Günlerdir sabah, öğle, akşam vakti şehit haberleri alıyoruz. Birileri korku ve panik havası yaratmak için elinden geleni yapıyor.
Yoğunlaşmış öfke, korku duygusu insanın sağlıklı düşünmesini engellemenin en kestirme yolu. Daha önce denediler ve başarılı oldular. Şimdi tekrar deniyorlar. Aynı yerlerden aynı şekilde saldırı haberleri geliyor ne ilginçtir bunca teknolojik imkana rağmen.
Bu olanların sorumluları her kimse, eminim ki siyasi görüşü ne olursa olsun, amaçları halkı aynı panik ve öfke duygusuyla sersemletmek. Yine eminim pek çoğumuz şehit verilen bölgeleri ateşe vermek istiyor ve amaçlarına ulaşıyorlar. Tam olarak bizden istenen işte budur.
Türkiye köklü devlet geleneğinin getirdiği güçle, siyasi durumundaki karmaşaya ve demokratik haklar konusundaki zafiyetlerine rağmen, ısmarlama baharlara çiçek açmadı, açtırılamadı. Güzel ülkemiz, yıllardır toprağa düşen gencecik evlatlarına rağmen Kürt’e düşman olmadı ancak gelinen noktada toplumda Hakkari’yi haritadan silebilecek bir öfke havası hakim…
Hükümete ön yargılı bakan yaptığı her işi yanlış ve kötü kabul eden her ölüm için hükümeti suçlarken, hükümetin müritleri, yaptığı her şeyi kutsal görenler ise ölümlerin sebebini hükümete komplo kuran derin cemaat ve yurtdışı bağlantıları olduğunu düşünüyor. Yani aslında bu kadar kan hiçbir tarafa oy kazandırmayacak sadece var olan durumu daha çetrefil hale getirip iç savaşa meydan verecek.
İnsanlar sokaklara iniyor ve ölmeye hazırız diye bağırıyor. Sosyal medyadaki tepki de aynı şekilde. Çözümü daha fazla ölerek bulma yolunda herkes. Daha fazla ölümün olmayacağı bir yol varsa, o da sükuneti muhafaza etmek, isyanımızı kontrolsüz öfkeye dönüştürüp bizi birilerinin istediği noktaya götürmemek.
Çalışma koşulları, özlük hakları, maaşları, siyasilerin oyuncağı haline gelmiş terfi sistemleri, hükümetin paralel yapıyla mücadele adına yaptığı yanlışlar; yaşayan güvenlik güçlerinin onurunu ayaklar altına alıyor. Polisimize ve askerimize ölmeden önce sahip çıkmak, güvenlik güçlerinin çalışma koşullarını siyasi oyuncak haline getirmekten kurtarmak onurlarını ayaklar altına almadan yaşamalarını sağlamak, “şehitler ölmez” diye bağırmaktan çok daha evla ve kalıcı bir çözüm olacaktır. Güvenlik güçleri kendini koruyabilecek donanıma sahip zaten eter ki siyasi erk ellerini güvenlik güçlerinin üstünden çeksin ve sağlam, milli bir hukuk düzeni içinde iç güvenlik yasasını düzenlesin.
Vatanı gerçekten kurtarmak için öncelikle hak ve hukuk kurallarını hakkıyla işletebilecek bir sistem kurulması, eğitimin ve yasaların gerçek anlamda millileştirilmesi, güçlü ülkelerin istihbarat birimlerinin bizi yönlendirmek ve yönetmek için kullandığı psikolojik ve sosyolojik verilerden milli sosyologlarımızın yararlanması; ölmekten daha elzem ve acil çözümler. Şehadet bu toprakların insanı için şereftir ve sivil, asker, polis bu şerefe düşünmeden koşar. Ancak ölmek, kalanların varlığını ve toprak bütünlüğünü devam ettirebilecekse çözümdür.
Bugün bu topraklarda Türkiye Cumhuriyeti varsa Çanakkale’de bedenlerini paramparça bırakmış yüz binlerce şehit sayesindedir. Ancak bugün yüz binlerce şehide rağmen terör sorununu yaşamaya devam ediyorsak, demek ki devletin varlığının devamı için sadece ölmek değil kalıcı ve akıllı milli politikalar üretmek gerekiyor. Şu anda gidip bir yerleri yakmak yıkmak ve ölmek ve öldürmek de varlığımızın devamı ve Türkiye’nin selameti için öncelikli çözüm olmayacaktır.
Ciğerlerimiz dağlanırken göstereceğimiz sağlam duruş, bize kolay zamanlarda rüzgarı arkasına almış yelkenliler gibi hız verecektir.
Unutmayalım! En tehlikeli öfke, haklı olan öfkedir. En kolay manipüle edilebilecek öfke, yine haklı olan öfkedir.