Artık kısa cümleler kuruyorum… Dudaklardan süzüldükçe basitleşen, anlam kaybeden bir kitle var, o da; ‘olumlu cümleler’. Ortaya öyle fazla saçıyoruz ki bu kitleyi, ters bir şey ile karşılaşınca allak bullak olmaktan kaçamıyoruz!
Şiirlere, masallara, aşklara ve nicelerine konu olmuş, ilham vermiş bir kaynaktır olumlu cümleler. Fakat yüksek dozda kullanım, geri dönüşü zor olabilecek bir yola sokar bizi. Cümleler ağzımızdan birer birer serpilirken, içimiz umut kazıları yapmayı süratlendirir. Yürek, sevince boğulur. Surat mimikleri yukarı doğru gerer, imaj sürekli ‘güler yüz’ dür. Peki sebebi nedir bunun, yani hangi cümlelerdir buna sebep olan biraz hatırlayalım…
– Seni seviyorum; başı çeker! Kesinlikle herkesin söylemeye doyamadığı fakat gereksiz çok yerde kullandığımız bir cümledir.
– Benim için çok değerlisin; hâlbuki çoğu zaman söyleyen, henüz nasıl değer yargılaması yapacağından bihaberdir.
– Vicdanım çok rahat; ayır! Aslında bu cümleyi kullananların çoğu içinden geçeni söylememektedir.
– Nasılsın sorusuna verilen ‘iyiyim’ yanıtı; en klişesi de budur aslında! Herkes bu cevabı kullanır, bu aslında özgür bir sorudan öte, kalıplaşmış bir diyalog gibidir hayatımızda.
– Söz veriyorum; sade bir cümledir. Verilen kişi, sözün yerine gelmesini beklerken hayli terleyebilir. Fakat sözün sahibi bu stresten oldukça uzaktır.
– Umudunu yitirme; insanı ayakta tutmak için kullanılır fakat sonun geldiğini haber verir… Bu cümleyi kullanan, aslında hüzün sonu en net görenlerdendir.
Bu tip cümleler işte, günlük kullanımda sürekli kullandığımız, karşımızdakini iyi hissettirecek, kimi zaman onu gereğinden fazla mutlu edecek. Ben bu cümlelerin fazla kullanımının, olur olmadık yerlerde kullanımının bir takım psikolojik rahatsızlıklara etken olacağını düşünüyorum. Umut saçmak, etrafa iyilik aşılamak bu kadar basit değil, bu işin başlangıcı da, henüz kendimizin bile inanmadığı cümleleri başkalarına söylemek değil!
Farkında mısınız bilmem ama insanlar gitgide kendini ifade etmekten kaçıyor, bunun yerine güncel şarkılardan alıntılar, sosyal medyadan alıntılar ve günlük lisanımızdaki kalıpları kullanıyorlar.
Çok tehlikeli buluyorum bunu! Kendini ifade edemeyen bir insan, istediği kadar kendini geliştirip kültürünü arttırsın, eğitimini tavan yaptırsın, hiçbir işe yaramaz! Evet, kendini ifade edemiyorsa, tüm bu birikimler bir ‘hiç’ten ibaret olacaktır. Yapmayın bunu kendinize! Herkese ‘seni seviyorum’ demeyin! Her nasılsın diye sorana ‘iyiyim’ demeyin! ‘İnsanlar konuşa konuşa anlaşır’ felsefesinin önüne bu kadar geçmeyin. Cümleler özgür olmalı ki bizi sosyalleştirebilsinler. Cümleler özel olmalı ki, etkileyici olabilsinler. Biz herkesi sever, değer verirsek, umut dağıtırsak, sürekli iyi olduğumuzu iddia edersek nerede kalıyor cümlelerin özerkliği?
Bizim iyileştirme operasyonlarını içimizde yapmamız gerek. Eğer içimizde bir parça bile sahte ya da tarihi geçmiş sevgi kalırsa, bir gün yıkılacağımız aşikârdır! Fakat o günün ne zaman geleceği hiç belli olmaz. Bir ömrü tedbirsiz yaşamak zorunda kalırız… Lütfen birbirimize çok daha ılımlı yaklaşalım. Farkında olmadan birbirimizin gelecekleri ile oynuyoruz. Sizin saçacağınız bir umuda tutunarak birkaç gün daha sahte diyarlarda dolaşacak onlarca kişi var. Üç kez düşünüp, bir kez konuşmaya alıştırın kendinizi, zamanla sistemi oturtur bir kez bile düşünüp konuşsanız, doğru şeyi söylemeye başlarsınız. Bir dudak bu kadar tehlike yaratabilir mi? Üç kez düşündüm, maalesef evet…