Bazı insanlar diğerlerinin hayal bile edemeyeceği şeyler yapar, ama bunların çoğu sadece isimsiz birer kahraman olarak kalırlar. The Imitation Game (2014) filmi bu kahramalardan biri olan, dijital teknoloji ve yapay zekanın babası İngiliz matematikçi Alan Turing’in kısa hayatından bir kesit sunuyor.
Her dahi gibi Turing’de de olağandışı bir karakter ve hayatı üzerine bazı ilginç rivayetler var: Apple’ın logosunun kendisine ithaf edilmesi gibi.
Tüm dahiler biraz tuhaftır
16 yaşında, Einstein’in izafiyet teorisinin en karmaşık kanunlarından birini kimsenin yardımı olmadan ispat etmeyi başaran Turing’in hayatının dönüm noktalarından birisi, lise yıllarında platonik bir aşkla bağlandığı sınıf arkadaşı Christopher’ın ölümü oldu. Bu olaydan sonra teorik matematik ve hemcinsleri Alan’ın daha çok ilgisini çekmeye başladı, dini inancı yıkıldı ve insan beyninin çalışması da dâhil, tüm dünya fenomenlerinin materiyalistik olduğu inancını benimsedi. Turing, Cambridge Üniversitesi’nden yüksek dereceyle mezun olduktan sonra Amarika’da Princeton Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı ve İkinci Dünya Savaşı başlamasından hemen önce ülkesine döndü.
1912 doğumlu İngiliz matematik profesörü ve kriptograf (şifre çözücü) Alan Mathison Turing, savaş başladığında ise kırılmasının imkânsız olduğu düşünülen Alman şifreleme aygıtı Enigma’yı çözmek için görevlendirilen gruba alındı. Turing aslında ekip çalışmasından hiç hoşlanmıyordu, Almanca bilmiyordu ve ayrıca kibirli ve antipatik olarak tanınıyordu. Tüm bunlara rağmen Winston Churchill’in güvenini kazandı ve ekibin başına getirildi.
Kıyafetlerini pijamalarının üzerine giyerek bisiklet süren, çalınmasın diye kahve fincanını kalorifere zincirleyen, polen alerjisini önlemek için gaz maskesiyle dolaşan, 60 km. uzaklıktaki toplantıya koşarak giden ve kadınlara ilgi duymayan bu ilginç geç adam, 1940’ların sonunda yazdığı makalelerde teorik ve matematiksel temellere dayalı bir ‘sanal makine’den söz ediyor ve ‘her türlü matematiksel hesabın bu sanal makineyle yapılabileceğini’ öne sürüyordu. Yaşamının son yıllarında biyoloji ile de ilgilenmeye başlayan Turing, gelişim biyolojisi alanındaki en önemli matematiksel modellerden biri olan reaksiyon-difüzyon modeli de formüle etmiştir.
Sık sık uzun koşulara çıkan Turing’in hakkındaki bir diger ilginc ayrıntı ise koştuğu en iyi derecenin (2 saat 46 dakika 3 saniye) 1948 Londra Olimpiyatı maraton birincisinin derecesinden sadece 11 saniye daha az olmasıdır.
En zor karar
Alman Hükümeti, savaş sırasındaki haberleşmesinde şifreli mesajlar kullanmaktaydı ve bu şifreleri Enigma adı verilen bir makine ile oluşturuyordu. Turing ve arkadaşları bu şifreli radyo sinyallerini çözerek olası uçak-denizaltı saldırılarıyla sürpriz bombardımanları vaktinde haber vermeyi amaçlıyordu. Ekip, 1941’de “Turing Bombası” denilen bir metre yüksekliğindeki ‘dolapları’ geliştirdi ve bu makineler Alman Genelkurmayı ile Atlantik’teki denizaltılar arasındaki şifreli yazışmaları bir iki saat içinde çözmeyi başardı.
Ne var ki grup Enigma’yı kırdıklarını bir süre gizli tuttu ve bildikleri halde denizaltıların bombalanmasını engellemedi. Zira yaptıkları işin amacı savaşı kazanarak sona erdirmekti, şifrenin çözüldüğü anlaşıldığında Almanlar şifreyi değiştirecekti. Tarihçilere göre Enigma’nın kırılmasıyla bu büyük savaş 2 yıl erken bitti ve 14 milyon kadar insanın hayatı kurtarılmış oldu. İngiltere Hükümeti Enigma şifresinin kırılmasını 50 yılı aşkın bir süre devlet sırrı olarak sakladı.
