Türkiye’de restorasyon adı altında yapılan rezillikler saymakla bitmiyor. En son restorasyon felaketimiz ise UNESCO Dünya Miras Listesi’ne aday olan ve dünyanın en önemli kültür varlıklarından biri olarak kabul edilen Antalya’daki Aspendos Antik Tiyatrosu oldu.
Restorasyon rezaletlerimize geçmeden önce restorasyonun ne demek olduğunu kısaca açıklayalım. Restorasyon; eski, tarihi, otantik ve özgünlük değeri olan eserlerin, aslına uygun olarak, asli malzemeden, asli yapım tekniğinden ve özgünlüğünden faydalanarak, mümkün olduğu kadar az müdahale ile koruyarak onarılmasıdır.
Restorasyonun ne demek olduğunu öğrendiğimize göre, ülkemizde yapılan o “muhteşem restorasyonları” nasıl yaptığımıza kısaca bir bakalım…
* * *
2007 yılında restorasyon çalışmalarına başladığımız Bursa’nın İznik ilçesinde yer alan Ayasofya Orhan Camii’nin kubbelerini ve duvarlarını betonla sıvadık bunla da yetinilmeyerek tarihi tuğla duvarların arasına bir de cam kapı monte ediverdik.
* * *
Hazır Bursa’dayken Yenişehir ilçesindeki Sinan Paşa Külliyesi’ni de elden geçirelim dedik, dedik demesine de restorasyon için gelen kamyonlar külliyenin bahçesine giremiyordu, bizde çareler tükenmez tabi, gitti külliyenin 435 yıllık bahçe duvarlarını yıkarak kamyonları içeri aldık.
* * *
Beyoğlu Fındıklı’da, 1591 yılında Süheyl Bey tarafından Mimar Sinan’a inşa ettirilen, sekizgen planlı ve kubbeli güzel bir cami vardı, cami artık eskimişti, restorasyon şarttı. Mimar Sinan, camiyi güzel yapmıştı ama artık Mimar Sinan döneminde değildik, çağımız tüketim çağıydı öyleyse bu camiye de kendi yorumumuzu katmalıydık. Evet öyle de yaptık, caminin ön yüzünü komple camla kapattık, dışarıdan bakarsan AVM, içine girersen cami… Daha ne olsun.
* * *
Sıra Mimar Sinan’ın bilinen son eseri olan Atik Valide Sultan Külliyesindeydi. Külliyenin iç bahçeye bakan revaklarının önünü boydan boya camla kapattık, iç bahçeye kafeterya yaptık. Hatta halk rahatça kafeteryaya girip çıksın diye tarihi külliyeye otomatik kapı bile taktırdık.
* * *
Eskişehir’deki Selçuklu döneminden kalma Seyyid Battal Gazi Külliyesi’ni de restore ettik. Külliyeye ziyarete gelen yabancı turistler kendilerini evlerinde hissetsinler diye, Seyit Battal Gazi Külliyesi’ne bir Amerikan mutfak ve bir de alafranga tuvaletler yaptık.
* * *
Antalya Kaş’ta bulunan ve M.Ö 1. yüzyıldan kalma Antiphellos antik tiyatrosunun zemininin yenilenmesi gerekiyordu, Antiphellos antik tiyatrosunun 28 adet sırası vardı, bu 28 sıranın ilk iki sırasına betonu döküverdik, antik tiyatronun zemini sapasağlam oldu.
* * *
Şile’de Cenevizlilerden kalma Ocaklı Ada Kalesi’ni de restore ettik, o kadar güzel restore ettik ki restorasyondan önce tüm harabeliğine rağmen yine de kale gibi görünen yapıyı, restorasyondan sonra çizgi film karakteri Sünger Bob’a benzettik.
* * *
Kendimizi tutamadık, dünyanın ikinci büyük mozaik sergileme alanı olan yeni Hatay Arkeoloji Müzesi’ndeki mozaikleri de restore etme gafletine düştük. Özellikle İsis Seremoni Mozaiği’ni öyle bir restore ettik ki bu restorasyonumuzla adımızı dünya restorasyon tarihine altın harflerle yazdırdık (!) restorasyondan önce herkesin hayranlıkla baktığı İsis’in mozaik yüzünü, restorasyondan sonra botokslu İsis’e çevirdik.
* * *
En son restorasyon felaketimiz ise UNESCO Dünya Miras Listesi’ne aday olan ve Dünyanın en önemli kültür varlıklarından biri olarak kabul edilen, Antalya’daki Aspendos Antik Tiyatrosu oldu. Aspendos’un oturakları ve merdivenlerinin aslına uygun olarak gri mermer taşlarla yapılması gerekirken, biz “Ey Romalı Marcus Aurelius! Antik tiyatro yapmayı biz sizden öğrenecek değiliz” dedik ve gittik ‘bembeyaz‘ mermerlerle antik tiyatroyu restore ettik. Korkacak bir şey yok canım, bu işten sorumlu Kültür ve Turizm Bakanlığımız açıklama yapmadı mı? 2000 sene sonra yani 4015 yılında bu bembeyaz mermerler asıl renkleri gibi gri renge dönüşecek demedi mi? Hem durun bakalım, olmadı biz o beyaz mermerleri de söker, yerlerine yürüyen merdivenler yaparız.
* * *
Yukarıda yazdıklarım Türkiye’de restorasyon adı altında yapılan rezilliklerin sadece küçük bir kısmı. Buradan IŞİD, Taliban gibi örgütlere de sesleniyorum, antik kentleri, tarihi eserleri yok etmek istiyorsanız, öyle dinamit falan kullanmanıza hiç gerek yok, gelin Türkiye’den bir restorasyon firmasıyla anlaşın, onlar gerekeni yapar!