılacağı dönem, doksanlı yıllara dönüş olarak bölge halkı tarafından algılanmaktadır. Normalleşme sona erdirildi (mi?)
Önce Cudi yandı, derken Akkuyu cehenneme döndü. Adıyaman’a operasyon hazırlığı yapılmaktayken, Suruç’taki canlı bomba saldırısı gerçekleşti. Sonra Lice alevler içinde kaldı, Cudi tekrar yandı ve Kulp!.. Çatışma sürecine, yani doksanlı yılların kabus dolu günlerine dönüşün başladığı, devletin adı konmuş, konmamış olağanüstü hal uygulamaları arasında bir savaş taktiği, güvenlik politikası olarak orman yakmak, ekolojik tahribat yapıldığı gerçeği yok sayılamaz!
Yangınlara müdahale edilmesi bir yana, havalanan helikopterlerden Lice ve Kulp’un ormanlık alanlarına ateş edildiği bölge halkı tarafından söylenmektedir. Askeri hareketlilik ile birlikte, yangınlara müdahale etmemek, yapılan ihbar telefonlarını yanıtsız bırakmak, araziyi ve köyleri kontrol altına almak için yapılan insani olmayan stratejik bir proje olabilir mi?
[quote]”Özel Güvenlik Alanı” kavramı, “Özel Güvenlik Mahkemeleri” gibi AK Parti döneminde dillendirildi ve İç Güvenlik Yasası’nın pratikte bölge farkı gözetilmeksizin nasıl uygulanabileceğini göstermektedir. Türkiye’nin her bölgesi, iktidar güçleri tarafından istenildiğinde Özel Güvenlik Alanı olabilecektir. OHAL’in 1982 Anayasası’nda hangi durumlarda uygulanacağı belirtilmesine rağmen, İç Güvenlik Yasası tamamen iktidarın inisiyatifine ve tehlike algısının değişkenliğine göre belirlenmiştir. [/quote]
OHAL (Olağanüstü Hal) dönemi
1982 Anayasası, genel olarak temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması sistemini, 13’üncü maddesinde düzenlemiştir. “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması” başlığını taşıyan maddeye göre: “Temel hak ve hürriyetler, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, milli egemenliğin, Cumhuriyet’in, milli güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının, genel ahlakın ve genel sağlığın korunması amacı ile ve ayrıca Anayasa’nın ilgili maddelerinde öngörülen özel sebeplerle, Anayasa’nın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlanabilir. Temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel sınırlamalar demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamaz ve öngördükleri amaç dışında kullanılamaz. Bu maddede yer alan genel sınırlama sebepleri, temel hak ve hürriyetlerin tümü için geçerlidir.”
Sınırlandırma beş başlıkta toplanmıştır
1) Sınırlama ancak yasayla yapılabilir.
2) Sınırlama Anayasa’nın sözüne ve ruhuna uygun olmak zorundadır.
3) Sınırlama ancak, Anayasa’nın 13’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen genel sebeplerle ve ayrıca Anayasa’nın ilgili maddelerinde öngörülen özel sebeplerle yapılabilir.
4) Sınırlama, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmak zorundadır.
5) Sınırlamada ölçülülük ilkesine uyulmalıdır.
Öte yandan 1982 Anayasası’nın temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasıyla ilgili olarak çerçeve çizen bir maddesi daha vardır: 15’inci maddede, “Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması” başlığını taşıyan fıkrasına göre: “Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletler arası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasa’da öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir. Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler ile ölüm cezalarının infazı dışında; kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din ve vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.”
Olağanüstü Hal Bölge Valiliği, Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde başlayan ve bu illerde terörle mücadele ederek güvenliği sağlamak amacıyla 19 Temmuz 1987 tarihinde göreve başlayan bölge valiliğinin adıydı. Bu valiliğin kurulmasıyla birlikte bu illerde olağanüstü hal uygulanmaya başlandı. Valilik, 19 Temmuz 1987’de Diyarbakır, Hakkari, Siirt ve Van ilerindeki sıkıyönetimin kaldırılmasıyla birlikte yürürlüğe girdi. İlk olarak 8 ilde uygulanmaya başlandı: Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Hakkari, Mardin, Siirt, Tunceli ve Van. Daha sonra Adıyaman, Bitlis ve Muş da dahil oldu. 1990’da Batman ve Şırnak’ın il olmasıyla bu sayı 13’e yükseltildi. Olağanüstü hal uygulanan iller zamanla değişmekle birlikte 30 Kasım 2002 tarihinde kaldırıldı.