The Imitation Game (Yapay Oyun)
Morten Tyldum’un yönettiği ve Turing gibi eşcinsel bir matematikçi olan Andrew Hodges‘un “Alan Turing: The Enigma” adlı kitabından Graham Moore tarafından senaryolaştırılmış 2014 yapımı “The Imitation Game” filmi bu yıl 8 dalda Oscar’a aday gösterildi ve “En İyi Uyarlama Senaryo” dalında Oscar Ödülü aldı.
Genel olarak Turing ve arkadaşlarını şifre çözme çalışmalarını anlatan filmde Turing’i “Scherlock” dizisinde Scherlock Holmes karakterini canlandıran Benedict Cumberbatch, şifre kırıcı ekibin tek kadın elemanı olan Joan Clarke’ı (1917-1996) ise “Pride & Prejudice”daki (Aşk ve Gurur) oyunculuğuyla Oscar adayı olan Keira Knightley canlandırıyor.
Filmin ismi “Yapay Oyun” ise Turing’in tasarladığı ve Turing Testi olarak bilinen bir deneysel oyundan geliyor. Makinenin karşısındaki deneğin, görmeden iletişime geçtiği şeyin makine mi yoksa insan mı olduğunu tahmin etmesi esasına dayanan bu uygulama, bugün internetteki kullanıcıların insan mı yoksa makine mı olduğunu anlamakta kullanılıyor.
Elmadaki ısırık
Turing 1952’de evinde gerçekleşen bir hırsızlık olayı sonucu zabıt tutan polislere eşcinsel olduğunu söyleyince ‘alenî ahlaksızlık’ iddiasıyla mahkemeye verildi. Mahkenme sonucu devlet önüne iki şart koydu: Ya gönüllü olarak hormonal tedavi olup “normalleşecekti”, ya da hapse atılacaktı. Turing matematik çalışmalarına devam etmek istediği için tedaviyi seçti. Turing tedaviden bir yıl sonra, 7 Haziran 1954’te, 42 yaşında hayatına son verdi.
Öldüğünde başucunda ısrılmış bir elma bulunuyordu ve otopsi sonucu ölüm nedeninin siyanürlü elma olduğu ortaya çıktı. Devlet sırrı taşıdığı ve eşcinsel olduğu için güvenilir olmadığı sebeplerle öldürülmüş olabileceği söylense de Turing’in ölümü kayıtlara “intihar” olarak geçti.
Ünlü bilgisayar firması “Apple”ın logosu olan ısırlmış elmanın Turing’in dehasına ve ölüm şekline bir atıf olduğu rivayet edilir. Gerçekten de bu elma logosunun eşcinsel hareket sembolü olan gökkuşağı renginde tasarlanmış halinin bulunması ve Apple’ın CEO’su Tim Cook’un cinsel kimliğini saklamayan bir eşcinsel olması bu söylentiyi güçlendiriyor. Ne var ki bu soru karşısında logonun yaratıcısı Rob Janoff’ elmadaki ısırığı elmanın kirazdan ayırd edilebilmesi için koyduğunu açıklamış, Steve Jobs ise “Ah, keşke öyle olsaydı” diye cevap vermiş. Anlaşıldığı üzere Apple’ın logosu Alan Turing’e ithaf edilmemiş. Gene de öyle olduğunu iddia eden bu romantik şehir efsanesi hala ortalıkta dolaşıyor.
60 yıl sonra gelen özür
Savaştan sonra Turing’in eşcinsel olduğu için mahkum edilmesine karşı bir çok kampanya düzenlendi ama hiçbiri başarılı olmadı. Zira bu karar o zamanın kanunlarına tamamen uygundu. Turing’i ölüme gönderen kanun, İngiliz yasalarından ancak 1967’de çıkarıldı. 1885-1967 yılları arasında yaklaşık 49.000 eşcinsel erkek İngiltere Kanunları’nca yüz kızartıcı suç işlemekten mahkum edilmişti. Turing’in ölümünden yaklaşık 60 yıl sonra ise Kraliçe II. Elizabeth ve İngiliz Hükümeti Alan Turing’in şahsından özür dileyerek emsalsiz çalışmalarından dolayı kutladı.
Alan Turing’in şifre çözme amacıyla geliştirdiği ve nesiller boyu bilim insanlarının çalışmalarına ilham veren bu teknoloji “Turing Makinesi” olarak tanınımlanmıştı. Turing Makineleri günümüzün hesaplama teorilerinin ana araştırma öğesidir ve bugün artık “bilgisayar” olarak adlandırılırlar.