‘Ne vakit bir yaşamak düşünsem bu kurtlar sofrasında belki zor.
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden, ne vakit bir yaşamak düşünsem,
Sus deyip adınla başlıyorum, içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin.
Hayır başka türlü olmayacak, ben sana mecburum bilemezsin.’
Attila İlhan
Ne zaman sokaklarda ölsek, insan hayatının çöpten farksız olduğu bu ülkeden çekip gitme isteğiyle dolup taşıyorum. Hiçbir siyasi partiye üye olmasam, hiç siyaset yapmasam, hiç etliye sütlüye karışmasam yine de nedensizce ölme ihtimalim var çünkü. Yığınlar halinde ölüyoruz, yığınlarımızı üst üste diziyorlar, niçin ölüyoruz? Adaletin olmadığını düşünüyoruz, kendimizi ifade etmek için sokağa çıkıyoruz, ölüyoruz. ‘Eşitlik hani?’ demek için sokağa çıkıyoruz, ölüyoruz. !Çok şehit verdik artık vermeyelim!’ demek için çıkıyoruz, ölüyoruz. ‘Gelir adaletsizliği var, birileri ekmek alır gibi yalı alıyor, diğerleri ekmek alamıyor!’ demek için çıkıyoruz, ölüyoruz.
Niçin sokağa çıkıyoruz biliyor musunuz? ‘Çünkü mecliste bizi ifade eden kimse yok, biz kendi kendimizin vekiliyiz, bizi umursayan yok, bizi umursayan sadece biziz. Bu yüzden sokağa çıkıyoruz, ben de varım demek için çıkıyoruz, ben olduğum için sen varsın!’ demek için çıkıyoruz.
Oynanan oyunların hepimiz farkındayız, hala kesinleşmeyen 95 ölü, 45’i yoğun bakımda 160 yaralıdan sonra hangi siyasetçinin nasıl bir kınama konuşması yapacağını dahi ezberledik. Bu tiyatrodan artık iğreniyoruz ama engel olamıyoruz, güçsüzüz, bir oyumuzdan başka neyimiz var ki, tabi oda çalınmazsa! Hatta bu düşüncelerimizi bir arkadaşımıza anlatırken bile ‘sus diyor şimdi biri duyarsa!’, işte o kadar korkuyoruz. Sosyal medyada paylaştığımız iki satır yazıdan dahi tedirginiz.
Ben sana söyleyeyim ‘korkarak bir yere varamayız, ben sana söyleyeyim ki bu yaşadığın hayat zaten hayat değil, çünkü sen daha iyilerine layıksın, her gün sahte programlarda sahte yayın organlarında bangır bangır bağırıp içine nefret tohumları ekmeye çalışanlar var ya işte onlar da sahte. Tek gerçek sensin, tek gelecek de sensin, benim. İşte bu gerçek bizi güçlü kılan, bizi yanyana getirecek olan…’
Şimdi biliyorum ki benim gibi milyonların boğazı düğümlü, gözleri dolu, uykuları bölük pörçük, benim gibi nicelerinin kafaları karışık, ümitleri solgun… ‘Benim gibi milyonlar diyor ki ben ne yapabilirim ki? Ben siyasetçi miyim? Ben ülkeyi tek başıma nasıl düzeltebilirim?’, Sen ilk önce içinden şu gitme fikrini at. Nereye gidersen git kendi toprağın gibisini bulamazsın. Sonra birilerinin yarasına derman olmakla başla, birilerinin elinden tut, komşuna nefret besleme, şu pis Kürt, faşist Türk, Kızılbaş, Alevi söylemlerinden vazgeç artık. Seni kim kışkırtırsa kışkırtsın barışa inandığını söyle. Çünkü bu vatan hepimizin canım kardeşim barışa mecburuz. Gerçek düşmanın, kendi yangınında yanacaktır bekle!