Güzel kız. Oku, öğren, cehaleti ve yobazlığı bir kenara bırak ve kendi yolunu bul! Kendi doğruların olsun hayatta. Okulunu bitir. Mutlulukla, keyifle yapacağın bir işin olsun ki ekonomik özgürlüğünü kazan. Kimseye kul köle olma. Ayaklarının üzerinde dur. Güçlü ol.
Adı Özgürlük
Dingin bir hava, Akdeniz’in tuzlu iyot kokusu, göz alabildiğine kumsal ve engin masmavi bir Deniz. Şemsiyenizin altında şezlonga uzanmış bu manzarayı izliyorsunuz. Bir düşünün ne hissedersiniz?
Bana özgürlük hissi veriyor. Sanki dünyadan soyutlanmış ve zaman durmuş gibi. Bedeninizin ağırlığını, zorlu koşuşturmacaları, iş yükünü her şeyi bir kenara bırakmış, sanki kanatlanmış uçuyorsunuz gibi.
Yerimden kalktım derin bir solukla bol oksijeni ciğerlerime doldurup suya doğru yürüdüm. Artık bu mutluluğu, bu keyfi, bu özgürlük duygusunu Akdeniz ile paylaşma zamanı gelmişti.
Ve birden irkildim. Tam karşımda on-onbeş kişilik bir grup hep birlikte yüzmeye çalışıyorlar. Haşemalı kadınlar, uzun bol şortlu sakallı erkekler ve ortalarında bir nilüferi andıran güzelliği ile araba lastiği görünümlü can simidi ile beni hayranlıkla seyreden bir çift yeşil göz. On beş On altı yaşlarında, turkuaz renkli haşemasına hapsedilmiş masum yüzlü güzel çocuk.
Öyle mahzun, öyle temiz, öyle kıskanarak takıldı kaldı ki iri yeşil gözleri benim pembe çiçekli bikinilerime. Utandım. O kızı oraya hapsedilmesini özgürlük gibi gösterenlere haykıramadığım için utandım.
Ben açıldıkça ufka doğru, o takıldı kaldı orada. Boynu hafiften sağa kaymış, biraz da öne doğru eğilmiş durumda beni izlemeye devam etti. Sanki bir imdat çığlığıydı bakışları. Kurtar beni lütfen kurtar diyerek bakıyordu. İçim ezildi.
Turkuaz haşemalı yeşil gözlü güzel kız; sana ve çevrendekilere öğretilenler yanlış. Cehaletin, siyasetin, gözünü para hırsı bürümüş aç insanların sizi sömürmek için kurdukları bir oyun bir tezgah bu. Senin onayın olmadan seni buna mahkum edenler aslında senin için doğru yaptıklarını düşünüyorlar. Kandırılmış, kuşatılmış, cahilliğe mahkum edilenler aslında kullanıldıklarının dahi farkında değiller. Çünkü siz eğer cahil insanlara yanlışları doğruymuş gibi öğretirseniz, doğru olanın o olduğunu düşünürler.
Seni sadece kadın olduğun için ikinci sınıf yerine koyanlar, cinsel obje olarak görenler zincire vuruyorlar. Ve bunun adına da ‘özgürlük’ diyorlar.
Güzel kız, seni kuşatan cehalet, insanlığı öldürüp yerine kadın erkek diye iki cins koymuştur. Bu iki cins birbirine eşittir. Kadını cinsel obje olarak gösterip, senin sadece o işe yaradığını sana öğreten zihniyet cinsel problemlerini aşamamış sapıklardır. İnan bana senin örtünüyor olman seni hiçbir erkeğin dikkatini çekmeyeceksin, onların cinsel fantezilerine konu olmayacaksın anlamına gelmiyor. Hatta onlara, sunulan sürpriz yumurta gibi cazip geliyorsun. Lütfen sen de erkekleri sadece seninle cinsel ilişki kuracak varlıklar olmalarının dışında insan olduklarını öğren.
Güzel kız, sana öğretildiği gibi erkek üstün değildir. Erkekler ile kadınlar eşit yaratıklardır. Onun her söylediğini her istediğini yapmak zorunda değilsin. Senin kendi iraden ve kendi yaşamın olmak zorundadır. Sen kendi yaşamını yaşarsın ve senin yaşamına saygı duyacak, seninle hayatı paylaşacak, seni bir köle olarak görmeyecek bir erkek arkadaşın olur. Aşkı, sevgiyi, cinselliği onunla yaşarsın.
