Levent Kırca’nın ölüm haberinin ardından bazı konular var ki oldukça can acıtıyor. Basılı yayınlarda ve sosyal medyada çıkan haberleri okuyoruz…
Levent Kırca dün son yolculuğuna uğurlandı. Onu ve Türkiye’ de sanata kattıklarını, onurlu ve dik duruşunu unutmayacağız. Bu vesile ile kendisine tekrar Allah’tan rahmet, yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı dileriz. Seni unutmayacağız usta.
Levent Kırca’nın ölüm haberinin ardından bazı konular var ki oldukça can acıtıyor. Basılı yayınlarda ve sosyal medyada çıkan haberleri okuyoruz. Özellikle sosyal medya son dönemlerde hayatımızın ciddi bir parçası; yoğun olarak kullanılıyor, takip ediliyor, haberleri bile çoğu zaman oradan okuyoruz. Aynı zamanda ciddi bir etkileşim alanı. Hâl böyle olunca da son derece cesur ve ayarsız yorumlar alıyor başını gidiyor. Misal Levent Kırca’nın ölüm haberi üzerine yapılanlar; gözüme öyle yorumlar çarptı, öyle yorumlar okudum ki, olmaz böyle bir şey!.. Sanki her anları Kırca ile birlikte geçmiş, kendisini o kadar iyi tanıyorlar, her anını biliyorlar; ne alkolikliği kalmış, ne dinsizliği!.. Direkt olarak yorumlara burada yer vermek istemiyorum, dilim varmıyor. Nereden biliyorsun tüm bunları, nasıl bu kadar kendinden emin konuşabiliyorsun, eeyy yoruma programlı makine?! Büyük olasılıkla tümü “üfürükten bilgi.” O ne mi? Şu…
“Buraya döneceğiz tekrar…”
Üfürükten Bilgi Nedir?
Bir kimsenin, bir başka kişiye veya topluluğa, “burada bir kişi sınırı yoktur;” bazen kendi kendine, “ki bu biraz zordur;” genellikle ağız yoluyla, diğer kişinin kulağına denk gelecek şekilde, önce hafif hafif üfürerek, sonrasında ise her bir üfürüğün dozajını bir miktar arttırmak koşulu ile; “burası çok önemli, doz artacak;” yapılan bilgi (!) alışverişi. “Bir önemli nokta daha; bu bilgiler mutlaka yalan, karalayıcı, faydasız olmalı ve alınan yeni bilgi mutlaka mümkün olduğunca fazla yere yayılmalı…”
Örnek 1: Konuyla da alakalı olsun diye; “Levent Kırca için yayılan alkolik yakıştırması.”
Örnek 2: Cümle içinde örnekleme. “Bizim üst kata taşınan Börtücan var ya; yolluymuş!”
Kaldığımız yerden devam edelim.
Yorumlar böyle yapılıyor, uzayıp, geliştirilip yayılıyor da, peki gazete veya sosyal medya haberinin direkt kendisi, yoruma gerek kalmadan bunları içeriyorsa; haberin kendisi buysa ne demeli?!
Bir de bu yayın organlarının, yorumları yapanların din eğilimli olmaları?! Bunlar da ayrıca düşündürücü, üzücü!
Üfürükten bilginin dışında gelin bir de gerçek bilgiye bakalım… Ustanın kaleme aldığı, “Önüm Arkam Sağım Solum Dönek” isimli kitabın, kırmızı kedi yayınevi 2012 yılı birinci baskısına bakıyoruz…
İlki, ustanın alkoliklik yakıştırması hakkında
Hiç sarhoş olmadım. Çünkü içki içmem. Ağzıma içki koymadım. Dudağıma da sigara sürmedim. Bilenler bilirler. Hatta içki sofralarında arkadaşlarımla oturduğumda su içtiğimi görenler “Ulan, saman gibi adamsın be kardeşim,” diye beni eleştirirler. Sayfa 87 ve 88
İkincisi de din ve inanç
Sahneye girmeden dua ederim; gelmişime geçmişime ve de ustalarıma. Duam bitmeden de antremi yapmam. Bitince “bismillah” derim ve başlarım oyunuma. (Sayfa 120)
Ben dini bütün bir adamım. Bu benim için ne kadar haksa, inançsız olmak da bir başkası için hak. (Sayfa 123)
Bir örnek de 14.10.2015 tarihli Sözcü Gazetesindeki Uğur Dündar’ın Veda başlıklı yazısı.
Şimdi bunlara göre sormak lazım; sarhoş olan kim, ayık olan kim?
Kim dindar, inançlı, kim inançsız? “Kaldı ki tercihler, tercihi yapan kişiyi ilgilendirir.” Kimi inanır, kimi inanmaz; kimi alkol sever, kimi sevmez…
Başkalarını acımasız ve yalanlarla eleştirmek, aşağılamak, hedef gösterip ötekileştirmek bir mutluluk yolu mudur; neyin nesidir?
Bunları yapanların başka işleri yok mudur?
Ayıp nedir?
“Hani İslami güzel ahlak, nerede?”