1982 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, normal yönetim ve sıkıyönetimin yanında, olağanüstü hal yönetimini de getirdi. Anayasa’ya göre seferberlik, iç savaş gibi durumlarda sıkıyönetim, silahlı şiddet ve kamu düzeni gibi olaylarda ise olağanüstü hal uygulanması kararlaştırıldı. 27 Ekim 1983 tarihinde çıkarılan “Olağanüstü Hal” kanunu ile Olağanüstü hal durumundaki uygulamalar, sınır ötesi operasyon ve kurumlar arası ilişkiler düzenlendi. Bu kanunla askerin terörle mücadele etmesi yasal zemin kazandı.
İç Güvenlik Kanunu
Yasaya göre Vali, kolluk amir ve memurlarına suç faillerinin bulunması için emir verebilmektedir. Vali, askeri kuruluşlar dışında, mahalli idareler dahil bütün kamu kurum ve kuruluşlarının itfaiye, ambulans, çekici, iş makinesi ve tedbirlerin zorunlu kıldığı diğer araç ve gereçlerinden yararlanabilmekte, personeline görev verebilmektedir. Vali gerektiğinde, emir ve talimatlarını kolluk aracılığıyla uygulayabilmektedir. Bunların yerine getirilmemesi veya geciktirilmesi nedeniyle oluşan zararlar, sorumlu kamu görevlilerinden tazmin edilmektedir. Valinin aldığı kararlara aykırı davrananlar, 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezasına çarptırılacaktır. Polis amirinin yazılı emri ile her türlü gözaltı ve arama yapılabilmektedir.
“Şiddet olaylarının yaygınlaşarak kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasına yol açabilecek toplumsal olaylar” gerekçe gösterilerek, toplu olarak işlenen suçlarda polise 48 saate kadar gözaltına alma yetkisi verildi. Polis, başkalarının can güvenliğini tehlikeye düşürdüğü gerekçesiyle eylemi suç oluşturmasa bile kişileri ‘önleyici gözaltı’ adı altında, olay yerinden uzaklaştırabilmektedir. Polis, molotof, patlayıcı, yanıcı, yakıcı, boğucu, yaralayıcı ve benzeri silahlarla saldıranlara veya teşebbüs edenlere karşı, saldırıyı etkisiz kılacak ölçüde silah kullanabilmektedir. Bu yetkilerin kullanımına ilişkin denetimler kurum amirleri, mülki idare amirleri, Jandarma Genel Komutanlığı ve ilgili bakanlığın teftiş elemanlarınca yılda en az bir defa yapılacak. Bu faaliyetler Başbakanlık Teftiş Kurulu’nca da denetlenebilecek. Polis, Emniyet Genel Müdürü veya İstihbarat Dairesi Başkanı’nın yazılı emriyle, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimi tespit edip dinleyebilmektedir. Yazılı emirle yapılan bu işlem, 48 saat içinde hakimin onayına sunulabilmektedir.
Sonuç
Olağanüstü Hal’in uygulaması tamamen somut yasalara dayanmaktadır; oysa, Özel Güvenlik Alanı tanımı, devletin tehlike algısının değişimi üzerine kuruludur. Tunceli’nin on dört ilçesinde uygulanmasına başlanan güvenlik alanının, yarın ülkenin batısında, İstanbul veya İzmir’de toplumsal muhalefetin yoğunluğuna göre uygulanmayacağını kimse söyleyemez. Olağan şüpheli Dersim kentinin insanları, gerek mezhep farklılığından, gerekse muhalifliğinden dolayı cezalandırılmakta mıdır? Başlatılan bir savaş var! Bu savaş ülkenin egemenlerine, hiçbir yurttaşın özgürlük alanının keyfi kısıtlanmasını, ormanlık alanlarının yakılmasını, elleri arkadan kelepçelenen emekçilere polisin milliyetçi propaganda yapması hakkını vermez!
Yapılan operasyonlardan anlaşılmaktadır ki, ülke Özel Güvenlik Alanı’na alınmıştır!