Erkek egemen toplumlar, erkek egemen dinleri yaratmışlardır. İnsanlar eşittir. İnsanı kadın erkek diye sınıflandırmak, kadını ikinci plana itmek erkeklerin kendi egolarını tatmin etmelerinden başka bir şey değildir. Toplumun yarısını kamufle edip diğer kalan yarısını da cahil bırakmak ise en çok kapitalizme hizmet eder. Bu da emperyalistlerin ağzını sulandırır. Dini kullanarak seni savaşa sürükler. Yerinden yurdundan olursun. Bunun örneklerini hepimiz çok yakından biliyoruz.
Güzel kız. Sana öğretilenler yalan. Sen bu oyuna gelme. Gerçek anlamda din nedir bir öğren. Sana her söylenen kulaktan dolma bilgilere güvenme. Araştır.
Dinsiz mi olalım? Hayır. Eğer siz kendi öz iradenizle bir dine inanmak istiyorsanız başımın üzerinde yeriniz var. Hiç kimsenin kimseyi dinini, inançlarını, yaşam biçimini sorgulama ve yargılama hakkına sahip olmadığını düşünüyorum. Benim karşı çıktığım yobazlık, cehalet ve bunu kullanan emperyalizm.
Güzel kız. Oku, öğren, cehaleti ve yobazlığı bir kenara bırak ve kendi yolunu bul. Kendi doğruların olsun hayatta. Okulunu bitir. Mutlulukla, keyifle yapacağın bir işin olsun ki ekonomik özgürlüğünü kazan. Kimseye kul köle olma. Ayaklarının üzerinde dur. Güçlü ol. Bu yolda ilerlerken zorlanacaksın, mücadele edeceksin, yorulacaksın ama unutma kendin olacaksın. Birilerinin istediği gibi yaşamayacaksın. Hayır demeyi öğreneceksin. Sen öyle istediğin için yapacaksın her şeyi. Nasıl bir insan olacağına ancak sen karar verebilirsin, kimsenin hayatın üzerinde söz hakkı yoktur. Tek bir hayatın var; bu yüzden önüne engeller koyan insanlar karşısında umursamaz ama kararlı olmalısın. İnsanlar seni susturmaya ezmeye çalışacaklardır. Yapman gereken tek şey sesini yükseltip yoluna devam etmektir. Haşema mı bikini mi giymek istiyorsun kendin karar ver.
Bu ülkeyi yönetmek için aday olan siyasetçiler; kendi çıkarlarınızı bir tarafa bırakıp gerçekten bir şey yapmak istiyorsanız eğer, eğitime öncelik verin. Ülkeyi bu yobazlıktan, cehaletten ve geri kalmışlıktan kurtarın. İlerleme ancak bu şekilde olacaktır. Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan Halk Evleri ve Köy Enstitüleri buna en güzel örnektir. Bu kurumlar neden ve kimin tarafından kapatıldığı göz önüne alınırsa bu günlere gelmiş olmamız şaşırılacak bir durum değildir.
Siz, kadınlarınızı köle olarak gören beyler; bir insanı tutsak etmek hangi dini buyrukta var? Bir başkası üzerinde baskı kurmak, onun yaşamına müdahale etmek bir de bunu sizin özgürlüğünüz için yapıyoruz söyleminde bulunmak hangi vicdana sığar? Bir tek kadının bulunmadığı bir eylemde “Türbana Özgürlük” pankartı açmak kendi egonuzu tatmin etmek dışında ne işe yarar?
Ve kendimizi aydın olarak gören bizler; böyle elimiz kolumuz bağlı, birbirimize dert yanarak bu sorunların üstesinden gelebilir miyiz? Ne yapmalıyız? Elimizi taşın altına koyup bir deniz yıldızı kurtarmak için neyi bekliyoruz? En başta kendi özgürlüklerimizi kazandık mı? Onlar için mücadele ediyor muyuz?
Özgürlük; kişinin diğer bireylere saygı duyduğu sürece, dilediği biçimde yaşamasıdır. Bizler özgürce yaşayabiliyor muyuz? Yoksa hala toplumun size biçtiği kalıpların içine sıkışıp kaldınız mı?
Kendi devrimimizi yapmadan halkın devriminin mümkün olmayacağını anlamamız ve önce kendimizden başlayarak bir ışık yakmamız gerektiğini düşünüyorum.
İşte böyle güzel kız, senin esaretinin adını özgürlük koydular. İnanma!