“Öldürülenler solcuymuş. Onlara mı kalmış memleketi kurtarmak? Zaten Aleviymiş, Kürtmüş. Katliam değil temizlik olmuş.” Bu alçakça sözleri söyleyen alçaklar, aslında aptal oldukları için değil, alçaklıklarını sürdürebilmek için alçaklar tarafından yönetilmek istiyorlar.
İş yerinde çalışan işçisini ezip sömüren, evinde çocuklarına küfür edip karısını döven adamlar neden adil, namuslu ve demokratik bir düzen istesinler ki? Koltuklarına kurulup televizyon karşısında ömür tüketen, rahatı bozulmadan, çalışmadan, üretmeden ve de en kötüsü düşünmeden yaşamaya alıştırılmış kadınlar neden yarının bugünden farklı olmasını istesinler ki? Yarış atı gibi yarıştırılarak çocukluklarını sadece bilgisayar karşısında yaşayabilmiş, düşünme çağına gelir gelmez de askerlik, iş, evlilik gibi baskılarla boğuşmak zorunda bırakılmış gençler günün yarışmaktan ve savaşmakta arda kalan birkaç saatinde neden güzel günler hayal etsin ki?
Barış yürüyüşünde 97 insan ve belki de fazlası öldürüldü. Yüzlercesi yaralandı. Nedenini fazla düşünmeye gerek yok. Buradaki öldürülen ve yaralanan insanlar adil, namuslu ve demokratik bir düzen, bugünden daha umutlu bir yarın istiyorlardı. Çünkü bu insanlar ülkeleri için güzel günler hayal ediyordu. Tıpkı 2013 yılında Taksim Gezi Parkı’nda toplananlar gibi. Peki onlara neler yapılmıştı ve yapılanlar kim tarafından yaptırılmıştı, hatırladınız mı?
Canlı bomba söz konusu olunca terörist yaptı, kahrolsun terör demek ilk refleksimizdir. Ve belki de böyle düşünmekte haklıyızdır. Yalnız unutmayalım ki Gezi Olayları’nda öldürülen çocukları teröristler öldürmedi. Ve yine unutmayalım ki devletin hakimlerini, savcılarını teröristleri affetsin diye Habur sınır kapısına gönderenler, bir seçim gününde istedikleri gücü elde edemeyince teröristlere savaş ilan ettiler. Elbette ki amaç milliyetçi duyguları kabartıp oy arttırmak ve hedef gösterip cadı avı başlatmaktı.
Ne hikmetse hemen seçimlerin ardından her gün şehit haberleri gelmesi yetmezmiş gibi bir de acı bir katliam ile karşı karşıya kaldık. 3 gün yas ilan edildi. Acımızı sindiremeden, gözümüzün yaşını silemeden duyduklarımız ise seçimler, oy oranları, istikrar, ver 400’ü… Yani oy gelsin de, kim ölürse ölsün.
Hz. Muhammed’in güzel bir sözü vardır; “Siz nasılsanız, öyle yönetilirsiniz” diye. Kişi dürüstse, güvenilir kişiler tarafından yönetilmek ister. Muhafazakarsa, otoriter kişiler tarafından yönetilmek ister. Sol görüşlü ise, özgürlükçü kişiler tarafından yönetilmek ister. Bir de alçak, hırsız ve adaletsiz kişiler tarafından yönetilmek istenenler vardır. Varın bu kişilerin adını da siz koyun.