Türk Sinemasında Komedi: Nereden nereye?

Komediyi hep sevdik. Turist Ömer’i, İnek Şaban’ı, Banker Bilo’yu… Peki ama şimdi ne oldu da kendimizi Recep İvedik seyrederken bulduk?

Türk Sinemasında Komedi: Nereden Nereye?

Türk Sinemasında Komedi: Nereden Nereye?

Komedi, Türk sinemasının başlangıcından günümüze kadar her zaman talep gören bir tür oldu. 1920’lerde çok sevilen Bican Efendi karakterinin bir seriye dönüşmesi, komedinin neredeyse 100 sene önce de ne kadar talep gördüğünü bizlere gösteriyor. 1940’lara kadar Muhsin Ertuğrul’un omuzlarında taşıdığı Türk sinemasında da komedi filmleri üretildi. Bu dönemdeki filmler ise ağırlıklı olarak tarihi komedilerdi ve teatral oyunculuklar göze çarpıyordu.

1950’li yıllarda, sinemanın amiral gemisi olmasa da fantastik de dahil olmak üzere yenilikçi komedi filmlerine imza atıldı. Bu dönemin bir diğer önemli özelliği de Vahi Öz, Münir Özkul ve Sadri Alışık gibi Türk sinema tarihine damga vuran aktörlerin çıkış yapmaları oldu.


Film üretimi bakımından Türk sinemasının en üretken dönemi olan 1960’lı ve 1970’li yıllarda komedi filmi üretimi de arttı. Komedyenler üzerine kurulu komedi filmlerinin yanı sıra dönemin önemli aktör ve aktrislerinin yer aldığı komedi filmleri de çekildi. Usta yönetmenler de komedi çekmekten geri durmadılar. Bu 20 yıllık süreçte başyapıt olarak nitelendirilebilecek Turist Ömer, Ah Güzel İstanbul, Hababam Sınıfı, Neşeli Günler gibi filmlere imza atıldı. Ağırlıklı olarak aile komedileri ve romantik komediler üretildi.


1970’lerin ikinci yarısında ise Türk sinemasını nitelik olarak duraklama dönemine sokan erotik film furyası, komediyi de içine çekti. Erotik komedi diye adlandırılan tür, komedi filmlerinin kalite düzeyini aşağıya çekti. Buna karşın Ertem Eğilmez ve Atıf Yılmaz gibi yönetmenlerin çektiği, Kemal Sunal, İlyas Salman, Şener Şen, Ayşen Gruda, Halit Akçatepe, Hulusi Kentmen, Zeki Alasya, Metin Akpınar, Münir Özkul ve Adile Naşit gibi isimlerin yer aldığı çok önemli komedi filmlerine de imza atıldı.

1980’lerde sinemadaki yeni arayışlar komediyi de etkiledi. Politik, traji komik ve toplumsal içerikli komedi filmleri dikkat çekti. Banker Bilo, Zübük, Faize Hücum ve Muhsin Bey gibi bir şeyler anlatma derdinde olan filmlere imza atıldı.
1990’ların ilk yarısı Türk sinemasını üretim adedi bakımından gerilediği yıllar oldu. Bu gerileme komediyi de etkiledi ve istisnalar dışında kayda değer filmler üretilemedi. 1990’ların ikinci yarısında Türk sineması tekrar canlanmaya başladı. Bu dönemde Cem Yılmaz’ın ilk filmi Her Şey Çok Güzel Olacak, hem eleştirmenlerin olumlu not verdiği, hem de seyircinin ilgi gösterdiği bir komedi olmayı başardı.

Nereden Nereye?


Türk sinemasının hareketlendiği ve seyirciden ilgi görmeye başladığı 2000’lerde birçok komedyen sinemada boy gösterdi. Nitelik ve kalite düştükçe seyirci sayısının arttığını gören yapımcılar, sadece maddiyatı ön planda tuttukları için bu akışı tüm güçleriyle desteklediler. Komedi filmleri gişe rekorları kırmaya başladı. Şu an Türkiye, Fransa ile birlikte Avrupa’da kendi filmlerine en çok ilgi gösteren seyirciye sahip. Ancak Türk seyircisinin izlemek için tercih ettiği filmlerin büyük çoğunluğunu niteliksiz komediler oluşturuyor. Yani sektör, niteliksiz komediye teslim olmuş durumda. Şimdi anladınız mı niye habire Recep İvedik filmleri çekildiğini, Cem Yılmaz’ın yeni bir Her Şey Çok Güzel Olacak’a imza atmak yerine daha sıradan ve fakat daha çok seyirci çekecek filmler yapmayı tercih edişini, Türk sinema tarihinin en kötü filmlerinden biri olan Kahpe Bizans’ın bile devam filminin çekildiğini?

Televizyon ve sinemada Kemal Sunal güldürüsü


Çağrı Gırlangıç
14.03.1985 tarihinde Kadıköy'de dünyaya geldim. Kadıköy'de doğdum, Kadıköy'de büyüdüm. Yazma sevdası içime düşünce önce 2 roman yazdım, sonra da sinemaya dair yazılar yazmaya başladım. 2011'in başından beri bloğum cagrigirlangic.blogspot.com da 500'ü aşkın filme dair yazdım. Hala da devam ediyorum. Sonra metin yazarlığı yapmaya başladım ve yazarlık mesleğim haline geldi. Yazımına devam ettiğim Türk Sinema Tarihi Ansiklopedisi, emek ve zaman isteyen bir proje. Sabırla yazımına devam ediyorum. Bir sinema yazarı olarak yazmaya başladığım, sonrasında ise deneme, gündem, kritik, yaşam ve kişisel gelişim yazıları yazmaya başladığım İndigo Dergisi ise hem beni geliştiren, hem de bir parçası olmaktan haz aldığım yer.